"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
Değişiyorum. Her ne kadar yaşamım boyunca karşıma çıkan durumların hangisi bana değişmem gerekliliğini anımsatsa ben değişmek yerine ; olanca zeka , enerji ve gayretimi bu duruma karşı tezler geliştirmeye , yahut değilse de bu durumu sorgulamaya ve gereken değişikliği yaşantım ve davranışlarımda yapacağıma ruh halimde gerçekleştirip geçiştiriveriyordum durumu. Buna çevremdeki insanları inandırmak işin en kolay tarafı idi hem de. İş ki ben kabullenivereyim. Ama durum farklı bu sefer. Kafamdaki o sese sus demenin zamanı geldi artık. Yada gelmiş. Yine mevcut durumu kendi kontrolüm dahilinde gelişiyormuş gibi yapmayacağım ve yukarıdaki seçeneklerden gelmişi seçeceğim. Zira hep sığındığım ve övündüğüm zekam bu sefer tasarım değil teşhis aşamasında rol oynayabildi sadece. Evet beni tanıyan insanlar size sesleniyorum. Ben değişiyorum. Hem de köklü değişikler yaşanıyor bu sefer. Tamamen kötüden iyiye yada bir yerden amacı belli başka bir yere değil ,sadece değişiyorum ve 32 yıllık yaşamımda ilk defa yürekten inanıyorum bu değişikliğin gerek ve gerçekliğine. Artık prensipte temel olarak aldığım bir takım kalıcı tercihlerin de sorgulanma ve gerek duyulursa vazgeçilme zamanı gelmiş meğer. Umarım geç değildir zira erken olduğunu düşünmemekteyim. Ve bu sefer eşsiz zamanlama yeteneğimi düştüğüm zor durumlardan kurtulmak yerine yeni planlar yaparken kullanacağım. Büyük bir keyif içimdeki şüphe ve acabanın ümüğünü sıkmaya başladı bile şimdiden. Değişim denen rüzgara sırtımı verdiğimi bacaklarımın yere basarken her zamankinden daha fazla enerji harcamasından anlıyorum. Onlar ki bedenimin tüm sorumluluğunu yanlış yada istenmeyen bir yöne sürüklenmekten korumaya atıyorlar adımlarını temkinin verdiği yavaşlıkla. Ve ben biliyorum ki o adımları sadece kararlılık tekrar eski hızlarına kavuşturabilir. İnsanların ne dediğini umursamamak adına söyledikleri şeylerin özünde yatan fikirleri hep kaçırmışım sanırım. Ama şükürler olsun ki yinede kendi başıma öğrenebildiklerimle gelebildim buralara kadar. Buralar nereler mi ? Bilmiyorum ama öğreneceğim zira meşhur "umurum da değil" fenomenin terk anıdır bunlar. Yeni olana saygımın her yeniyi kabullenirken gösterdiğim bonkör ve önemli ölçüde gereksiz hoşgörüyü sorgulamak zamanı. Nedenler niçinler ve nasılların gerçek anlamlarını kazanma ve içimde yeniden değilse de son bir kez daha değerlendirilme zamanı. Uslanama , ayıklanma , arınma ve dinme zamanı. Zamanının çoğunu hızlı düşünerek boş zaman haline getirebilen bir adamın beyninde yavaşlatma eylemi gerçekleştirme zamanı. Kederlere panzehir olarak oluşturulan temennilerin bıraktığı gerçek üstü kendini iyi hissetmelere veda zamanı. Ve en mühimlerinden biri artık gerçekten sevme zamanı sanırım. Aşka aşık birinin aşktan ayrılıp tüm sevgisini sevgilisine verme zamanı. Hataları görmezden gelmek yerine arama bulma ve yok etme, yaşamından ayıklama zamanı. Zira artık sevilen kişi aşkın , sevginin , erdemin şemsiyesine ihtiyaç duyulmadan da sevilebilecek biri. Ne tek başına güzel bir kızcağız ,ne hoş bir hatun, ne hayran olunan bir beden yada ruh. Gerçek bir insan ,gerçek bir kadın. Her türlü iyi niyet ve mazur görme bakış açısından ziyade kendi şahsına münhasır bir ŞAHSİYET. Şok edici yanlarını bile tasavvuf fıtratına yakın bir edada zerk ederken son derce asil ama aleladeliğin erdemini hatırlatan bir bilge. Onu bırak hiçe saymak yada saygı duymamak en savunmasız ve pervasız anımda bile saygı denen mefhumdan ziyade addetmek bile imkansız geliyor bana. Nedendir diye düşünmeksizin hayran olmak mevcut kapılarımı menteşelerin kırılması pahasına sonunda dek açık tutmak ve bunu yaparken içeri girebilme ihtimali olan ne şeytana nede rüzgara aldırış etmemek. Ona aşık olmanın gücünü bir tek ondan alıyorum. Onu tertemiz duygularla seviyor değilim. Onun bende oluşturduğu duygular sayesinde içimdeki masumiyeti bile kutsayabileceğimi düşünüyorum. Hatta sizin içinizdeki masumiyeti bile. Ve yine hayatımda ilk defa kullanarak taş yürekleri bile eriteceğime inandığım , dünyanın en nazlı kadınını bile elde edebilirim diye böbürlendiğim yada etkisinden bazen benim bile gözümün yeşerdiği el yapımı mısralarıma bile ihtiyaç ve güven duymamak. Bu ne savunmasız bir savaş. Zira en iyi savunma teslim olmak bu savaşta. Zira düşman o kadar şefkatli ve akıllı ki ona teslim olmak hem mantıksal hem de duygusal açıdan farz. Sanırım bu bir savaş değil , sanırım bir düşman da yok. Sanırım bu aşk. Hem de bu sefer. GERÇEK AŞK. Vay anam vay. Gültekin BAYIR
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gültekin BAYIR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |