1.
birinci zonda bitti oyunlarımız.arkadaşım yüzbaşı oldu oyunda.bense ona inat,bende yüzellibaşı olucam dedim.yanımızdan geçen yaşlı bir hüzün güldü bana.
öyle bir rütbe yok evlat
ben yaptım,oldu dedim.şaşırdı yaşlı gülümseyişin çoğul bulutları.
veni-vedi-vici dediğim her solgun umutta biriktirdim gözyaşlarımı.onlar bir de bilanço kalemi açtim.tek düzen hesap planına vakıf bir vazgeçiştim.yendikçe büzüldüm olduğum yere.
taşeron sistem kadar haksızdı hayata attığımız çalımlar.hakemlerin faul çalmadığı her dakikada istemi yıkan ayrı bir sömürü sistemiydik.

2.
şeytanı kovalıyorum gecenin bir vakti.kıvrık dişli ve de boynuzlu ve kısa boylu bir çocuk görünümlü.sopa ile vuruyorum.kaçıyor.sonra bir üst kata çıkıyorum.yine kapıda karşımda sırıtıyor.yine vuruyorum.çatıya kaçıyor kovalıyorum.çatının açık teras bölümümde yakalıyorum.boğazından tutup aşağıya atmaya çalışıyorum.ama kendim düşüyorum terastan.yerde kanlar içinde kalıyorum.asfalt yolun üzerindeyim.kafamı kaldırıyorum.şeytan gülüyor
"sensiz bir sensin ondan yeniyorum seni!" diyor.gülüyor iğrenç iğrenç..

3.
çizdi ve çözdü beni yarim.beni bir elma kabuğuna yazdı yarim.tam orta noktaya koydu.sırların burada dedi.kim önce silahını çekerse onundu elma kabuğu.
sana bir şans tanıyorum.herkese tanımam.
düelloda yenildim.bir mezara düştü kafam.yarimi düşünüyordum hala. ne vefa.kokuşmuş ömrün çiğnenmiş varlığı.
batak nerede?!

4.
varoluşumu kandırdım.onu iş,oluş,hareket,ruhsal kadro vaad ettim.zenginliğini çalıp onu korkunun krallığına sattım ve kara geçtim.
ömrümüz tüm yıkımlarım bir sermaye birikimiydi.kenz ve haramdı.kim aldırırdı artık güneş ne kadar yanmış ve de sönmüş.
zaten sönmüş bir boşalma tutkusu değilmiydik aşka karşı.
bütün yalanlar hüznün yüzü olan senden bir bıçak ucuyla fırlıyordu yokluğuma.tokluğuma rağbet eden ilacımsı bir suskunluktu.o gece ve de herhangi bir gece içinde olmayacaktım o heryanından lav fışkıran ebedi yolun.
sabah oluyor uyan
sesin geldiği yöne baktım.başımda bahar prensesi görünümde biri vardı.vücudu karanfillerle kaplı.gözümü yumdum.şafakta silüetimi vuruyordum..

5.
oyunlarla yaşayanlardan biriydi katilim.peşinden koşuyordum bıçak bıçak ve kurşun kurşun.koştum,koştum.ama yetişemiyordum.çok geç farkettim bir karadeliğe girdiğimi.hızımı kestim ama kendiliğinden sürükleniyordum.düştüğümde yıl 2036 idi.bir bardaydım.bir içki söyledim masaya.gözlerim bir anda şaşakaldı.karşı masada kendimi gördüm.hala yaşıyordum.60 yaşındaydım.yaşlı ben, beni farketmedi.yanımda o vardı.o sevdiğim hüzün benim.suratı buruş buruş ve hala güzel.nasıl oluyorsa işte.bana öyle geldi.
ben bir yaşlı bir soyguncu pardon ikrazatçıymışım artık.vay anam! ölmemiş bir de yıllar sonra zengin olmuşum.içki parası geldi.1200 tl.bir bira 1200 tl mi olur dedim.%500 vergisi bilmiyormusun? dedi garson bey.yuh! kendimden yardım istemeyi düşünürken aniden bu soyguncudan yardım mı istenir diyip kaçtım.garson peşimden.
kaçma lan alçak .bne.parayı ver!

6.
düğün salonuna giriverdim.adımlarım geri geri atarken.titreyerek yürüdüm.oradaydı işte.beyaz gelinliğiyle.dans ediyordu lavuk bir damatla.ümit besenleştim.zaten ortada bir nikah masası vardı.ulan gel de ağlama dedim.bir tanıdık gördü beni.ne işin var olum burda.kızı sen bırakmışsın.zaten nişanlısın. vallahi bırakmadım.o beni oyalamaya kalktı dedim.
bir el dokundu sırtıma.hadi gidiyoruz.amma içtin.ağaç dibinde üç saatir uyuyosun.piknik bitti.
sadece o güzel çiçeklerin kokusunu duyumsadım.

7.
gider olan bir kabustur tüm serzenişlerde hesap planına kar çiziktiren.yuhalanmış bir bakışın içinde buğulanmış bir çift göz semaha durur bilimezliğe bakarak.
bir masaldır yıktığımız her varoluş güzelliği.
var olunacaktır solmaya yüz tutan kokusu giden çiçekler gibi ama sımsıkı toprağa aşık.
saat dört.bar saatim yaklaşmış.ben kaçayım hacı...