Avukatlar da bir zamanlar çocuktular herhalde. -Charles Lamb |
|
||||||||||
|
Hatice Çaylı ve annesi Müşerref Çaylı akşam yemek masasına oturmuşlardı. Caner Çaylı henüz gelmemişti. Müşerref Çaylı her zamanki agresifliğindeydi. -Sinirden uyuyamıyorum kızım. Babanın yaptığını hazmedemiyorum. İntikam almadığın yetmezmiş gibi sen tut oğlunun katilini işe al. İnanamıyorum Hatice. -Babam kafasındaki şüphelerden kurtulmadan intikam çabası içine girmez anne. Babamı tanımazmış gibi konuşuyorsun. -Tanımıyormuşum kızım. 34 yıllık kocamı hiç tanımamışım. -Anne niye böyle konuşuyorsun? Babamı katil yapmak istediğinin farkında mısın? Şüphelerinden kurtulur kurtulmaz bir şeyler yapacaktır mutlaka. Ben babamın elinin altında olması için Ali Yıldırım’ı yanında tuttuğunu düşünüyorum. Çaylı ailesinin kadınları yemek masasında iken Caner Çaylı holding binasından Ali’yi aramıştı. -Buyurun Caner Bey. -Ali müsaitsen ofise kadar gelir misin? Bekliyorum. -Geliyorum Caner Bey. Görüşürüz. Caner Çaylı’nın ofisinin kapısı açıktı. Çıkmaya hazırlanan Asistan Ayşe konuşulanları duymuştu. Hemen Hatice Çaylı’yı aradı. -Hatice Hanım. Rahatsız ediyorum kusura bakmayın. -Hayırdır Ayşe bu saatte? Bir sorun mu var? -Tam olarak sorun sayılmaz Hatice Hanım. Caner Bey ofiste. Çıkmak üzereydim. Asansöre binmek üzereyken duydum. Ali Yıldırım’ı ofise çağırdı. Telefonu kapatan Hatice aceleyle yemek masasından kalktı. -Ne oldu kızım. Nereye bu saatte? -Babam Ali Yıldırım’ı ofise çağırmış. Müşerref Çaylı’nın yüzü beklenmedik şekilde güldü. -Çok şükür. Elhamdülillah. Nihayet oğlumuzun intikamını almaya karar verdi demek. -Saçmalama anne! İnşallah zamanında yetişirim. Ali beklediği telefonu nihayet almıştı. İki yıldır çektiği azap sona erecekti. Öldürülmeyi hayal ederek Çaylı holding binasına gelen Ali asansörle ikinci kata çıktı. Asansörden inip açık olan kapıdan sol taraftaki büyük ofise, kapıyı itekleyip girdi. Caner Çaylı bekliyordu. -Selamün Aleyküm Caner Bey. -Aleyküm Selam Ali. Bir şeyler içmek istersen dolaptan alabilirsin. Ali Caner Çaylı’nın işaretiyle büyük masanın önündeki misafir koltuğuna oturdu. -Teşekkür ederim Caner Bey. Ofis katında bulduğumuz böceklerle mi ilgili? -Yok Ali. Konu böcekler değil. Konu oğlum. Öldürdüğünüz, oğlum Burak. Ali cevap veremedi. -Anlıyorum Caner Bey. -Oğlumu sen mi öldürdün Ali? -Burak öldüğünde evdeydim Caner Bey. -Oğlumu sen öldürmedin yani. -Eve oğlunuzu öldürmek için gitmiştim ama ben öldürmedim. Caner Çaylı çekmecesinden çıkardığı kâğıdı uzattı. Fotoğrafta Ali’nin yüzü gayet net belliydi. Yanında Bekir Özayhan ve Soner Çakal vardı. -Bu fotoğraftaki sen misin? Ali Caner Çaylı’ya duygusuz cevap verdi; -Ben değilim. -Oğlumun öldürüldüğü evde neler vardı? -İçki şişeleri, uyuşturucu ve bir kadın vardı. -Kadın, uyuşturucu ve içki. Yalan söyleme Ali. -Yalan söylemiyorum Caner Bey. Burak ve arkadaşları Helin Karaşahin’in asistanı Funda Yılmaz’ı kaçırıp tecavüze yeltendiler. Caner Çaylı biraz önce basılı kâğıt aldığı çekmeceden tabancasını çıkardı masanın üstüne koydu. Bu sırada Hatice Çaylı telaşla büroya girdi. Heyecanla bağırdı. -Babaa! Ne yapıyorsun? Caner Çaylı gereğinden çok sakindi. Ali’nin karşısındaki koltuğu işaret etti kızına. -Geldin mi kızım? Otursana. Ali ile Burağı niçin öldürdüklerini konuşuyorduk. -Burağı sen mi öldürdün Ali? -Burak öldüğünde evdeydim Hatice Hanım. -Kim öldürdü? Ali cevap vermedi. Sakinliğini bozmadan belindeki silahı çıkardı. Masanın üstüne koydu. Hatice şaşkınlıkla seyrediyordu. -Sakin olun. Caner Bey acınızı anlıyorum. Oğlunuzun intikamını almak istiyorsunuz. Silah kullanmayı biliyor musunuz? -Bilmiyorum. Ali aynı sakinlikle masanın üstüne koyduğu silahı kurdu. Ağzına mermiyi verdi. Namlu kendine gelecek şekilde yeniden masaya yerleştirdi. -Tetiğe basmanız yeterli. Size karşılık vermeyeceğim. Bir soruma cevap verir misiniz? ........ -Hakkınızda internette bulunan bütün yazıları okudum. Dindar birisiniz. Cuma namazlarınızı çoğunlukla Sultanahmet camisinde kılıyorsunuz. Her sene umreye gidiyor, üç ay kalıyorsunuz. Merak ettiğim Suphi Tekin’le nasıl bir ilişki içindesiniz? Caner Çaylı cevap veremedi. Bu soruya verebileceği bir cevap yoktu. ....... -Suphi Tekin kim, Ali? Birkaç saniye önce ölmekten kurtulan Ali her zaman ki sinir bozucu sakinliğiyle cevap verdi. -Suphi Tekin büyük bir hırsızlık çetesinin lideri Hatice Hanım. Her hafta cuma günü şirketinize ait bir arabayla soygun paralarını bir yere gönderiyor. Şaşırma sırası Hatice’ye gelmişti. -Bu doğru mu baba? Caner Çaylı kızına cevap vermedi. Doğrudan Ali’ye hitap etti. -Git buradan Ali. Fikrimi değiştirmeden git buradan. Ali konuşmadan silahını beline taktı. Odadan çıktı. Hatice şaşkınlıktan kurtulamamıştı, -Duyduklarım doğru mu baba? Şirketin arabasıyla soygun parası mı taşınıyor? Caner Çaylı cevap veremedi. Hatice ısrar etmedi. Babası ayağa kalkınca hareketlendi. -Gidelim kızım. -Gidelim baba. Katil olmadığına memnunum baba. -Ben de kızım. Ben de. Hatice Çaylı arabayı evin önüne park etti, villa karanlığa gömülmüştü. Baba, kız Caner Çaylı’nın özel odasına çıktılar. Oda şark odası tarzında döşenmişti. Yerde kalın bir halı, Kuran bulunan bir rahle, yanında kırmızı ciltli kitapların bulunduğu sehpa. Ortada seccade, duvarda kıbleyi işaret eden Kabe fotoğrafı. Odanın tüm döşemesi bu kadardı Baba kız oturdular. Hatice meraktan çatlamak üzereydi. -Sen iyi misin baba? Hem adamı işe alıyorsun. Hem de öldürmek için yanına çağırıyorsun. Biraz daha geç kalsaydım olacakları düşünmek bile istemiyorum. -İyi değilim kızım. Hiç iyi değilim. Burak hakkında duyduklarımdan sonra bunu söylemekten utanmam lazım belki ama… su testisinin su yolunda kırıldığını düşünmekten kendimi alamıyorum. Biraz önce 58 yıllık hayatımın en utanç verici anını yaşadım kızım. Yarı yaşımdaki birinin sorusuna cevap veremedim. Askerde bile orucunu tutan, namazını kılmaya çalışan ben Suphi denilen adamla ortak durumuna düştüm. Üç yıldır Suphi’nin gayri meşru parası benim arabalarımla taşınıyor. Beni Suphi’yle ortak edenlere kızgınım kızım, kandırıldığım, aldatıldığım için kırgınım. Ali’yi öldürmek için odama çağırdım. Tahmin ettiğim gibi, Burağın katili Ali değil. -Buna emin olamayız baba. Ali yalan söylemiş olamaz mı? -Adam silahını önüme koydu kızım. Ölmekten korkan biri bunu yapar mı sence? -Haklısın baba. Ali kendini öldürtmek istiyordu sanki. Yalan söylemesi mantıksız. Ali’yi öldürmekten vaz geçtiğine göre ne yapacaksın? Annem başının etini yiyecektir bundan sonra. -Bu saatten sonra, anneni ciddiye almıyorum artık kızım. Beni bu duruma düşürenlere yapacaklarım var elbette ki. -Baba ne dediğinin farkında mısın? Camianın gücünün farkında değil misin? Hayatın bile tehlikeye girebilir. Lütfen mantıklı hareket et. -Bana bunları yapanları pişman edeceğim kızım. Doğrudan böyle bir riske girmeyeceğim. Hem yaşım hem enerjim yetmez. Ama Ali’nin yeter. -Ali senin için hayatını tehlikeye atar mı baba? Bu çok büyük bir risk hem de yeni tanıdığı biri için. Doğrusunu söylemem gerekirse aklıma yatmadı. -Ali farklı biri kızım. Benim için hayatını riske atmaz ama camiaya zarar vermek için bunu yapabilir. -Ne demek istiyorsun baba? Ali devlet görevlisi mi? -Bilmiyorum kızım. Bildiğim Timur ve Engin, camianın adamları, ve beni özellikle yönlendirmeye çalışıyorlar. Ali’yi açık seçik hedefe koymuşlar sanki. Bu demektir ki Ali onlar için tehlikeli veya ileride tehlikeli olacağını düşünüyorlar. Eğer tahmin ettiğim gibiyse Ali’yi koruyarak camianın bilmediğim hedeflerine taş koyar, intikamımı alabilirim. -Senin düşündüğün ateşle oynamak baba. Yapma. -Yapmak zorundayım kızım. Yaşadığım hayal kırıklığını anlatmam mümkün değil Hatice, anlatsam da kimsenin anlayacağını sanmıyorum. -Ben anlarım baba anlatırsan. -Camiadakiler şöyle düşünüyorlar kızım: Caner Çaylı bizim sayemizde zengin oldu, bu günlere geldi. İyi de Caner Çaylı şahsi menfaati için mi camianın içinde yer aldı? Hayır. Eliyle sehpanın üstündeki kırmızı ciltli kitapları işaret etti. -Bu kitapları, çok daha fazlasını defalarca okudum. Hala da okuyorum. Hayatımı öğrendiklerime göre düzenlemeye çalıştım. Caner Çaylı, dini hassasiyetinden dolayı camianın içinde yer aldı ve finansörlük yaptı. Son günlerde duyduklarıma inanamıyorum kızım. Dini gurup gördüğüm camianın diğer dini guruplara yaptıkları. Öfkemi artıransa pervasız şekilde kul hakkına girmeleri. Ben böyle öğrenmedim. Ben Hakkın Hatırı Alidir Halkın Hatırına Feda Edilmez diye öğrendim. Bin tane başım olsa İslam için hepsini feda ederim diye öğrendim. Ülkedeki milyonlarca kişiyi mağdur ettik kızım. Ben de, camianın talimatı diye bu vebale ortak oldum maalesef. -Ne mağduriyeti baba? Ne den bahsediyorsun? Caner Çaylı içini boşaltmak, rahatlamak istiyordu. -Camianın emriyle yurt dışına dolar kaçırıyoruz kızım. Piyasa krize giriyor. Masum insanlar mağdur oluyor. Biz de sohbet evlerinde birbirimize İslam propagandası yapıyoruz. Anladın mı? … -Burağın durumunu ben hariç herkes biliyordu. Bilerek benden gizlendi niye çünkü camianın en zengin finansörlerinden biriyim. Altın yumurtlayan tavuk mevzusu. En son beni hırsızlık çetesine ortak ettiler. Off kızım öylesine doluyum ki. Artık hesap sorma vakti. Biliyorum ki niyetimi öğrenince bana saldıracaklar. Maliyecileri, savcıları üstüme gönderecekler. Ama inan bana hiçbiri umurumda değil. İyice bunalırsam Başbakana kadar gideceğim. Bu süreçte seninle ilgili istemediğin bazı kararlar alırsam kusura bakma kızım. -Yeter ki sen iyi ol baba, başka bir şey istemem. Yeter ki sen iyi ol. -Sağol kızım. Şimdi bana müsaade et. Kur’an okumak istiyorum. -Peki baba iyi geceler. 18 Ekim 2013 Recebin şoförlüğünü yaptığı araçla Ali Yıldırım Holding bahçesine girdi. Ali Abdullah her zaman yaptığı gibi holding girişindeki merdivenlerin başında çalışanlarıyla ayak divanı yapıyordu. Yanında Orhan Metin vardı. Ali merdivenlere doğru yürürken alışkanlık eseri sağ tarafta yolun karşısındaki apartmanlara baktı. Tüm dikkatini toplayarak tekrar baktı. Hızla Ali Abdullah’a doğru koştu. Ali Abdullah’ı kolundan tuttuğu gibi ilerdeki kameriyeye doğru sürükledi. Ali Abdullah ve Orhan Metin bir süre şaşkınlıktan kurtulamadılar. -Sen ne yaptığını sanıyorsun Ali? Kendine gel. -Ali! Ali! Çizmeyi aşmaya başladın! -Abdullah Bey açıklayacağım. Oturun lütfen. Olanlardan sonra çalışanlar şaşkınlık içinde, homurdanarak binaya giriş yapmışlardı. Ali aracın başında şaşkın şaşkın kendilerini izleyen Receb’i aradı. -Alo Recep. Sigara içiyor musun? Tamam tamam. Şimdi dediklerimi yapmanı istiyorum. Sigaranı yakmak için biraz önce Abdullah Bey’in bulunduğu basamağa gel. Tamam. Sırtını binaya ver. Saat 12-12 10 yönünde yolun karşısındaki apartman 5 veya 6.kat salon penceresi. Ne gördün? Tamam gel. Ali Abdullah ve Orhan Metin şaşkınlıkla olanları izliyorlardı. Recep elindeki sigarayı söndürüp merdiven kenarındaki çöp kovasına atıp yaklaştı. -Ne gördün Recep? -Apartmanın salon penceresinde merdivene çevrili bir namlu var galiba Ali Bey. Beni fark edince pencereyi kapattılar. -Tamam Recep sen hemen yanına birkaç adam al. Apartmana git. Dairenin pencereleri uzun süredir kapalıydı. Ev sahiplerini araştır. Kiralayacağız diye yoklama yap. Acele et. Bizi fark ettiler. Gerekirse silahlı müdahalede bulunun. Recep başını sallayıp merdiven yanındaki korumalara yöneldi. Yanında iki kişiyle araca binip uzaklaştı. -Neler olduğunu anlatacak mısın Ali? -İşe girdiğim günden bu yana bina bahçesine girerken alışkanlık eseri tam karşıdaki apartmanları kontrol ediyorum Abdullah Bey. Özellikle apartmanlardan biri, biraz önce bulunduğunuz merdiveni net olarak görüyor. Merdivende duran kişi tam olarak keskin nişancı hedefi. -Saçmalama Ali. Karşı apartmanlar ve burası? -Keskin nişancı silahlarının menzili 3500 metreye kadar çıkar Orhan Bey. -Abartmıyor musun Ali? -Umarım dediğiniz gibidir Abdullah Bey. Recep’ten haber gelsin de, umarım ben yanılmış olayım. Ama bugün yanılsam da bu ciddi bir tehdit. Güvenlik müdürünüz olarak rutinlerinizi değiştirmenizi istiyorum. -Ne rutini Ali? Benim rutinim yoktur. -Bilakis Abdullah Bey. Hayatınızı tehlikeye atacak tehlikeli rutinleriniz var. İzniniz olursa anlatayım. -Anlat Ali seni dinliyorum. -Sabah aynı saatlerde evden çıkıp aracınıza biniyorsunuz. 8-8,15 arası. İşe her zaman aynı güzergahtan geliyorsunuz. Hasan Bey aracı fazla hızlı kullanmıyor. 8,35-8,40 gibi bina önüne geliyorsunuz. Giriş merdiveninin birinci bazen ikinci basamağında aile fertleriniz ve çalışanlarınızla ayaküstü konuşuyorsunuz. Odanıza çıkıyorsunuz. 9 u on geçe odanızın penceresini açıyorsunuz. İş çıkışınızda benzer şekilde oluyor. Bunlar hayatınıza mal olabilecek tehlikeli rutinler Abdullah Bey. Telefonu çalan Ali telefonu açtı, sesi hoparlöre verdi. -Söyle Recep. -Ali Bey malum ev iki aydır satılıkmış. Ev sahipleri emekli. İki gün önce kiralanmış. Az önce de evi tutanlar ayrılmışlar. Ne yapayım? -Ev sahiplerinin ve kiralayanların isimlerini öğren herhangi bir kamera kaydı bulabilirsen al, gel Recep. Merak edenlere, aynı kattaki daireleri kiralama veya satın almak fikrimiz olduğunu söylersin. -Eee Ali? Ne yapacaksın şimdi? -Ev sahibi ve kiracıları ayrıntılı olarak araştıracağız Orhan Bey. Bir şey çıkmaz muhtemelen ama biz önlemimizi alalım. -Onu sormuyorum Ali. Bunlar zaten yapman gerekenler. -İlk olarak Abdullah Bey’in odasının değiştirilmesini öneriyorum. İkinci olarak tehlikeyi rutinler değişmeli. Evden çıkış, işe geliş, merdiven sohbetleri, pencere açma gibi. Hasan Bey yerine refleksleri daha hızlı bir şoför ve yeni korumalar. Ali Abdullah lafa karıştı. -Hasan’ı değiştirmem. 30 yıllık ahbaplığım var. -Diğerlerini ben hallederim. Ağabeyimin odasını bu gün değiştiririz. Bize ne zaman söyleyecektin? Ali soruyu kavrayamadığı için cevap veremedi. -Neyi Orhan Bey? -Dün gece neredeydin Ali? -Caner Çaylı beni öldürmek için ofisine çağırdı. Sonra vazgeçti. Evimdeydim Abdullah Bey. -Evinde televizyon yok mu? Haber dinlemez misin? -Televizyona bakmam, internete takılmam, haber dinlemem Orhan Bey. Neden sordunuz? Orhan Metin telefonunu Ali’ye uzattı.” Ünlü işadamı Caner Çaylı’nın kızı Çaylı Holding Genel Müdür yardımcısı Hatice Çaylı ile Karaşahin Güvenlik Genel Müdürü Ali Yıldırım sürpriz şekilde nişanlandı. Çaylı Holding basın bürosundan gece yarısı yapılan açıklamada nişan merasiminin aile arasında yapıldığı belirtildi.” Ali Abdullah ve Orhan Metin dikkatle Ali’yi seyrediyorlardı. Ali sakinliğini bozmadı. Telefonu Orhan Metin’e uzattı. -Nişan benden habersiz oldu demeyeceksin değil mi Ali? -İnanmayacaksınız ama öyle diyeceğim Abdullah Bey. Benim bundan haberim yok. -O zaman hayatın tehlikede demektir Ali. Caner seni korumak için böyle bir şey yapmış olmalı. Bu sıralar birini öldürdün mü? -Saddam’ı. Soner’le beni işkenceye alan itirafçı. -İtirafçı sıradan bir itirafçı değilmiş demek ki Ali. Dikkatli ol hayatımızı tehlikeye atma. -Kendi başına iş yaparsan olacağı budur Ali. Çık çıkabilirsen. -Hallederim Orhan Bey. Ali titreyen telefonunu kontrol etti. İki adım uzaklaşıp telefonu açtı. -Aleyküm Selam Caner Bey. Evet, birazdan geleceğim. Görüşürüz. -Kayın baban mı çağırıyor? -Evet Orhan Bey. Başka bir emriniz var mı Abdullah Bey? Caner Çaylı işi verirken her gün kontrol etmemi istemişti. -Sen işine bak Ali. Orhan burayı halleder. Değil mi Orhan? -Hallederiz ağabey. Mutlu haberlerini bekliyoruz Ali. Ali cevap vermeden araca binip uzaklaştı. Araba sürerken sabah olanları hatırladı. Her günkü gibi sabah 7,30 da Recep’le birlikte sitenin önüne gelip Helin’i aradığında beklemediği bir tepkiyle karşılaşmıştı. Helin telefonunu şirret bir tavırla açmış ve yüzünü görmek istemediğini söyleyince şaşırmıştı. Sebebini şimdi anlıyordu. Ali Çaylı Otel’e giderken Helin salonda geceliğiyle tabletinden magazin haberlerini yeniden okuyordu. Sabah telefonuna gelen mesajla Ali’nin Hatice Çaylı ile nişanlandığını okuyunca sinirlenmiş sonrasında uykusu kaçmıştı. Öfkeyle tableti yan koltuğa fırlattı. Bu sırada telefonu çaldı. Kardeşi Nuri arıyordu. -Helin günaydın. -Günaydın Nuri. Bu gün ajansa gelmeyi düşünmüyorum Nuri. -Onun için aramadım Helin. Selenay Baybora seninle görüşmek istiyormuş. Israrla telefonunu istiyor. -Kim dedin? -Selenay Baybora Helin. Baybora holdingden Selenay Baybora. Çocuklar bana bağladılar. Çok ısrar etti. -Tamam telefonumu verin Nuri, kasap et derdinde, bakalım derdi neymiş? Helin mutfağa geçti. Dolaptaki sürahiden kendine portakal ve limon karışımı içecek aldı. Tekrar salona geçerken telefonu çaldı. -Alo. -Helin Karaşahin’i aramıştım. -Helin Karaşahin benim, kimsiniz? -Ben Selenay Baybora Helin. Seninle bu gün görüşmemiz lazım. -Konu nedir? -Önemli Helin. Yüz yüze görüşmemiz lazım. Çok önemli. -Bugün görüşmemiz şart mı Selenay? -Çok önemli dedim ya Helin. Adresi gönderiyorum. İki saat sonra. Helin yüzünü buruşturdu. -Tamam Selenay orada olurum. Caner ve Hatice Çaylı yemek salonuna birlikte girip bir masaya oturdular. Garsonlar hemen servis açtılar. -Açıklama yapacak mısın baba? Sabahtan bu yana telefonum susmadı. Kimseye cevap veremiyorum. -Açıklayacak bir şey yok kızım. Dün gece konuştuk ya. -Bunu mu konuştuk baba Allah aşkına? Sabah kalkıyorum, gece öldürmek istediğin adamla nişanlandığımı ilan etmişsin. Evde olsaydın annem kesin sana saldırırdı. Küplere bindi. Ağrı kesici, sakinleştirici ne bulursa içti. Kadının kalbine indireceksin bu gidişle. -Sorun annen mi Hatice? Benden sakladıklarından sonra benim yüreğime inmediğine şükretsin. İntikam almak için Ali’ye ihtiyacım var. Korumam altına aldım. -Beni de isteğim dışı buna alet ettin baba. -Bunu asparagas haber diye düşün kızım. Ayrıldılar haberinin çıkması fazla sürmez. Yine de istersen… -Mesele o değil baba. Tanımadığım biriyle bir iki yemek yerim o kadar. Ali, bunun sadece bir oyun olduğunu anlayabilir. Anlatırım. Ama aklım ve mantığım bizi ateşe attığını söylüyor. Annem, ben ve sen. Ateşle oynuyorsun baba. İntikam almaya niyetlendiğin adamlar sıradan insanlar değiller biliyorsun. -Ben sıradan mıyım kızım? -Senin sıradan olmadığını biliyorum baba. Gayet iyi biliyorum. Rutin hayatımı birkaç günde allak bullak ettin. Bu sırada Ali yemek salonuna girdi. Masaya yaklaştı. Caner ve Hatice’yle tokalaştı. Oturdu. Caner garsona işaret etti. -Evladım Ali Bey’e servis açın. Hoş geldin Ali. -Hoş bulduk Caner Bey. Hatice Hanım… -Hanım? Ali sessiz kaldı. -Sana bir soru soracağım Ali. Bana dürüst ol. İstihbarat için mi çalışıyorsun? Ali gülümsedi. -Niye güldün Ali? -Öz geçmişimdeki boşluklardan dolayı Orhan Bey de sizin gibi düşünüyor Caner Bey. Orhan Bey’e söylediğimi size de tekrarlamak isterim; Sizin için çalışıyorum Caner Bey. Uzman çavuş olduğum zamanlarda istihbarat için operasyonlara çıktım ama artık sivilim. -Evvelsi gün neler oldu? Ali bir an düşündü. -Holding güvenliğini teslim aldık Caner Bey. Bilgisayar kasaları, monitörler, kameralar değiştirildi. Hatice Hanım’ın isteğiyle ofis katında böcek araması yaptık. Eski güvenlik şirketi kasa ve monitörlerini götürdü. -Sonra? -Sonra ne olmuş ki? Haberim yok. -Eski güvenlik şirketi son ana kadar benim vaz geçmemi bekledi Ali. Umutları tükenince malzemelerini yükleyip gittiler. Biraz önce güvenlik şirketinden aradılar. Bizi mahkemeye vereceklermiş. -Anlamadım Caner Bey. Eski sözleşmenizde bir sıkıntı mı vardı? -Yok sözleşmede sıkıntı yok. Dediklerine göre trafikte bir olay olmuş. Yol verme tartışması. Kısa bir arbede yaşanmış. Kendi binalarının önünde saldırıya uğramışlar. Hem adamları dayak yemiş hem de araçtaki malzemeleri çalınmış. -Bu saldırıyı sizden mi bilmişler? -Evet Ali tahmin ettiğin gibi. Saldırıyı bizim organize ettiğimizi düşünmüşler. -Tahmin ettiğim gibi. -Tahmin derken? -Ofis katında bulduğumuz böceklerden sonra üst katlarda da böcek ve kamera olabileceğini Hatice Hanım’a söylemiştim. Bu şikayetten sonra müşteri odalarında da kayıt yapıldığını düşündüm. Şikayet etmişler mi peki? -Bu gözdağı Ali. Şikayet edemezler de. Haklıysan yani müşteri odalarında kayıt yapıldıysa şirket itibarımız için çok kötü olur. -Eski şirketi uyarmamı ister misiniz? Caner Çaylı sandalyesinden kalktı. -Şimdilik beklemede kal Ali. Ben de boş sayılmam. Ben odamda olacağım. Görüşürüz. Caner Çaylı elinde çay bardağı lobiye çıktı. -Caner Bey açıklama yapmadığına göre siz bir açıklama yapacak mısınız Hatice Hanım? Hatice gülümsedi. -Hatice Hanım… Resmiyete devam diyorsun. -Dediğin gibi olsun Hatice. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? -Benim bir şey yaptığım yok Ali. Bende senin gibi sabah öğrendim. Babamı çok severim. Tahmin edemeyeceğin kadar. Kız çocukların baba düşkünlüğü bilinen bir şeydir. Babamın kafasında tam olarak anlayamadığım ama aklıma, mantığıma yatmayan bir şeyler var. Oyun oynamayı oldum olası sevmez ama… -Aileniz hakkında öğrendiklerime göre çok tehlikeli bir oyun. -Ailem hakkında ne biliyorsun ki? -İnternette okuduklarıma göre; Baban 40 yıldır otelcilik yapıyor. Aile mesleği. Denizli’de han, pansiyon işleterek başlamış. Turistik ve tesettür otelleriniz, tedarik şirketiniz var. Caner Bey camianın en büyük finansörlerinden biri olarak biliniyor. Burak ve sen camianın okullarında okumuşsunuz. Annenin İstanbul ablası olduğu iddiaları medya da yer almış. Anladığım kadarıyla, Burağın ölümünden sonra baban camiayla olan ilişkisini gözden geçirmeye başladı. Olanlarla ilgili iki tahminim var. Birincisi baban kardeşini benim öldürmediğime ikna oldu. Faturayı camiaya kesti. Klasik olacak ama savaş baltasını çıkardı. Baban ateşle oynuyor Hatice. Hayatını, hepinizin hayatını tehlikeye atacak bir oyun. Tahminime göre, planlarını gerçekleştirene kadar beni koruma altına almayı düşündüğü için bu nişan haberini yayınlattı. -Senin hayatın da tehlike içinde olacak Ali. -Benim hayatım her zaman tehlike içindeydi Hatice. Problem değil. Kendini ateşe atmamanı tavsiye ederim. -Babam için kendimi ateşe atarım Ali. Mesele senin tavrın. Bu bir oyun. Bu oyunda yer almak istemezsen, olur ya sevdiğin vardır. Mesela Helin. Ben babamı ikna ederim. Yeni bir açıklama yazarız. Hackerlar siteyi hacklediler diye. -Kimseyle duygusal bir bağım yok Hatice. Dediğin gibi bu bir oyun. -Madem oyun olduğunu kabul ediyor ve oyunda bulunmak istiyorsun o zaman camiayla bir problemin var demektir. -Dolaylı olarak var ama doğrudan bir problemimiz var mı göreceğiz Hatice. Yaşayıp göreceğiz. -Bu oyunda yer almak istiyorsun madem her oyun gibi bu oyunun da gerçekçi olması için bazı ritüellere uymak gerekecek. Yemek ve benzeri. Sana vereceğim en önemli tavsiye, asla annemle karşılaşma olacak. Ekstra bir durum olursa haber veririm. Ben de odama çıkıp biraz çalışayım. Yarın yine kahvaltıya gel. Ali otelde biraz oyalandı. Güvenlik odasında çay içip dış güvenlikteki korumalarla konuştu. Bu sırada kendisini takip eden birini fark etti. İlginç olan takipçi kameralardan gizlenmiyordu. Aracına bindiğinde takipçisinin el işareti yaptığını fark edip yaklaştı. Camı açtı. -Kimsin, beni niye takip ediyorsun? -Adım Hulki Ali Bey. Sizinle görüşmem lazım. -Seni tanımıyorum Hulki. Ne konuşacaksın? -Saddam’ın adresine ben gönderdim Ali Bey. Binebilir miyim? Ali’nin başını sallaması üzerine Hulki araca bindi. Araba hareket etti. -Bir itirafçıya göre fazla pervasızsın Hulki. Kameralardan sakınmıyorsun. -Özellikle Ali Bey. Can güvenliği malum. -Benden ne istiyorsun Hulki? Paraysa… -Para değil Ali Bey. Beni himaye etmenizi istiyorum. O yüzden kameralardan saklanmadım. Size çok faydam dokunur. -Ben kimseyi himaye edecek durumda değilim Hulki. İşveren değilim. -Karabulut böyle düşünmüyor. -Karabulut? Bu isimde birini tanımıyorum. -Karabulut Bölge başkanlığında imza yetkilidir Ali Bey. İstihbaratçı. Saddam’ın elinden sizi kurtaran. Haber vermeseydim Saddam para için sizi ve arkadaşınızı öldürecekti. Saddam’ın adresini size vermemi Karabulut istedi. Benim ortamımda sadakat önemlidir. Hain olduğum düşünülürse infaz edilirim. -Karabulut’un himayesinde değil misin? -Karabulut adımı her an Bedrettin Koç’a verebilir. Dediğim gibi size çok faydam dokunacaktır. Mesela Bijon Suphi ve Bedrettin hakkında bilgiye ihtiyacınız yok mu? -Olabilir Hulki. Ama sana güvenmiyorum. -Biraz önce Z Bank iletişim merkezinden Ayhan isminde biri beni aradı. Onunla buluşacakmışsınız. Ali cevap vermedi. -Bu Ayhan’ın soyadı yok mu Hulki? Türkiye’de milyonlarca Ayhan var. -Taştekin Ali Bey. Soyadı Taştekin. Bu bildiğim Ayhan ise Küçük Ağa olarak bilinir. -Devam et Hulki, seni dinliyorum. Bahsettiklerinin hiç birisini tanımıyorum ama seni dinliyorum. -Örgüt içine özel olarak yerleştirildim. Üstlerimin emriyle Saddam’a yaklaştım. Karabulut’un emrinde çalıştım. Bu kadar. -Üstlerin kim? -Bunu şu anda söyleyemem Ali Bey. Küçük Ağa’ya sorun. -Başka söylemek istediğin bir şey yoksa. Kalacak yerin var mı? -Şimdilik var Ali Bey. -Paran var mı? … -Evimi biliyorsun. Gece gel. Ali sinyal verip arabayı sağa çekti. Torpidodan çıkardığı parayı uzattı. Uzaklaştı. Ali takip edilmediğine emin olana kadar arabayla dolaştı. Buluşma noktasına üç blok ötede arabayı park etti. Üniformasının ceketini arabaya çıkardı. Silahını torpidoya koydu. Torpidodan çıkardığı kasketi giydi. Palaskasını çıkarıp arka koltuğa üniformanın üstüne koydu. Arabayı kilitleyip yaya devam etti. Dikkatli bir şekilde apartmana girdi. Birinci kattaki 2 numaralı daireyi anahtarla açıp girdi. Küçük Ağa perdeleri kapalı salonda onu bekliyordu. -Merhaba Ali. Hoş geldin. İyi misin? -İyiyim Küçük Ağa. -Başını belaya sokmadan rahat edemiyorsun değil mi? -Meslek alışkanlığı diyelim Küçük Ağa. -Caner’i değiştirmeyi nasıl başardın Ali? -Ben bir şey başarmadım. Küçük Ağa. Caner’in kafası zaten karışıkmış. Oğlunun ölümüyle kendini sorgulamaya başlamış demek ki. Adam kültürlü biri. Zor olmamıştır. Benim oğlunu öldürdüğüme ikna olmadı. Bana yönlendirildiğini anladı. Camiaya savaş açmaya karar vermiş, beni maşa olarak kullanmak için himayesine aldı. -Nişan yalanını bunun için mi uydurdu diyorsun? -Aklıma başka bir şey gelmiyor. Camianın şirketini holding den kovdu. Bu gün de herkese kızıyla nişanlandığımı ilan etti. Kızı da babasının dümen suyunda, oyunun içinde. Eski şirketin arabasını patlatmışsınız. Keşke acele etmesiydiniz. Caner ilk bunu sordu. -Acele etmek zorundaydık Ali. Kasalarda her türlü görüntü olabilirdi. Sızması halinde skandal olurdu. Bundan sonrası senin için çok riskli olacak. Devamlı takip altında olacaksın. Ciddi saldırılar olabilir. -Farkındayım ve bekliyorum Küçük Ağa. -Bunu biliyorsun ama ölmeye çalışır gibi bir halin var Ali. -Aynen Küçük Ağa. Kendimi öldürtmeye çalışıyorum. Beklemediği cevap karşısında Küçük Ağa şaşırdı. -Ha. Saçmalama Ali. -Saçmalamıyorum. Merak ediyorsan söyleyeyim. Ben iyi değilim Küçük Ağa. Hiç iyi değilim. Ali Yıldırım’a çok alıştım. Zaman zaman asıl kimliğim ve Ali arasında geçiş yapıyorum. Kim olduğumu algılamakta zorlanıyorum. Her gün yatıştırıcı kullanmazsam uyuyamıyorum. En fazla dört saat. En son Alber’i infaz ettiğimde 6 saat uyudum. İnsanlara zarar vermekten korkmaya başladım. Giymekten şeref duyduğum üniformamı çıkarıp bir tetikçiye dönüştüm. Yeşiltepeli’ye kadar farklıydı. Devlete ve aileme saldıranlardan intikam alıyordum. İstanbul’a gelince her şey değişti. Kim dost, kim düşman ayıramaz oldum. Korumam gerekenler aynı zamanda düşmanım öyle değil mi? “Biri beni öldürse” diye düşündüğüm oluyor. Neyse beni boş ver. Sonrası için düşüncen nedir? -Camia saldıracak Ali. Karaşahinlerle ilgili planları boşa çıkmak üzere. Caner de savaş baltasını çıkardı diyorsun. Ortalık kızışacak demektir. Helin’le aranda duygusal bir şey yok değil mi? -Yok öyle bir şey. -Anlattıklarından sonra sana operasyondan ayrıl demem gerekir. Şu an için bu mümkün değil biliyorsun. İçinde bulunduğun durumda kimseyle pozitif duygusal bağ kurmamaya çalış. Operasyondan bahsetmiyorum bile, hayatın tehlikeye girer. Hatice oyun oynamaya devam edecek, Helin’le bir şey yok diyorsun. Bilmen gereken Helin ve Selenay Baybora şu anda bir kafede görüşüyorlar. -Selenay kim, hiç duymadım. -Baybora Holding’in varislerinden Safiye Selenay Baybora, pek çok işle uğraşır. -Bunu da korumamı isteme benden Küçük Ağa. -Böyle bir şey istemiyorum Ali. Üç yıldır Selenay’ı da takip ediyoruz. Konsolos Muavini ve Alber’le konuştuğunu tespit ettik. Öldürdüğünüz Burak Çaylı’yla ilişkisi vardı. Emin değilim ama Karaşahin’lerin alternatifinin Çaylı Holding ve Burak Çaylı olduğunu düşünüyorum. Öyleyse bu yüzden Helin’le temasa geçmiş olabilir. -O zaman Helin İngilizler için çalışıyor demektir. -Aynen öyle Ali. Ali düşünceye daldı.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © MUSTAFA ESER, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |