"Bazen bir mısra yaşamı değiştirir." -Kafka |
|
||||||||||
|
Vatan Caddesi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Emniyet Müdür Yardımcısı Odası Şube Müdürleri makam odasına girdiklerinde şaşırmadılar. Bu gün Bölge Başkanlığıyla yapılan rutin bilgilendirme toplantısı günüydü. Ve bölge başkanının adamı Ayhan Taştekin her zaman olduğu gibi elinde dosyayla odadaydı. Orta sehpada dosyalar sıralanmıştı. Müdür Yardımcısı Şube Müdürlerine koltukları işaret etti. -Arkadaşlar, beyefendiyi tanıyorsunuz. Bölge başkanlığından Ayhan Taştekin. Bölge Başkanlığı ve Emniyet Müdürlüğümüz arasında her ay yapılan rutin bilgilendirme toplantısı için geldi. Buyurun Ayhan Bey sizi dinliyoruz. Odaya giren şube müdürlerini tanıyan Küçük Ağa’nın dikkatini daha önce görmediği biri çekti. -Müdürüm arkadaş hangi şubeden? -Komiser Abdullah Karasakal şu anda Asayiş’te çalışıyor Ayhan Bey. Bahsedeceğiniz konuları bilmesi gerekenlerden birisi. -Siz uygun gördüyseniz tamam müdürüm. Ayhan Taştekin nam-ı diğer Küçük Ağa oturduğu koltuğu hafif sağa doğru döndürdü. -Arkadaşlar bildiğiniz üzere bu toplantıları rutin olarak ayda bir kez gerektiğinde daha sık yapıyoruz. Önünüzdeki dosyalarda bir ay içinde bize ulaşan bilgiler mevcut. Arkadaşlar yanlış anlamayın ama bu toplantılar beni sıkmaya başladı. Bizim ilettiğimiz bilgileri değerlendirmeye almadığınızı düşünmeye başladım. İstihbarat Şube Müdürü Engin Altay Küçük Ağa’nın lafını böldü. -Ben de sizin gibi düşünüyorum Ayhan Bey. Bizim kendi istihbaratımız var. Sokakları kontrol eden binlerce polis ve bizim için bilgi toplayan yüzlerce muhbirimiz varken üstüne üstlük sizde olan bütün bilginin bizde de mevcut olduğunu düşünürsek… bu toplantılar gerçekten gereksiz bir hal aldı. Ayhan Taştekin kendisiyle bu tavırda konuşulmasına tepkisiz kalamazdı. Kalmadı da. -Engin müdürüm madem bizdeki bilgi sizde de var, o zaman niçin pasif kaldığınızı öğrenebilir miyim? Engin Altay’ın sesi sert çıktı. -Neye, ne zaman müdahale edeceğimizi sizden mi öğreneceğiz Ayhan Bey? -Gerektiği zaman öyle olacak Engin müdürüm! Çünkü bilgi toplamak bizim değerlendirmek sizin işiniz. -Madem öyle topladığınız bilgiyi siz değerlendirin Ayhan Bey. Biz değerlendirmiyoruz. Ortam gerilmeye başlamıştı. Müdür Yardımcısı müdahale etti. -Beyler, beyler, lütfen sakin. Ortamı bu kadar germeye gerek yok. Lütfen. -Sayın müdürüm tamam sakin olalım da. Geçen ay bu ekiple aynı toplantıyı yaptık. Arkadaşlara rica ediyorum lütfen hazırlamak için enerji ve emek harcanan dosyayı dikkatli incelesinler. Komiser Abdullah Karasakal konuşmalar sırasında elindeki dosyayı üstün körü incelemişti. -Yeri ve zamanı olmayabilir ama Ayhan Bey bir soru sorabilir miyim? -Elbette Abdullah Bey. Buyurun. -Hazırlamak için emek ve enerji harcadığınızı söylediğiniz bu dosyanın kaç ay önce hazırlandığını öğrenebilir miyim? Küçük Ağa gülümsedi. -Demek fark ettiniz. -Fark etmemek mümkün değil Ayhan Bey dosyanın baş sayfasında bizzat belirtmişsiniz. -Tebrik ederim Abdullah Bey. Üç aydır aynı dosyayı bu masaya getiriyorum sizden başka kimse fark etmedi. Küçük Ağa şube müdürlerini tek tek süzdü. -Toplantılara katılan şube müdürleriniz bana kızdılar, anlatmaya çalıştığım şu sayın müdürüm; Emniyet ve İstihbarat arasındaki bu geçimsizliği sonlandırmamızın zamanı gelmedi mi? Aramızdaki bu geçimsizlik ve koordinasyonsuzluk kimlere nasıl zarar veriyor düşünmek lazım. Müdür yardımcısının yüzü asıldı. Kurumu ve meslektaşlarıyla imalı bile olsa alay edilmesine tahammül edemezdi. -Ayhan Bey hem odadaki şube müdürleriyle dalga geçiyorsunuz hem de aramızdaki geçimsizliği bitirelim diyorsunuz. Bu size hiç yakışmadı bunu bilin. -Haklısınız müdürüm. Üç ay önce aldığımız bir uyuşturucu ve silah sevkiyatını sizlere bildirmemize rağmen müdahale edilmedi. Gümrük kapısından geçen tırların plakalarına hatta kimliklerine kadar bütün bilgilerini size ilettik. Tırlar İstanbul’a gelinceye kadar müdahale edilmedi. Köprü çıkışında tırlar kayboldu. Bahsettiğim silah ve uyuşturucular şu anda sokaklarda, okul önlerinde satılmaya başlandı. Üç gün önce bir polisi öldüren kurşun belki bu silahlardan birinden ateşlendi. Bu size yakıştı mı? Kanunun bize verdiği görev bilgi toplamak ve ilgili kurumlara iletmek. Sebebini bilmiyorum ama bize olan kızgınlığınız yüzünden insanların zarar görmelerine vicdanım razı gelmiyor. İstihbarat şube müdürü Engin Altay her zaman ki gibi ortamı sakinleştirme taraftarı değildi. -Bizi fişlemek rahatsız etmiyor ama Ayhan Bey. -Fişlemek eski zamanların uygulaması Engin müdürüm. Bilgi notlarından bahsediyorsanız eğer Başbakanlık emriyle yapılan rutin bir çalışma. Arşivimizde tüm devlet görevlilerine ait bilgi notları vardır. Kimlerle görüştüğünüze dikkat etmiyorsunuz. Bizim hazırladığımız bilgi notları zorunuza gidiyor. İnsanları uğrunda tehlikeye attığınız bilgi notlarının resmi hiçbir geçerliliği yoktur. Bize kızgınlığınız bu yüzden mi? -Tam kızgınlık değil Ayhan Bey kırgınlık demek daha doğru bir ifade olur. -Anladım müdürüm. Görevimizi yaptığımız için bize kırılacaksanız siz bilirsiniz. Üç aydır sizlere ilettiğimiz bilgileri dikkate almadığınıza ve gereğini yapmadığınıza göre toplantıya devam etmenin lüzumu kalmadı bana göre. Müdür yardımcısı tavırlarından irrite olduğu Ayhan Taştekin’le birlikte bulunmak istemiyordu. -Haklısınız Ayhan Bey. Toplantıya devam etmenin gereği yok. Bundan sonrası zaman kaybı. Arkadaşlar müsaade eder misiniz? Benim Ayhan Bey’le görüşeceklerim var. Şube Müdürleri selam vererek odadan çıktılar. -Ayhan Bey; Emniyet camiası olarak Bölge Başkanlığının ne yapmaya çalıştığını anlamakta zorlanıyoruz. Uzun bir süredir polis arkadaşlarımızı takibe aldığınıza dair duyumlarımız var. Neler oluyor? -Bazı polisler takibe aldığımız doğru Sayın müdürüm. Sebebini bana sormayın. Takip ettiğimiz arkadaşlar bunun sebebini kendilerinde arasınlar bir zahmet. İzleme, bölge başkanının şahsi insiyatifiyle yapılan bir uygulama değil. Müsteşarlıktan gelen bir talimat. Kabul edeceğiniz gibi Müsteşardan gelen talimat bizim için Başbakandan gelen talimat demektir. Başbakanlık talimatıyla bazı polislerin takip edildikleri doğru. Asıl ben size sormak istiyorum müdürüm. Neler oluyor? -Farklı bir şey yok Ayhan Bey. Şubeler rutin çalışmalarına devam ediyorlar. -Şube müdürleriniz bizden gelen bilgileri değerlendirmedikleri gibi bazı ortak operasyonlara özellikle destek vermiyorlar. Mesela üç ay önceki silah sevkiyatına gerekli desteği vermediler. Biz garaja operasyon yapmaya gittiğimizde bizi bekleyenler vardı. Emniyetteki gibi ekibimiz olsa inanın bizzat ben operasyon yapmayı bile düşünüyorum. Maalesef bu tip operasyonlar için elimizde yeterli ekip yok. İki ay önce buna benzer olaylar oldu. İstanbul’da parti ve örgüt destekli bir mafya oluşturulmaya çalışıldığını biliyoruz. Bu oluşum tehlikeli. Çünkü belirli bir liderleri yok. Kimi izleyeceğimizi tam olarak bilemiyoruz. Eski mafya yapılanmalarını bilirsiniz, Çoğu kabadayılık geleneğinden geldikleri için devlet aleyhine olacak faaliyetlere girişmezlerdi. Bunların gelenekleri yok müdürüm. Gözlerine kimi kestirirlerse acımadan çöküyorlar. Örgüt mafyasıyla ilgili ilettiğimiz bilgiler dikkate alınmadı. Gezicilerden önce ve sonra pek çok bilgi paylaşımında bulunduk. Hiçbiri dikkate alınmadı. Gereği yapılmadı. Adliyeden destek alamıyoruz. Teknik takip isteklerimiz reddediliyor. Sanki Bölge Başkanlığı tasfiye edilmek isteniyormuş algısı tüm arkadaşlarda oluştu. Bir ay önce Emniyetçi arkadaşlar Bölge başkanlığını Ankara’ ya şikâyet ettiler. Bizi şikâyet eden Emniyetçilerin Bölge Başkanlığı personelini takip ettiklerini tespit ettik. Gayri resmi olarak bakanlığa bunu sorduğumuzda “ Bakanlığın Bölge Başkanlığı personelinin takip edilmesiyle ilgili bir talimatı olmadığı bilgisine ulaştık. Tüm olumsuzluklara rağmen biz görevimize devam ettik. Bu inatlaşma devlet işlerinde zafiyete sebep oluyor. Arkadaşlar niçin takip edildiklerini Ankara’ya sormak yerine bize düşman oluyorlar anlamıyorum. Başkanlık listesindeki şüpheli isimlerle temas halindeki Emniyetçi arkadaşlar var. Her şeye rağmen bizim düsturumuz Devlette Küslük Olmaz, Olmamalı. Müdür yardımcısının ilgisizliğini fark eden Küçük Ağa’nın morali bozuldu, yüzü asıldı, müsaade istedi. -Bana müsaade müdür Bey. Orta sehpanın üstündeki dosyaları toplayıp odadan çıktı. Emniyet Binası önü Küçük Ağa arabasına binmek için ilerlerken Komiser Abdullah Karasakal yaklaştı. -Ayhan Bey. Aracınız yoksa sizi bırakayım. -Teşekkürler komiserim. Aracım var İkinci sokakta aracınıza geçerim. Dikkat çekmenin gereği yok. -Kimseden çekincem yok Ayhan Bey. Yine de siz bilirsiniz. Küçük Ağa iki sokak ileride Abdullah Karasakal’ın arabasına geçti. -Durum söylediğinden daha vahim Küçük Ağa. Adamlar sana kızgınlıklarından İstanbul’u ateşe versen umursamayacaklar. Ne olmuş bunlara böyle? -Kızıyorlar Abdullah çünkü iki yıldır onları takip ediyorum. Bir emniyetçiye, devlet memuruna hele hele bir dindara asla yakışmayacak işlerin içindeler. Tüm yerli ve yabancı bağlantıların çözdüm sayılır. Kızgınlar çünkü vatanı, devleti nasıl sattıklarını çözmek üzereyim. Kızgınlar çünkü alet oldukları ihanetin karşılığı ölüm ve ben bu hediyeyi seve seve onlara vereceğim. Bende ki diğer dosyayı sana vereceğim Abdullah. Dudak uçuklatacak ilişkiler yumağından bahsediyorum. İnşallah yaptıklarının farkında değillerdir. Bilerek yapıyorlarsa çok kötü. Devletin gizli hiçbir sırrı kalmamış. -Bu konuda sana elimden gelen her türlü yardımı yapacağım Küçük Ağa. -Yapacağın en büyük yardım Savcı Aytekin’i söyleyeceğim yere getirmek olacak Abdullah. Dosyayı inceleyince emeğimiz zayi olmayacaktır. Adliye’yi o Emniyeti sen çözersin gerisini ben hallederim. Kargaları ortadan kaldırmazsak bizde göz kalmayacak Abdullah. Her yerin, her telefonun dinlenebileceğini unutma. 3 Eylül 2013 Bölge Başkanlığı-Bölge Başkanı odası Küçük Ağa kapıyı tıklatıp odaya girdi. Bölge Başkanının elini sıkarak işareti üzerine misafir koltuğuna oturdu. Oda son derece sadeydi. İki misafir koltuğu, bir kitaplık ve televizyon. -Nasılsınız Ayhan Bey? Dünkü bilgilendirme toplantısı nasıl geçti? Emniyette bir tavır değişikliği var mı? -Hayır başkanım. Eski tas eski hamam. Rütbelileri takip ettiğimiz için kızmışlar. Bu yüzden aktardığımız istihbaratı değerlendirmeye almıyorlar. Müdür yardımcısı bu konuda ısrarcı değil. Üç ay önce işleme almadıkları silah sevkiyatından bahsettim ciddiye bile almadılar. Sizin bilginiz vardır. Emniyetçiler Kriptoluları dinliyor olabilirler mi? -Böyle bir ihtimali dedikodu olarak bile dile getirmeyin Ayhan Bey. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını sende biliyorsun. Nereden çıktı bu? -Altıncı his Başkanım. Üç yıl önceki saldırılardan bu yana kafamı kurcalıyor. Toplantıda istihbarat şube müdürü bizdeki istihbaratın kendilerinde de olduğunu söyledi. Emniyetin bizim muhbirlerimizi bilmesi imkânsız. Eğer duyduğum gerçekse bizi dinliyor olabilirler. Dinleme yapmak için büyük teçhizat aldılar. Büyük çapta dinleme yaptıkları bildiğimiz bir konu. İstihbarat Şubesini çok kuvvetlendirdiler. Ortada pek çok dedikodu dolaşıyor. -Devletin kolluk kuvvetlerinden bahsediyoruz Ayhan Bey. Suçu önlemek için dinleme yapmaları doğal değil mi? -Elbette doğal başkanım. Bana gelen duyumlara göre bizde olmayan teknik dinleme teçhizatı kullandıklarından bahsediliyor. İstedikleri herkesi dinleyebilecekleri cihazlar. Şüphelenmemi gerektiren gizli bilgiler var elimde. -Bu bilgilerin neler olduğunu söyleyecek misin Ayhan Bey? -Bendeki bilgilerin tamamını Müsteşara ilettim Başkanım. Müsteşarla konuşursanız beni teyit edecektir. Müsteşarın emri olmadan bilgi paylaşımında bulunamam. -Bunu daha sonra konuşacağız Küçük Ağa. Önümüzdeki hafta Ankara’ya gideceğim. Müsteşarlık ’ta toplantıya katılacağım. Görevden alınmanı isteyeceğim. Ya sen ya ben. Devlette iki başlık olmaz. İstihbarat ’ta çift başlılığın sonu felakettir. Benden habersiz işler çeviriyorsun. Her ne yapıyorsan Müsteşar’ın talimatıyla yaptığını bildiğim için bu güne kadar sessiz kaldım. Başkanlıktaki arkadaşları pasifize ederek ekibinle neler yaptığını kimse bilmiyor. Senin hakkında o kadar çok suiistimal duyumları alıyorum ki bunları Müsteşar’a iletmek farz oldu artık. -Her şeye tamam ama suiistimali asla kabul etmem sayın başkan. 32 yıldır teşkilattayım. Kimse beni suiistimal ile suçlayamaz. Yaptığım işlere ve oluşturduğum ekibe gelince sizin de bildiğiniz gibi Müsteşarın bilgisi ve onayıyla yapılan şeyler. Müsteşarın izni ve onayıyla yaptığım işte en ufak bir sızıntıyı bile tolere edecek durumda değilim. Bölge Başkanlığındaki arkadaşların kasıtlı bilgi sızdıracağını düşünmedim. Ama iyi niyetli sızıntı bile telafi edilemeyecek zararlara yol açabilir. -Hepimiz devlet işi yapıyoruz Küçük Ağa! Çalışmaların yüzünden zor durumda kalıyorum. Dünkü toplantıdan sonra Vali Yardımcısı aradı. Emniyetçileri niçin takip ettiğimizi öğrenmek istiyor. Bilgi istedi. Şube Müdürlerini, emniyet amirlerini niye takip ettiriyorsun? -İzlemek bizim işimiz sayın başkan. İzlediğimiz emniyetçilerin bağış topladıklarını haber aldım. Polis Vakfı’na makbuzla bağış toplamıyorlar başkanım. Emniyetçilerin temsilci gibi abone kayıt edip tahsilat yapmaları bana ilginç geldi. Bağış yapmayı reddeden abonelik yaptırmayanların tehdit edildiği bilgileri bana ulaştı. Yaptığım araştırma sonucunda emniyetteki bazı kişilerin farklı bağlantılarına ulaştım. Tüm atamalar, görevlendirmeler bu adamlardan çıkıyor. Bu adamlar atama yetkili kişiler değil. Vali Yardımcısının bundan haberi var mı acaba? Kafalarına göre operasyon emri veriyorlar. Bunun gibi mevzuata aykırı pek çok şey var. Aklınızda bulunsun, emniyet Bölge Başkanlığındaki arkadaşlarımızı-buna sizde dâhilsiniz- takip ettiriyor. Takip emrini kimden aldılar, mahkeme kararı var mı bilmiyorum. Bölge Başkanlığını dinliyor olabilirler. Vali Yardımcısının bundan haberi olsa iyi olur. Benim bildiğim emniyette büyük bir huzursuzluk var. Herkesin hizmet diye bildiği gurupla siyasi ve dini fikirleri farklı emniyetçiler arasında huzursuzluk var. Çalışmalarının engellendiğini söyleyen pek çok emniyetçiyle görüştüm. Bana gelen ihbar mektuplarını mailinize gönderirim. Bana ulaşan bilgi ve belgeler yüzünden Müsteşar’ın izniyle takiplere başladım. Görevi tamamlamama az bir zaman kaldı. Sonrası Ya emeklilik veya Karacaahmet. İsterseniz bunları Müsteşarla konuştuktan sonra yapacağımız toplantıda derinlemesine irdeleyelim. Kısa saçlı badem bıyıklı bölge başkanı koltuğunda geriye yaslandı. Konuşma istediği yöne evrilmişti. -Emniyetçilere kızıyorsun ama senin de bağış topladığın bilgisi bana ulaştı. Buna ne diyeceksin? -Sayın başkan üç yıldır çok girift bir operasyonun tam ortasındayım. Bu operasyon bildiğimiz operasyonlardan farklı çünkü başından itibaren her aşaması planlanmadı. Olayların gelişimine göre yeni planlama yapmak zorunda kaldım. Birbiriyle bağlantılı ve devletin bekasıyla alakalı bir çalışmadan bahsediyorum. Bu operasyon için gerekli finansmanı resmi ödeneklerden karşılamam mümkün değil. Bu yüzden bazı tanıdıklarımdan yardım ve finansal destek aldığım doğru. Ölmeden veya öldürülmeden bu işin içinden çıkabilirsem bana hak vereceksiniz. Şu anda sizden ricam lütfen beni ve ekip arkadaşlarımı baskılamayın. -Pekâlâ Küçük Ağa, kısa bir süre daha sana müsaade edeceğim. Müsteşar’la konuştuktan sonra bana bir açıklama borçlusun unutma. Gidebilirsin. 3 EYLÜL 2013 Emniyet Müdürlüğü-Müdür Yardımcısı Makam Odası İstihbarat Şube Müdürü Engin Altay kapıyı çalıp içeri girdi. -Gel Engin. Otur. Hayırdır acil bir durum mu var? -Bölge Başkanlığıyla ilgili müdürüm. -Hemen anlat Engin. Ayhan denen adam beni sinir etti. -Ayhan kendi kurumu dâhil tanıdığı herkesi sinir ediyor müdürüm. Teşkilatın eskilerinden olduğu için kafasına göre takılıyor. Müsteşar emriyle kurum dışından oluşturduğu ekiple çalışıyor. Müsteşarı arkasına aldığı için Bölge Başkanına bile posta koymaya başlamış. Bilgi vermeyi reddediyormuş. Saha deneyiminden dolayı takip edilemiyor. Başta Karabulut kimseyle muhatap olmadığı için işimiz zor. Kendisini tanıyan herkesin ortak kanaati zor biri olduğu. Özel imalat. Bir türlü pozitif iletişime geçemediğimiz insanlardan biri. -Takipten bir şey bulamadık mı? -Adamın her kesimden tanıdığı, her kesimle irtibatı var. Böylesi karışık ilişki yumağından dişe dokunur bir şeyler bulmak çok zor müdürüm. Elimizdekileri kullanırsak kıllanır. Riske girmeye gerek yok bence. Nasılsa yaptığı her şey ortaya dökülecek. -Neyse Engin geçelim. Sen neden geldin? -Müdürüm büyük bir operasyon hazırlığı var galiba. İstihbaratçı Ayhan’ın bir şeyler karıştırdığını tahmin ediyorduk. Ayhan Karaşahin’lere operasyon hazırlığında müdürüm. -Emin misin Engin? -Hemen hemen müdürüm. Karabulut’tan haber geldi. Eline geçen bazı bilgilere göre Ayhan ve ekibi Karaşahin’leri takip ediyorlarmış. Sadece Karaşahin’ler değil bölgedeki ağalar ve bizim arkadaşlarımızı da takip ediyor. Sabah Bölge Başkanı çağırmış ona da rest çekmiş. Dediğine göre Müsteşar’ın destek ve onayıyla bir şeyler yaptığı için kimse müdahale edemiyor. Karabulut ekibe girmeye çalıştı ama Ayhan kesin tavır koymuş. Bölge Başkanlığındaki arkadaşlarımızla muhatap olmuyor. Bilgi paylaşımında bulunmuyor. -Karaşahin’lerin gizli saklı bir işleri mi var Engin? -Bildiğimiz kadarıyla yok müdürüm. Emniyete aldığımız bazı cihazları Karaşahin Transport ’un tırlarıyla ve minimum masrafla getirttik. Muhbirlerimizden gelen bilgiye göre Alber Dikici de takip altındaymış. -İstihbarat mı? -İstihbarat ve holding aynı anda takip ettiriyor müdürüm. Orhan Metin’in adamları Alber’in gittiği her yeri, konuştuğu herkesi fotoğraflamış. -Deşifre olduk deme sakın Engin? -Biz her türlü önlemi aldık müdürüm merak etmeyin. -Bu iyi haber Engin bir an sonumuzun geldiğini düşündüm. Alber’le hemen görüş dikkatli olsun. Başımızı yakmayalım. -Şu anda yurt dışında müdürüm. Gelir gelmez gereğini yapacağım. Orhan takip etse de bir şey yapamaz. Arkadaşlara gerekli bilgi verildi. Müdür Yardımcısı telefonu çalınca eliyle çıkmasını işaret etti. Engin Altay asık suratla odadan çıktı. Homurdanarak alt kata indi. “Herifçioğlunu makama oturt sana ukalalık yapsın hay ben böyle işin” Engin Altay kendi kendine homurdanarak yürürken karşılaştığı kimse selam veremedi. Bu durumdayken İstihbarat müdürüne yaklaşmanın hayırlı olmayacağını herkes bilirdi. Engin Altay koskoca binada kendisini rahat hissettiği tek odaya Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürü Timurhan Yürekli’nin odasına girdi. -Selamün Aleyküm ağabey. -Ve Aleyküm Selam Engin. Bu halin ne böyle? -Gözünden bir şey kaçmıyor ağabey, moralim bozuk biraz. -Hayırdır Engin yine ne oldu? -Ağabey işler sarpa sarar gibi. İstihbaratçı Ayhan bizi takibe almış. -Ayhan kim Engin? Sorun çıkarıyorsa Karabulut’a haber ver halletsin. -O kadar basit değil ağabey. Adamın arkası kuvvetli. Müsteşar’dan torpilli. Teşkilatın eskilerinden. Bölge Başkanlığında pasifize edemiyoruz. Kendi ekibiyle bir şeyler çeviriyor. Nüfuz edemiyoruz maalesef. Tek sorun Ayhan değil. Orhan Metin Karaşahin de Alber’i takip ettiriyor. Görüştüğü herkesi fotoğraflattırmış. Her şey neyse de ağabey. Müdür yardımcısının tripleri sinir ediyor. Adamı olduğu makama biz oturttuk. Makama oturacağında verdiği sözleri hepimiz biliyoruz. Şimdi trip atıyor. Şeytan diyor kestir biletini görsün gününü. Ağabey adamın hizmetten falan haberi yok. İlk fırsatta bizi satar. Holding’deki ağabeyler niye bunu tercih ettiler aklım almıyor. -Akrabalık bağı Engin. Dediğin gibi adam kalifiye falan değil ama holdingdeki ağabeylerle akrabalık bağı var. Kötü niyetli olduğunu sanmıyorum ama kabiliyetsiz biraz. Neyse bunları boş ver ilk fırsatta ağabeylere duyuracağım, sen merak etme. Onu boş ver sen ne yapmayı düşünüyorsun? -Yapacağım şey belli ağabey. Gerektiği şekilde misillememizi yapacağız. Ayhan’ı takip ettireceğim. Adamın çevresi çok geniş. Bayağı malzeme bulacağımıza eminim. Elimize geçen malzemeyi eski toplantılarıyla harmanladığımız zaman kendini savunmaya vakit bile bulamadan İstanbul’dan şutlarız. Her şeyden önce planlarını öğrenmemiz lazım ağabey. İki yıldır ekibiyle harıl harıl bilgi topluyor. Aşiretleri araştırdı. Askeriyeyi araştırdı. Emniyeti araştırıyor. Karaşahin’leri araştırdı. Alber’i araştırıyor. Yayın gurubundaki, holdingdeki ağabeyleri araştırıyor. Herkesi takip ettirdiğini biliyorum. Bu takipler mahkeme kararıyla yapılmıyor. Öyle olsa mutlaka haberimiz olurdu. İstanbul’daki bütün gazetelerde televizyonlarda bilgi aktaran izleme yapan adamları var. Bütün misyon şeflerini takip ettiriyor. Takip ettiklerini dinlediğini düşünmek hiçte mantıksız değil. Eli tahminimizden çok uzun. Müsteşarın desteğini aldığı için pervasız çalışıyor. -Sadede gel Engin. Senin sıkıntın Ayhan değil. -Haklısın abi beni sıkıntıya sokan MİT’çi Ayhan değil. Ayhan benim gibi emir altında bir devlet görevlisi. Elimdeki tüm bilgileri değerlendirince inisiyatifin Müsteşar’da dolayısıyla Başbakan’ın elinde olduğunu görüyorum. Başbakan bir şeylere hazırlanıyor ağabey. Hiç bir şey normal gitmiyor. Bu yeni değil. Resmi kurumlardaki bilhassa emniyetteki arkadaşlarımızın çokluğu ve istediğimiz şeylerin itirazsız yapılıyor olması hayra alamet değil. Aksi olsaydı Ayhan kendi başına böyle işlere giremezdi. Sekiz yıldır bizim istediğimiz gibi çalışan insanlar niye kendi başlarına çalışmaya başlasın ki? Aklıma ister istemez üç yıl önceki… -O konuyu hiç açma Engin. -Açmak zorundayım abi. Bu gün olanların üç yıl öncesine dayandığına dair şüphelerim var çünkü. -Her şey tam gizlilik içinde olmadı mı Engin? Kimin haberi olmuş olabilir ki? -Bilmiyorum ağabey. Olanlar normal gelmiyor bana. -Ne gibi Engin açık konuş. -Ağabey bir buçuk yıldır çeşitli yerlerde 70’den fazla adam infaz edildi. Ayhan içeriğini kimsenin bilmediği bir görev için çalışıyor. Ayhan ve ekibine nüfuz edemiyoruz. Bölge başkanı ve arkadaşlarımız Ayhan ve ekibini çözemediler. Ağalar çok tedirgin her an başımıza iş açabilirler. Ankara’dan kötü haberler geliyor. Danışmanları Uzun Adam’ı bize karşı kışkırtıyorlar. Bir operasyon yapılırsa topun ağzında biz varız. Darma duman oluruz. -Bazı danışmanların 11 yıldır Uzun Adam’ı kışkırttıklarını biliyoruz zaten Engin. Hükümetten yana sıkıntı yok merak etme. Sen ne yapmayı düşünüyorsun? -Biraz zor olacak ama Ayhan’ı sıkı bir takibe aldıracağım. Ne yapmaya çalışıyor, kimden talimat alıyor öğrenmemiz lazım. Olmazsa adamı adliyeye çektireceğim. Ayhan’ı konuşturabilirsek her şey çözülür. -Resmi olarak bunu yapamayız Engin. İzinle falan uğraştırma bizi. -Mecbur kalırsam izinsiz bir şeyler yapacağım ağabey. Yapmak zorundayım. İçim rahat değil. Arkadaşların Alber ve diğerlerinden haberleri olursa… Şimdiye kadar işi idare ettik ama ne olacağı belli olmaz. -Tam olarak aklından neler geçtiğini söylese Engin. Arkadaşlarımızın hepsi liseden bu yana hizmet için çalışıyorlar. Kimden şüpheleniyorsun? -Kimseden şüphelenmiyorum abi. Üç yıldır başkalarının inisiyatifiyle bir takım işler yürütülüyor. Karaşahin Transport emniyete getirttiğimiz teçhizatla birlikte makine parçası diye malzemeler getirdi. Bu parçalar nedir ne işe yaradı bilmiyoruz. Pek çok farklı fabrikaya bu parçalar dağıtıldı. Bu fabrikaların kaçak silah üretimi yaparak dağıttıklarına dair eski tarihli bilgi notu var elimizde. Fabrikalara operasyon yapılması için gönderdiğimiz emirler uygulanmadı. İstihbarat doğruysa ve fabrikalar gerçekten silah üretiyorlarsa neler olur ağabey düşünsene? Polislere karşı kullanılan silahları biz getirtmiş oluruz. Müsteşarlıktaki arkadaşımız kozmik odadan çıkarken infaz edildi. Operasyon bizimkilerin işi değil. Odadan neler çıktığını bilmiyoruz Bize gelen teçhizat için Karaşahin Transport’a hiç ödeme yapmadık. Alber Müslüman değil dediğim ağabeyler, camiaya çok bağış yaptığını diyalog için çalıştığını söylüyorlar. Adamın etnik kökeni beni endişelendiriyor. Üç yıl önceki olaylardan dolayı hala geceleri uykum kaçıyor. Alber İstanbul’daki casus diplomatların hepsiyle kanka. -Ayhan’a karşı önlem almalıyız. Öncelikli olarak gayri meşru ilişkisi varsa gizli kayıt ve yoruma dayalı bilgilerle Müsteşar’ın gözünden düşürmeyi düşünelim. Ayhan’ın vatanseverliğinden kimsenin şüphesi yoktur ama kullanıldığını iddia ve ispat edersek yolumuzdan çekilir. Bunun için maksimum gizlilikte çalışmak lazım Engin. Ayhan veya başka bir devlet görevlisine fiili bir saldırı olmayacak. Böyle bir işe ancak Müşavirler Kurulu karar verebilir. Kendi başınıza yapacağınız şeyler hem sizi hem hizmeti zor duruma sokar. Anladın mı? -Anladım ağabey.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © MUSTAFA ESER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |