Düşgücü güzelliği, adaleti, mutluluğu yaratır. -Pascal |
|
||||||||||
|
Hele hele sayın Cumhurbaşkanmız Abdullah Gül' ün konser öncesi yaptığı konuşmasındaki : "...Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu, Cumhurbaşkanlığı makamının himayesine alındı. Kültür ve Turizm Bakanlığımıza bağlı olarak vazifesini ifa edecek Klasik Türk Müziği Korosu’nun, Cumhurbaşkanlığının her türlü kurumsal desteğinden yararlanacağından emin olabilirsiniz...” sözleri, devletin öz musıkîmize neredeyse 80 yıllık bir ilgisizliğine karşılık,özür dilemesini çağrıştırdı. Bu konunun kısaca hikâyesini anlatacak olursak : Türkiye'nin " Batılılaşma" serüveni içinde nasibini alarak, Riyaseticumhur Senfoni Orkestrası' nın kuruluşu ile Türk musıkisini öğretim ve radyolarda icrasına getirilen uzun süreli yasaktan sonra sadece Çankaya Köşkü' nde icra-i faaliyette bulunan " Riyaset-i Cumhur İncesaz Hey'eti " M.K.Atatürk' ün de vefatı ile beraber tamamen yokluğa terkedilmiş olan bir topluluktu . 1934' ten 1950' ye kadar bırakın Devlet' in himayesini, itilip kakılan Öz Mûsıkîmiz, 14 Mayıs 1950 seçimleri ile iktidarı devralan Demokrat Parti ile her ne kadar yeniden hayata dönmüşse de, resmi platformlara bırakın girmeyi, düşünülmesi bile o dönemin ukalâlarınca " irticanın müzikteki görüntüsü " olarak ifadelendiriliyordu. Hatta bir defasında, 1971 ara rejim döneminde düzenlenecek bir Klâsik Türk Musıkisi konserinde mekân olarak dönemin Kültür Bakanı' nın Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Salonu' nu tahsis etmeye yeltenmesi bile, ülkede hükümet krizine yol açmış ve sansasyon bir hafta içinde Bakanın istifasını Başbakan' a sunması ile ancak sona erebilmişti. Ta ki 1975 yılında Türk Mûsıkisî Devlet Konservatuvarı ve İstanbul Devlet Klâsik Türk Mûsıkîsi Topluluğu' nun hayata geçmesiyle birlikte yarım asıra yakın bir süredir millete zoraki dayatılan bir müzik türünün abartılan saltanatı da iyiden iyiye sallanmaya başlamıştı. Ne var ki ondan sonraki yıllarda da Türk kültür ve sanatına eğreti bir şekilde monte edilmiş olan " çağdaş müzik " dedikleri tarza vatandaş hiç rağbet etmese de adı geçen müzik devlet indinde "başat" müzik statüsünde kabule devam edimiş; 28 Şubat döneminin dayatmalı günlerinde o devrin Cumhurbakanı dahi "Çağdaş Türkiye" nin ne olduğunu, 9. Senfoni çalındıktan sonra bu müziğe yaptığı işaretle anlatabilmişti. Bunca bâdireli bir süreç sonucunda, Cumhurbaşkanı sayın Abdullah Gül, bu göreve geldikten sonra nerede ise erişilmezlik noktasına gelmiş olan Çankaya'yı tam anlamı ile halka açtığı gibi, 75 yıl önce yok edilen Riyaseticumhur İncesaz Hey' eti' nin de yeniden ihya edilmesi için ilgili kurum ve kişilere verdiği talimat sonucunda, Bakanlar Kurulu'nun kararı gereğince Cumhurbaşkanlığı' nın Senfoni Orkestrası gibi bir de Klâsik Türk Mûsıkîsi Topluluğu' nun oluşturulması için gerekli çalışmaları başlatır. Resmi Gazete'de 12 Ekim 2012'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararıyla, 75 yıl önce Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde icra-i sanat eden, hemen akabindeki " Batı Müziği " hayranı ve Senfonik konserlerin müdavimi olan 2. Cumhurbaşkanı' nın tıpkı Atatürk' ün paralar üzerindeki resimlerini kaldırdığı gibi, yok ettiği bu topluluğun, bunca seneden sonra yeniden ortaya çıkarılması aynı zamanda M.Kemal Atatürk'ün hâtırasına da vefâ gösterisi olacaktır. Bu kararla yeni bir topluluk kurulmamış, l975 yılında Devlet' in ilk Klâsik Türk Musıkî topluluğu olarak faaliyetine başlayan İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun ismi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün belirlediği şekilde "Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu" olarak değiştirilmiş ve bundan böyle bu isimle misyonuna devam edecektir Aslında Türk Devleti'nin Klâsik Musıkî Topluluğu'nun çizgisinden saptırılmasının tarihi 1930'lı yıllardan çok önce "Mehterhâne" nin kaldırılmasıyla başladığı bilinen bir gerçektir. Sultan II. Mahmud'un Yeniçeriliğin ortadan kaldırılması ile birlikte, dolayısıyla Mehterhâne’ nin de kapatılması gündeme gelecekti. Yılmaz Öztuna' nın anlatımıyla ; “…Türk musıkîsi kısmı da olmakla beraber,bu kısmı gittikçe üvey evlat muamelesi göreceği Muzıka-i Hümâyûn’ u bir Saray Konservatuvarı, bandosu ,orkestrası olarak kurdu. Enderûn-u Hümâyûn’ daki (Saray Akademisi)Türk Musıkîsi kısmını ortadan kaldırmadı. Fakat zamanla bu kısım fonksiyonsuz hale hale geldi ve sona erdi...” 1 Mızıka-i Hümâyûn’ un Klâsik Fasıl Topluğu’ na kenarından köşesinden batı alışkanlıkları da bulaştırılır. Klâsik ekol olarak “Fasl-ı atik” yanında bir de “Fasl-ı cedîd”isimli melez bir fasıl topluluğu kurulur; ”…ney ile flütü ,ud ile mandolini bir araya getiren bir düzen vardı:Takım’ ın Batı musıkîsinin majörüyle,minör’ üne yakın makamlardaki peşrevler ve saz semâîleri,hafif şarkılar,köçekçeler ve oyun havalarının armonize edilmesinden oluşan özel bir repertuvarı vardı.Geleneksel musıkînin Batı sazlarına göre armonize edilmesi hevesinin ne kadar acemice de olsa,ilk örnekleri…” olacaktır. 2 Geleneksel fasıl icralar artık sinekemanı, ayaklı keman ve klârnet gibi enstrümanların da ilâvesiyle icra edilecektir. Genellikle Muzıka-i Hümâyûn’ un İtalyan asıllı müzisyenleri Geleneksel musıkîmiz eserlerini batı sistemine göre çok seslendirme çalışmaları adeta bir furya halinde devam edecektir. Batı müziğinin ülkemize girmesiyle,Âyin-i Şerif, Kâr, Beste, Ağır Semâî gibi sözlü eser formlarına rağbet gittikçe azalacak, bunların yerine şarkı, fantezi gibi formlar yerleşmeye başlayacaktır. Saz eserlerinde ise Peşrev, saz semâisi gibi formlar yerlerini Sirto ve longa gibi formlara bırakmaya başlayacaktı. Hatta günümüzde bile Klâsik Türk Musıkîsi topluluklarını yöneten şefler baget kullanmaya bu yıllarda başlamıştır. Bu meyanda Hammâmizâde İsmail Dede Efendi ve Hacı Ârif Bey gibi musıkîde çağ açıp, çağ kapayan dev isimler devletin bu ilgisizliği karşısında madden ve mânen zor seneler yaşamış, belki de ebedî aleme küskün larak gitmişlerdi. Nereden baksanız musıkimize yaklaşık 190 seneden bu yana Devletçe takınılan olumsuz tavır, sayın Cumhurbaşkanı' nın girişimiyle ,Osmanlıca tabiri ile ifade edersek " eski durumuna irca " edilerek büyük bir yanlıştan dönülmüştür. Hayırlı olsun Türkiyem.... Salih Zeki Çavdaroğlu D İ P N O T L A R : 1 Yılmaz ÖZTUNA, ” Dede Efendi ”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,İstanbul/1987 , s.38.39 2 Ogün Atilla BUDAK, " Türk Müziği' nin Kökeni- Gelişimi ", Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2000, s.72,73 http://ferahnak.wordpress.com/2013/01/19/erken-cumhuriyet-doneminin-bir-yanlisi-daha-duzeltildi/
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Salih Zeki Çavdaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |