Edebiyat yaşamın öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediği biçimi verir. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Eşek kadar olmuşsun. Okumuşsun, seyretmişsin, dinlemişsin. Zaman zaman şuradan buradan kulaktan dolma bilgiler hatta sadece aklında kalanlar bile seninle karşılaşanları bir kenara bırak seni bile şaşırtır olmuş. Okuyup ettiğin, sorup soruşturduğun hatta üşenmeyip araştırdıkların bile fuzuli neredeyse hayatında. Her öğrenme seansındaki şaşırtıcı yatkınlığına hayret edip öte yandan da acep ne menem bir öküzüm ben diye her sorduğunda kendine; Ne adil davranmış nede başkalarıyla; Hele de hiç beğenmediklerine kıyaslama hilesine hiç ama hiç başvurmadan neredeyse; hem kendini sevmeye devam edip için için. Bir yandan da acımazsızca ve sürekli eleştirmişsin kendini. En mütevazı yanlarını bile zaten vardı deyip hiç hesaba katmamışsın kendini kantara çekme anlarında. Hep zaaflarının anlaşılabileceği cümleler olmuş başucu kitaplarının altı çizili sayfalarında. En beğendiğin paragraflar ve ana fikirler bencileyin dediğin adamcıkların çöküşünü anlatan manzumelerden ibaret neredeyse. Bünyende var olduğunu bildiğin bir takım iyi ve anlatılası yönlerini izaha hep imtina etmişsin. Bu tevazu mu yoksa anlatırsam varsayım muamelesi mi yapmış olurum diye bir kaygıyı daha aşamamışsın. Seni dinleyenin tarzını, seçtiğin kelimelerini hatta senin kulağına karga baladı gibi gelse de ses tonunu sevmesini anlamlandıramamışsın hiç. Her beğenilişin yeni bir sonun yeni bir hezimetin başlama çizgisi olmuş hayatta neredeyse. Hiç; Hep, daha, aman diyenlerin etkisinde kalmamışsın. Normal insanların zayıf yanlarının sana bulaşması kaygısından olsa gerek sıradan insanın gücünü, hırsını ve devamlılığını görmezden gelip bünyeni bu kabil meziyetlerden korumuşsun, en salakça gerekçelerle hem de. Kendine has kılmaya çalışarak her şeyi en sıradan ve basit erdemlerin bile etrafında dolaşıp durmuşsun isabet edemeden. En sevdiğin filmler, müzikler, renkler, kadınlar hep gerçekten beğenebileceklerine çok yakın olmuş ama asla tam anlamıyla en sevdiklerin olamamışlar sanki. Teğet geçmek fikri hep korumuş cazibesini hayatta senin için. Elde edilmek kaygısı elde edebileceklerini dokunmana engel olmuş. Fethetmeyi göze alamamışsın hiç. Ama hep etrafını kuşatmış, tüm yolları kesmiş ve kendini elde etmek için gereken bin bir zahmete büyük bir ustalıkla soktuktan sonra vazgeçivermişsin. Ama neticesinde elinden kayıp gitmiş olmasınlar, kaçırdı, başaramadı demesinler diye sanki insanlar. En görünün haliyle ellerinin afişe etmişsin kendince erdem sandığın salaklığıyla isteksizliğinin verdiği vazgeçmişliği ve avuçlarının büyük boşluğunu insanlara. Şimdi geride kalanları anlatıyorsun bak. Geride kalanlar, bunlar sadece kelimeler. Tek servetin, tek varlığın bunlar. Üstelik sandığın kadarda zengin değilsin bu konuda. Ne yapacaksın bu konuda merak ediyorum bundan böyle. Zira bir türlü cesaret edemediğin beş saniyelik bir fiilin seni koparacağı ve hiç hoşnut olmadığının gün gibi aşikâr olduğu bu yaşamdan alman gereken bir tek ders var aslında. Ya kalmak için gereken basit değerleri edineceksin; ya da gitmen için gerekeni yapmanı sağlayacak olan fiili gerçekleştirme cesaretini. Kalmak başarı olur bir kez dahi gitmeyi planlamış ve gerçekten istemiş birine Bu nedenle kalmak için gerekçelere ihtiyacın var. Ama bu gerekçelerin kim için gerekli olduğu konusunda samimi olma cesareti de ayrıca bir temel ihtiyaç. Sen daha kendin için yazdıklarını bile ikinci tekil şâhısa anlatmaktan sıyrılma cesaretini bile göstermezken; öznesi bizzat kendin olan cümleleri bile ben diyemeden anlatma külfetini göze alıp içindeki ukala akıl hocasının sözünden hiç çıkamazken. Kendi Özüne bile kobay muamelesi yapıp kendinle öz arasındaki çatışmayı körüklerken; Nasıl ikna edeceksin sevdiğin başka Özlerin benliklerini onları sevdiğine ki? Kendini beğenmek duygusunun kaybetmenin içindeki kişisel ve tek hedefi sen olan büyük öfkeyi serbest bırakmasından korkuyorsan? Ve eğer bu öfkenin sana yapabilecekleri hakkında biraz olsun fikrin varsa, o öfkeden kaçışını hayata bakış açınla eşdeğer tutma zavallılığınla özdeşleştirip gereken yaşama hırsını gösteremiyorsan ve yine aynı öfkenin senin benliğinin önemsiz bedenine yapabilecekleri yüzünden kendini bastırıyorsan. Zaten gitme vakti çoktan geçmiştir bile! Ya git ya kal oğlum Gültekin. Bu sana son nasihatim. Ya edineceklerini göze al ve kal Yada siktir git bu hayattan !!! İmza: içindeki AKIL HOCAN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gültekin BAYIR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |