Dünyada insandan çok aptal var. -Heinrich Heine |
|
||||||||||
|
Zaten Allah’da inciten sözlerin açıktan söylenmesini doğru bulmaz. İnsanların birbiri hakkında kusur aramasını etik görmez. Konuyla ilgili yüce kitabında bir çok uyarılarda bulunmuştur. Gerçekten kimse bir sözden ya da laftan ne çıkar canım dememeli. Öyle anlar ve öyle zamanlar oluyor ki bir sözden bir insan cennete, cehennemin en ucra köşelerine de kapı aralayabiliyor… Bunun en bariz örneği çirkin ve inciten sözleri söyledikten sonra söyleyen kişinin gönlünde oluşan huzursuzluğu tarif etmememize gerek yok herhalde… Güzel ve şirin sözlerin insan üzerinde bıraktığı etkiyi de tartışmak yersiz. Bunu bir tartışma mecrasına çekenden uzak durmak en mantıklı hareketlerden biri olur. Çünkü günümüzde neoepik tarzda yapılan küfürlü şiirler, yazılar bu aralar baya bir revaçta. Üslup insanın namusu olmalı. Kelamı ile yürekleri dilgir eden bir yerliye değer verildiğini şimdiye kadar hiç görmedim… Oysa güzel ve tatlı kelamın insan kalbine direk tesir eden yönü, kişinin vicdanını harekete geçirerek onun doğru olanı kabul etmesini, yanlış olanı ise red etmesini sağladığını rahatlıkla söyleyebilirim. Diğer taraftan kim güzel ve tatlı bir kelamla anlatılan bir mevzuya olumsuz tepki verir ki? Güzellikle tatlı sözlerle yapılan hitabın içeriği siyasi bile olsa muhatap bu sözlerin güzelliği ve büyüsü karşısında etkilenir ve belki de hayatlarında ilk defa tarafsız düşünerek, vicdanıyla karar vermek zorunda kalır. Çünkü güzel ve hikmetli bir anlatım, insanların kalplerinin yumuşamasına vesile olur. Dinleyeni insan tabiatının özüne iterek iyi davranmasına, güzel huylu olmasına da vesile olur. Güzel sözlerle hitâp edilen bir insan, o güne kadar hiç ortaya çıkarmadığı iyi ve yumuşak başlı yönünü de ortaya çıkarabilir. Çünkü güzel söz karşı tarafta bir sıcaklık, yakınlık, muhabbet ve sevgi uyandırır. Konuşan kişinin sözlerinden hissedilen merhamet, tevazu, samimiyet, dürüstlük ve akılcılık, muhatabın yüreğine itimat telkin edip onu adeta berrak bir su haline sokar. Güzel ve hikmetli konuşma herkese mahsus bir özellik olmadığı için. güzel sözlü bir insan hemen dikkat çeker. İnsanlar bu kişiyle konuşabilmek ve onun konuşmalarını dinleyebilmek için can atarlar. Böyle bir konuşmanın herkese mahsus olmadığını bildikleri için, bu kişinin akıl ve ahlâk olarak herkesten daha farklı olduğunu anlarlar ve güzel sözün sahibine karşı büyük bir hürmet hissi duyarlar. Samimi konuşan insanlar, karşı tarafı iknâ kabiliyeti yüksek olan insanlardır. Anlatılan konuyu bir başka kişiden dinlediğinde hemen karşı çıkıp, tartışmaya ve çekişmeye başlarken, aynı mevzuyu samimi ve hikmetli bir üslûpla anlatan bir insana karşı çıkmaya gerek görülmez. Hem anlatılanların doğru olduğu vicdanen tasdik edilir, hem de konuşan kişinin tavrından ve bu doğrunun ilk defa kabul edilmesinden dolayı küçük düşülmeyeceği görülür. Bu kişinin anlatımındaki hikmetten ve asaletten dolayı, insan tartışma çıkarmaya veya çekişmeye utanarak, kendi fikrini çok daha yumuşak başlı bir üslûpla dile getirmeye mecbur kalır. Güzel söz; katı, umursamaz, alaycı, tartışmacı, âsi, kibirli bir insanı, kısa süre içinde yumuşak başlı, uysal, mütevazı, vicdanlı bir insan hâline getirme gücüne sahiptir ki buna çok şahit olmuşumdur… Ancak burada anlatılan güzel söz, taklidi olarak elde edilebilecek bir konuşma şekli değildir. Çünkü güzel söz, edebî yönden kusursuz olan, fiili, faili tam yerinde, dil bilgisi kaidelerine tam olarak uygun, şiir gibi, romantik bir konuşmadan farklıdır. Güzel sözün karşı taraf üzerinde tesirli olabilmesi için, ilk önce konuşmada aklî muhakemenin hissedilmesi gerekir. Bu da ancak konuşan kişinin akıl sahibi olmasına bağlıdır. Konuşmada samimiyet ve tevazu hissedilmesi gerekir ki, bu da ancak konuşan kişinin gerçek mânâda samimi ve mütevazı olmasıyla mümkün olabilir. Dolayısıyla güzel konuşabilmek ancak yüksek bir ahlâka sahip olmakla mümkün olabilir ki, yüksek ahlâk ancak Allah’tan (c.c) korkan ve O’na iman edenlere mahsus bir özelliktir. Dolayısıyla dine karşı mücadele edenler. Müslümanların samimi anlatımlarından ve inançlarının hak olmasından kaynaklanan tesir gücünü bildikleri için, müminlerin her türlü anlatımlarını engellemeye çalışırlar. Allah (c.c) Kur’ân’da da, peygamberlerin insanlarla konuşmasını ve insanların onları dinlemesini engellemek için yapılan zulümlere dikkat çekmiştir. İnkârcılar, bilhassa peygamberlere yönelik asılsız dedikodular yayarak, halkın onlara yanaşmasını engellemeye çalışmışlardır. Ancak bunda muvaffak olamamışlar ve insanları onların etrafından uzaklaştıramamışlardır. Hattâ bununla da kalmayıp peygamberi insanlardan uzaklaştırmak için yaşadığı ülkeden sürmek isteyenler olmuştur. İşte bu; güzel sözün ve samimi konuşmanın insanlar üzerindeki gücünün tesiridir. Müslümanların tarih boyunca insanlar üzerinde kalıcı tesirler meydana getirmelerinin sebebi; Allah korkularından ve imanlarından kaynaklanan güzel tavırları, güzel konuşmaları ve güzel ahlâkları olmuştur. Şüphesiz müminlerin sözlerinin en büyük tesiri onların inandıklarını ve söylediklerini eksiksiz olarak uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Dünya tarihi, hep bir fikri veya bir fâziletli davranışı konuşan, ama konuştuklarını yaşamayan insanlarla doludur. Sürekli sahtekârları gören insanlar ise, söylediklerini bütün hayatında sergileyen bir kişiyi gördüklerinde, fıtrî olarak ondan etkilenir ve güven duyarlar. Zira insanın mayasında ve fıtratında bu güzellikleri alacak hassas merkezler vardır. Şayet bu merkezlerin üzerini örten toz ve kirler biraz süpürülürse insanların güzel yönleri hızlı bir şekilde ortaya çıkabilir. Allah (c.c) âyetinde güzel sözü Kendisi’ne ulaştıranın salih amel olduğunu bildirmektedir: “Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah’ındır. Güze söz O’na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azap vardır. Onların tasarladıkları boşa çıkıp bozulur.” (Fatır Sûresi. 10) der. Olay oldukça açık aslında… Kelam veya güzel söz bir insanın haysiyetidir, şerefidir. Cemil Meriç’in tabiri ile: “Kelam bütünüyle haysiyettir”. Öyle değil mi?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |