..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Gültekin BAYIR




2 Temmuz 2003
Arka Bahçemdeki Sesler Ve Gecenin Anlaşılmaz Gizemi.  
kuuşş sesleriiii.

Gültekin BAYIR


Yahut daha önemlisi dostlar. Duymazlıktan gelebilir mi insan kuş sesini ?


:BEHA:

     Aslında asla hoş olmayan , yaklaşık bir saattir bahçeden gelen , yazı ile ancak cik cik olarak yazılabilecek lakin ; Tahtaya sürten tebeşirin arada bir çıkarttığı türden , işlenen konuyu anlamaya      pek niyetli olmayan ve anlamak için her şeyini verebilecek olan her iki öğrenci grubunun da sinirini büyük bir başarıyla bozabilen o ince ve sinir bozucu sese benzeyen yavşak yaratığın sesi. Ve inanın ruh halimin berbatlığıyla yada kuş sesinden zaten nefret etmemle bir alakası yok bu tespitimin. Sinir bozucu tonda ve gayet sinir bozucu bir tempoyla devam eden altı ila yedi kilohertz’lik iğrenç bir titreşim işte.

     Oturduğum odanın zemininde paramın sadece ona yettiği için alabildiğim kahverenginin en iğrenç bir tonuna sahip ve altında kibrit çöpü dahi kalmış olsa bir iki gün içinde onun formunu alıp üzerinden bile belli edebilecek kalitesizlik ve incelikteki ki halının üstündeki izler ve bir iki sigara yanığına uyuz olmayı bırakalı haftalar oldu halbuki.

Tam kendimi olduğu gibi kabul edip gidişatın neredeyse tümünü değiştirebilmeye olan inancımı ; Beklide hayatımda ilk defa ve bu kadar arzuyla , kendi lehime yada aleyhime iltimas geçip adaletsizlik etmeden , ve beklide kalan ömrüm boyunca bir daha olamayacağım kadar objektif davranmaya kendimi bu kadar yakın hissetmiş ; olan biteni , olmuş bitmişi ve bu kabil bilcümle hatırayı yeniden doğru düzgün hatırlayıp muhakeme edebilecek kadar ruh sağlığım yerinde ve kendimi bu kadar kuvvetli hissetmiş. Belki de bunların hepsinden daha önemlisi geçmişin muhasebesini insanlar ve olaylardan ayrı düşünebilme gücünü kendimde bu güne dek hiç varsayamadığım düzeyde hissedip ; Evet galiba bu sefer olacak demişken tam.

Sırası mıydı demek istemiyorum. Bu sefer sadece biraz vakit harcayıp klavye şakırtısı çıkartarak yahut birkaç sayfa saman kağıdı ve bir tükenmez kalemin bir miktar mürekkebini harcamakla yetinip ertesi gün hayatım kaldığım ve böyle olmasından asla memnun olmadığım yerden ve bu şekilde devam etmek istemiyorum. Dün bulduğum yanlışları bünyemde bu gün tekrar bulup yokmuş gibi davranmak yada bunları mazur görmek için zaman içinde çeşitli sebeplerle bana edilmişlerin içinden işitsel hafızamın bir lütf’u olarak bir iki iltifat hatırlayıp kendimi mazur görmeyeceğim. Ve yine kendimi asla ve katta delil yetersizliğinden beraat ettirmeyeceğim bu sefer.

Evet ben suçluyum. Genel geçer kavramın aksine hem de tam aksine suçsuzluğumu kendime ispat edinceye kadar suçluyum hem de. Bu sefer şüpheyi sanıktan değil iddia makamından yana kullanacağım hem de. Kendimi eleştirerek üstü kapalı bir yüceltmenin kısır döngüsüne sokma hatasına da düşmek yok bu sefer. Hem bu sefer öyle bir yol izleyeceğim ki ben bile şaşıracağım bu yönteme. Bu sefer yapılmazı zor olan işleri yapmaya aday bir kahraman potansiyeli , her şeyi bir anda güllük gülistanlık yapmaya muktedir birinin içsel şahlanışı değil tam tersine sıradan bir insanın bile kolayca yapabileceği türden bir iki aksamayı hayatımdan ivedilikle çıkartarak başlamayı seçeceğim.

Artık benim dudaklarımdan “sen benim için çok özel birisin” sözü eskisi kadar kolay dökülmeyecek mesela. Özel dostların kriterlerini bu andan itibaren değiştireceğim. Benim için özel olmanın ne kadar kolay olduğunu anlayalı beri , kafamın içinde “sen benim için özelsin “dediğim insanların yerini de sorgular oldum acayip bir biçimde. Bu sorgulamanın beni ne kadar rahatsız ettiğini de anlatamam ayrıca. Ailemin fertlerini bile ne kadar ince eleyip sık dokurken bir sürü erkek ve kadını hayatıma “özel” sıfatıyla kolayca sokup hem onları ; Ama en çok ta kendimi yanıltıp durdum bu güne değin.

Oldukça kıvrak olduğuna inandığım zekamın insanları anlamaktaki hünerini , aleyhime değil kendi menfaatlerim uğrunda ilişkiyi zorlaştırmak adına kullanmaya karar verdim bundan böyle. Artık neden öyle düşündüğüm konusunda anladığım ve hak verdiğim birisi olursa hayatımda eğer ; Onu anlamaya ve hak vermeye devam etsem bile bunu benden kolayca duymasını sağlamayacağım. Zira insanlara olan güvenim sarsılmamış olsa da henüz bu ihtimalin bünyemde ve hayata bakışımda göze alınamayacak kadar büyük zararlar açabileceğini gayet iyi bilmekteyim.

Özel dost kriterlerindeki değişikliğe ek olarak insanlarla kurulan diyaloglardaki ortak yanlar eskisi kadar değer taşımayacak artık benim için. Kendimi ifade ederken itina ilie kaçındığımı düşündüğüm yanlarımı , gerekliliğini bu günlerde pek bir fazla sorgular olduğum kolay beğenirliğimi , ve karşıdakinin hakkını teorik olarak anlatsa bile hemen teslim etmedeki cömertliğimi kişisel tarihimin di’li ve miş’li geçmiş zamanlarında bırakmaya kararlıyım bu sefer.

Yaşadıklarımın zorluğu değil beni bu kararları almaya sevk eden aslında. Zira pek büyük zorluklar da yaşıyor değilim bu günlerde. Sadece düşünecek bol zamanım var. Gerçekten boş zaman. Ve gerçekten düşünebildiğim. Benim için gerçekten kıymetli olması gereken kavram kişi ve olayları derinlemesine düşünebildiğim uzun gecelerim var mesela. Ve yine uzuca bir zamandır ilk defa uykuya dalmazdan evvel televizyonun “sleep timer” ini bir saatten daha kısa zamanlara kurmaya başladım. Hatta dün bu zamanı 15 dakikaya kadar düşürdüm. Ve yine ilk defa evvelki günlerin birinde siyah beyaz ve Turist Ömer serisinin bir filmini yüz bilmem kaçıncı defa izlerken sıkıldım biraz.

Herhangi bir şeyin bence elde edilmeye değer olması için ; Zor elde edilir , bulunmaz , ilginç yada çok kolay elde edilir olması gerekmiyormuş meğer. Bunu daha yeni keşfetmiş olmanın şaşkınlığını atamadan üzerimden daha ; Birde kuş sesinin aslında hiçte öyle sevilecek bir yanı olmadığı gerçeğiyle yüzleşince tuhaf oldum iyice. Tamam eskiden de meftun’u değildim kuş sesinin ama epeyce bir müddet tahammül ettiğim hatta zaman zaman hoşlandığım anlar geldi de aklıma düşündüm biraz. Ne zaman yanıldığımı ? Kuş sesine uyuz olmakla şimdi mi yanılıyorum ? Yoksa hoşlanarak dinlediğim zamanlarda mı yanılmış idim ? Yoksa kuşuna ve çıkardığı sese göre değişir mi bu durum ?

Yahut daha önemlisi dostlar. Duymazlıktan gelebilir mi insan kuş sesini ?

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Bulanık bir Temmuz Akşamı.
Gönderen: latin / Istanbul
8 Temmuz 2003
Zemberek attı... Aynaya yansıttım yazılanları ve yorumu... Ben değilim. Gölge oyunu olsa gerek, güneşin azizliği. Yüzler geliyor gözlerime, ardından binleri kucaklayan, milyonlar. Yine de ve dahi dönebilmekle kalıyorum, seyrinde sığamadığım dünyanın, küçük ve kambur bir peyki olarak. Ya bizden çok mu var aslında da, biz mi kavanozlara sığamadık. Öylesine bir gelgitti, ay tutulması gibi. Kaçak yangeçlerin, kum sevdası. Saygılar.

:: evet,insan duymazlıktan gelebilir kuş sesini !!!
Gönderen: Meryem Uçar Kayalı / izmir / türkiye
3 Temmuz 2003
Öncelikle başlığa dair yazayım diyorum.. İnsanoğlu, duymak istemediği birşeyi duymamayı, görmek istemediği birşeyi görmemeyi ve yaşamak istemediği birşeyi yaşamamayı seçebilir, ve bu o kadar da zor değildir... Kendi kendini telkin deniyor sanırım buna teknik olarak.. Bazen kendi kendini kandırmak oluyor bunun adı.. Bence bir sakıncası yok aşırıya gidilmedikçe ve şartlar gerektirdiğinde ayaklar tekrar yere basabildikçe!!! Ancak kimisi işin kolayına kaçıyor nedense, ya da daha da zorunu yapıyor, NOKTA koyuyor... İşin açıkçası bu yazı bana bir sonu çağrıştırdı... Sanki ruh ve yürek ölmüş de; bedenin de buna eşliği isteniyor gibi bir hisse kapıldım.. Kimi zaman bu çeşit "son verme" eylemini büyük bir cesaret olarak düşünüyorum, kimi zaman ise topyekün bir kaçış.... Gene de belirtmeliyim ki son derece açıkyüreklilikle kaleme alındığını düşünüyorum bu yazının.. ve sevgili Gültekin; eğer bir gün bana "sen özelsin" dersen, bunun anlamını ve değerini daha iyi biliyor olacağım... kazanılmışlıklarından olmak dileği ile:))




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sahiden Var mıyım? Yoksa Bu Bir İhtiyaçtan Yanılsama mı?
Öylesine
Karanlığın Küçük Kahverengi Lekeleri.
Siz Hiç Bir Kat Yukarıda Öldünüz Mü?
Yaşam Denilen Ve Kaç Bilinmeyeni Olduğu Bilinmeyen Denklem.
Sanırım birden fazla ben varım !!!
Bu aralar ne mi yapıyorum ?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Repertuar Çalışması... Devam...
Repertuar Çalışması...
Yapabileceğinin En İyisini Yapmamak...
Bilinç, Sanat, Mizah, Eleştiri, Genel Kültür ve Vidanjörler
Bir ocak gecesinin kederinden arta kalanlar.
Mektup
Başarısız Olmanın Altın Kuralı
İstikrarsızlıkta Gösterilen İstikrar...
Bir ilişki başlasın için mi ?
İlişmek midir ilişki yoksa ilişki diye bişi zaten yok mudur

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İki Hece [Şiir]
Şiirimsi. [Şiir]
Soru [Öykü]
Değişmeli [Öykü]
Koşma Süreyya ! [Eleştiri]
Komplo Teorilerinin En Teorik Olanı. [İnceleme]
“Tanrı’nın Eli” ve panik halinde üç beş surat. [İnceleme]
Bir Garip Aşkın Mektubu [Bilimsel]


Gültekin BAYIR kimdir?

Zaman daralıyordu, adeta demir sertliğindeki grimsi akşam karartıları etrafımızdaki yerlerini alırken eksik olan metal seslerini bilinçaltımız tedarik etmekteydi. Aman tanrım buda mı olacaktı dedi Elophis. . .

Etkilendiği Yazarlar:
T-H-O-S-H-U-N


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Gültekin BAYIR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.