"Hayranlığı o dereceye vardı ki; yere düştü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Benim bile bazen anlamakta güçlük çektiğim karma karışık cümleler kurarak geçirdiğim ve uyuyamadığım gecelerimden daha kaç tane geçecek ? Kumandanın üzerindeki sergiraf baskıları parmak uçlarımla özümsedim. Tuşların yerini ezbere biliyor ve oradaki boyaları oluşturan kimyasalları hücrelerimde hissedebiliyorum artık. Zira onları parmak uçlarımla sildiğim sıkıntılı zapping gecelerimde sevdiğim bir türkü programı yahut TRT 2 de gündüz yayımlanan doğa belgeselinin tekrarı bile eskisi kadar sevindirmiyor beni artık. Ne köpek yavruları nede güzel kalçalı kadınların yürüyüşündeki ahenk dikkatimi eskisi kadar çekmiyor sokakta geçirdiğim nadir zamanlarda. Ne bu yazdan bir anı yada neden geçen kıştan soğuk bir gecenin yarım bırakılmış iki satır kelamı gelmiyor aklıma nedense. Mesela mektup yazmak ihtiyacındayım. Ama ne yazacak biri nede kendiminkinden başka ezbere bildiğim bir mektup adresi var akımda. Sadece bir mektup yazmak ve cevabını beklemek istiyorum o kadar. Ne bunun nedenini biliyorum ne de yaparsam ne olacağını ? yani neticesini ama yapmaya ihtiyacım var nedense. Bir de yağmur yağmasına ihtiyaç duymaktayım her ne kadar çıkıp dolaşmayacak olsam da yağmurun altında. Mesela bunu hiç düşünmedim hayatımda. Yağmurda dolaşmayı sevip sevmediğimi. Halbuki bunu bana düşündürmeyecek düzeyde büyük meşguliyetlerden hep uzak durdum. Yani yeterli vaktim vardı bu güne dek. Ama düşünmemişim işte bilmiyorum yağmurda dolaşmayı sevip sevmediğimi. Ama nefret etmediğim kesin zira hiç bir şeyden nefret edemiyorum. Çok etmem gereken kimseler ,olaylar ve durumlara sahip olmama rağmen hem de. Onu analiz ettim bünyemde ; Nefret edemiyorum ben. Yeteneklerim sınırlı bu konuda benim. Sadece uyuz olabiliyorum o kadar ! Mesela bu günlerde en çok ve sırasıyla gülben ergen, ferrari formula bir takımının tüm fertleri , özkan sümer , siemens marka cep telefonları , yasemin dalkılıç , ebru yaşar , oğul bush , cnn türk deki beşinci vites programında arabaları test eden şahıs , ayça şen , home theatre dvd sistemlerim tümü , berdan mardini , fabio pinto , fıs fıs ismail , yulaflı yiyecekler ,savaş ay , mahmut tuncer ve erdoğan şenay a uyuz olmaktayım çeşitli nedenlerden ötürü. Birde tabi ki (İsmini sayamadıklarım kusuruma bakmasın) nena , bon jovi , kenan evren , abdullah çevrim , fatih altaylı , ece erken , enver paşa , bukovski , jirinovski , prof.dr nejmettin erbakan , selçuk yula , keny g , la toya jackson , , baba bush , neil armstrong , ağabeyim , fikret hakan , kısa samsun sigarası , acayip renk ve şekilllerdeki telefon makineleri ( cep telefonları da dahil) , mikasa marka futbol topları , takımın rengine boyanmış kale ağları , istavrit balığı , u botlar , hitler ve alkolsüz bira gibi kendimi bildim bileli uyuz olduklarım var . Neyse konumuza dönersek uyuz olabilmenin ötesine geçemiyorum demiştim en son. Hatta geçenlerde çok eskiden şiddetli sinir olabildiğimide hatırladım. Ama bu günlerde nedense sadece uyuz olabiliyorum. Sinirlerimi aldırmış gibiyim adeta. Kimseye sinir olamıyor , nefret edemiyor ve hakkıyla kızamıyorum yani. Bunu nedeni galiba çok ama çok sevdiğimi insanların bu sevgimi anladıkları vakit bi şekilde benden uzaklaşmaları olsa gerek. Zira bunu en son sevgilimden yola çıkarak örneklemek gerekirse : Ben onu ömür boyu uğrunda her türlü fedakarlığı yapabileceğim bir dost olarak kabullenmişken o bana en son görüşmemizde "GÜME GİTTİN" diyebildi. Yani kalan hayatımızda bir daha görüşemeyenimizi bana bir başkasının arzusuna bağlı olarak kararlaştırmamız gerektiğini anlatırken ; Benim durumumu betimlemek için layık gördüğü tabir "GÜME GİTTİN" olabildi. Acayip uyuz olmuştum o gün. Ve takip eden günlerde. Ama nefret edip kızamadım işte. Beceriksizim. Kızıp nefret edemiyorum. Nefretimin nasıl bir yıkıcılığı olabileceğini bilecek kadar yakınlaşamadım daha o duyguya otuz beş senelik hayatımda. Tek bildiğim uyuz olmak gibi kişiliksiz bir tavır edinip geçiştirmek oldu hep konuyu her neyse. Belki de nefret edilmek yerine uyuz olunarak geçiştirilmek arzusu da olabilir derinlerde yatan nedeni bunun. Zira kendimi çok sevdiğim söylenemez. Ve sevilecek biri olup olmadığı sorusuna verilecek en samimi cevap ta "bilemiyorum" olmalı bence. Zira gerçekten bilemiyorum. Demirel’den duyduğum ve onun zannettiğim bir söz vardır "kalbim dost mezarlarıyla dolu" demişti bir gün ağlamaklı bir yüzle siyah beyaz bir TRT açık oturumunda. Daha küçücüktüm. Ama hala hatırlıyorum. Kalbimde bir çok dostun mezarı var biliyorum. Merak ettiğim kaç kişinin kalbinde mezar taşımın olduğu. Acaba nefret edebilen üstün nitelikli eski dostlarımın kalplerinde biz mezar taşım var mı yoksa üzerinden doğancılardaki gibi bir asfalt geçti de nakil etmeyi unuttular mı mezarımı. İşte asıl bunu bilmek istiyorum. Kasım doğumlu olduğuma göre otuz altıncı kışıma doğru ilerlemekteyim ağır ağır. En sevdiğim mevsim olan kışların otuz altıncısında neler bekliyor beni acaba ? Acaba onu görebilecek miyim. Acaba otuz altıncı kışımın soğuk hatta en soğuk şubat gecelerinden birinde bir şeyler yazabilecek miyim ? Neler yazacağım konusunda bir merakım yok. Elbetteki şu an olduğu gibi saçmalayacak birtakım altyapılar yaratacaktır kafamda bir türlü dinmeyen o büyük karışıklık. Sadece o zaman ben olacak mıyım ? Yada o zamandan bir hafta , bir ay evvel olacak mıyım ? Ve daha önemlisi ve elle tutulabileni : Şu an var mıyım ? Şayet varsam neden hatırlanmıyorum ???
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gültekin BAYIR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |