..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak. -Herman Hesse
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > mahmut dağ




25 Temmuz 2011
Hep Yalnızlık! Hep Yalnızlık!  
mahmut dağ
bir dost sons evgilisine dair bir şeyler anlatmıştı günün birinde. onu dinlerken garip düşünceler şimşek hızıyla üşüştü beynime birer birer. nasıl oynuyorduk hayatın karşısında? rollerimizi seçerken nelere dikkat ediyorduk? aşk dediğimiz neydi gerçekten? sanal bir yanılgı mıoydı tümüyle? yoksa çarpıtılmış gerçeklerden örülü fantastik kurgu bir öykümüydü? sevgi yüce miydi gerçekten? yoksa insan kendi yüceliğini mi paylaşmıştı sevgiyle?


:BAII:
Bir dikişte bitti aşk şarabı. Kadehin dibinde kalansa yalnızca acı ve renksiz garip yalnızlık. Oysa nasılda farklıydı ilk yudum. Nasılda kana kana kanmıştık. Oysa nasılda bir anda farklılaşıvermişti hayat bakınca gözünden aşk sarhoşluğunun. Dudaklarda tutsaktı sözcükler. Usul usul aksın istiyorduk zaman. Usul usul aksın ki, usul usul, yudum yudum içelim ab-u hayat kıvamındaki aşk şarabını. Her şarkı sendin, aldığım nefes, içtiğim su sendin. Sendin geçirdiğim zaman. Adın yaşamak istediğim hayattı. Her şey daha güzeldi, yalnızlık artık geçmiş günlerde kalan bir kabustu. Tertemizdi hayat. Ve birer birer baş eğmişti gizemi ve bilmeceleri hayatın. Hayat sende sadeleşiyor, seninle yeniden anlam kazanıyordu. Aşkın ateşli neşteriyle umutsuzluğa otopsi yapıyordum. Dolapta beyaz kefene sarılı bekliyordu mutsuzluk sırasını. Çünkü hipokrat yeminli tanıklar huzurunda x-duhul olmuştu mutsuzluk ve umutsuzluk. Hüzün daha bir sendi, göz yaşı hep sendin. Senin güzelliğinn güzelleştirmesiyle daha çekilirdi hüzün ve ardından gelen ılık göz yaşı. Ilık ılık bir nefesti hayat, bitmeyecek bir şiir ve tatlı bir öyküydü seninle anlamaya ve anlatmaya başladığım. Kısaca, hayat seninle güzeldi be sevgili. Hem de çok güzeldi.

Oysa aşk sandığım gerçeğin üzerine şeker serpmekti yalnızca. Durmadan şeker serptik üzerine gerçeklerin. Durmadan olur deyip boşa harcadık zamanı. Durmadan bir ama, bir bahane vardı garipliklerimizin üzerine şeker niyetine serptiğimiz. Anlamadığımı ya da anlamadığını anlamadık inatla örneğin. Bilmekten kaçtık gerçekleri ısrarla. Adına aşk dedik, hoşgörü dedik. Sakın dedik ve sakındık gerçeklerden. Oysa ısrarla pusu kuruyordu gerçekler. Avdık, avlandık. Şimdi ölü bir aşkın başında yapay ağıtlar tutturuyoruz. Şimdi gözlerimizde damla damla timsah göz yaşları. Bünyelerimiz acıyı sindirirken acı çekiyor aslında. Ve kucak açmak zor gibi geliyor bu acıya. Sonra acı üztüne acılar yaşamamız gerektiğini düşünüp güçlü görünmek için yalnızlık batağının azılı timsahları oluyoruz, gözümüzde bitimsiz timsah göz yaşları. Ama sevmiştim, hala seviyorum, neden... cümlelerinin peşine düşüyoruz durmadan. Timsahın dişleri ağzımızda, gözyaşı gözlerimizde. Birer birer avlayıp eski düşleri acıyla sindiriyoruz bataklığında yalnızlığın. Sonra avunma evresi başlıyor. Yanılsamaydık, yanıldık diyoruz örneğin. Sonra iblisin nefreti üşüşüyor aklımıza. Ve birer birer buluyoruz gözden kaçırdığımız gerçeklrini geçmişin. Bulup biriktiriyoruz bataklığında yalnızlığımızın. Üst baş çamur, kan revan... sonra acı, sonra kin, sonra anlaşılmaz ve karmaşık bir sürü düşünce duygu... nasıl anlamadım diyoruz örneğin. Bu muydu delice sevdiğim, uğruna hayatı harcadığım diyoruz. Sonra en avutucu cümlesi çıkıyor şans oyunlarının. Her bitiş yeni bir başlangıçtır diyoruz. Ve sütten ağzımız yanıyor.

Bir dikişte bitti aşkın şarabı. Geriye kalan yalnızca hazin yalnızlık. Yani öncesinde ne varsa sonrasında da o kalıyor elimizde. Azıcık daha paralanıyor parçalanıyor hayat. Elde var kırık dökük sırça anılar yumağı. Dokunsan ellerin kanıyor. Bir tarafta kalbe batan acı acı yalnızlık. Kabul etmesi sorunlu, kabul etmek zorunlu. Elde var acı, elde var sap sarı umutsuzluk. Ve elde var yeni yanılgı ihtimalleri. Her şey ucu ucuna yaşanıyor ne yazıkki. Her şey karşıtını yanında taşıyor. Aşk kendini gereceği çarmıhını sırtında sokuyor aramıza. Öleceğini bile bile doğuruyoruz aşkı hayatı tırnaklayarak. Öleceğini bile bile itirazsız doğuyor aşk. Aslında belkide baştan ölü doğuyordur. Ama kör oluveriyoruz heyecanından anneliğin ve babalığın. Görmüyoruz ölü doğan çocuğu. Ve bir zaman sonra o heyecan alışkanlık oluyor. Sonra burnumuzun direği sızlıyor cesedin yalnızlık kokusundan. Gözden kaçırdığımız gerçekler cesedi parçalıyor, ceset yalnızlığıa gebeymiş meğer. Apansız doğuyor yalnızlık. Tüm kokusu ve renksizliğiyle yeniden sım sıkı kuşatıyor hayatı yalnızlık daha doğar doğmaz. Sonra hipokrat yeminli kalabalığın huzurnda x-duhul oluyor aşk, x-duhul oluyor bitmeyeceğini sandığımız hayat. Bu kez otopsi masasında aşk var. Sağını solunu kesip bakıyoruz içine. Her yerini sarmış yalnızlık. Maskelerimize rağmen burnumuzun direği kırılıyor kokusundan yalnızlığın, ama inkar ediyoruz anlamsız bir güçlü olma merakı yüzünden. Ve topluyoruz cesedini aşkın. Elde var acı.

Peki neden acele ettik içerken aşkın şarabını? Peki o kadeh sığamazmıydı koskoca bir hayata, yayamazmıydık onu tüm ömrümüze sere serpe? Peki neyi yanlış anladık ve neyi yanlış yaptık? Neden acele ettik? Neden? Neden? Neden! Peki ne olacak körlemesine edilen dönülmez yeminler? Ya nereye koyacağız o büyülü sözleri? İşte böyle azar azar soru topluyoruz hayattan. Hayatı sorulara bölüp aşkı çıkarıyoruz hayattan. Elde var binlerce bilinmeyen. Sonra azrailin orağını takıp misinenin ucuna, birer birer parçalayarak çekiyoruz ettiğimiz yeminleri ve verdiğimiz sözlerin tümünü. Hepsini toplayıp kutusuna pandoranın bir dahaki sefere açmak için açılmayacağına yeminli kilitler vuruyoruz kutuya. Ve geriye kalan o umarsız yalnızlıkla bir sonraki maceraya kadar geçecek hayat. Sonra sayfa ilk satırdan yazılmaya başlıyor. Ve yine en sonunda yine bu cümle söyleniyor. Hep yalnızlık, hep yalnızlık.
Deli Filozof




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevinilmez Hiç Bir Ölüme.
Hayat ve Yağmur
İki Kişilik Gerçek Bir Düş
Çölde İsyankar Bir Kum Tanesi
Denizin Sevda Şarkısı.
Kemanın Çığlığının Öyküsü
Yalnızlığa Dair
Sen İnsansın
Beklemeyi Bırak
Akla Gelen Cümleler

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bize Özgü Bir Hayat
Samed Behrengiye Mektup
Seyir Defterinin Altın Sayfası
Omelasta Devrim
Ateşbaz
Gökkuşağının Mektubu
Aşkın Her Hali
Karanfil Kokusu
Belirsiz Bir Mektup

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yalnız Yolcu [Şiir]
Adem ve Havva Masalı [Şiir]
Hayat ve Hayat2 [Şiir]
Bir Kucak Aşk [Şiir]
Aşk ve Huzur [Şiir]
Savaş Korkularınla [Şiir]
Zıtlıkta Birlik [Şiir]
Her Hangi Bir Masal [Şiir]
Yalnızlığa Sürgün [Şiir]
Sıcak Gülüşler [Şiir]


mahmut dağ kimdir?

tıpkı erasmusun dediği gibi; delilik mutluluktur. bu düsturdan yola çıkıp beni delirten yazma tutkusunu özgür ve çılgın düşlerin, ve hayal gücümün en çılgın halinin emrine verdim. yazmak, yaratma tutkusunun insan zihnindeki tüm açmazlardan kurtulup, sözün ak ve kara büyüsüyle biçimlenmiş en gerçek halidir. çünkü söz büyüdür, gerçek söz deliliktir.

Etkilendiği Yazarlar:
J. R. R. Tolkien, Samed Behrengi, Stephan King, R. A. Salvatore, Tess Geritson... ve daha nice güzel kalemler


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2025 | © mahmut dağ, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.