Tarih, hiçbir zaman orada bulunmamış kişiler tarafından anlatılan hiçbir zaman olmamış olaylarla dolu bir yalan. -Santayana |
|
||||||||||
|
Halk Eğitim’e boyama kursuna gidiyorum.O gün, - o sıradan günde yani – kurs binasının kapısına geldiğimde, iki bayan öğretmenle karşılaştım.Beni görünce çok sevindiler...Gülümseyerek , ” Hocam! Biz de sizi bekliyorduk. Bize yardımcı olur musunuz?” dediler. Daha ben hangi konuda yardım istediklerini sormadan, heyecanla ”BAKAN GELECEKMİŞ DE,” dediler......Meğer, bir öğrenci bakana, ilçemiz hakkında kısa bir bilgi verecekmiş.Bizim kasabamız şöyledir, böyledir falan diye........İşte o kısa bilgiyi benden almak istiyorlarmış. İçeri girdim, birkaç dakikada karaladım birşeyler.Elli yıldır bu kasabada yaşıyorum.Onu tanıtmak, çocuk oyuncağı benim için. Alt kattaki sınıfa girdim. Daha “ Günaydın arkadaşlar,” demeden genç kursiyerlerden birkaçı atıldı hemen: Bir ağızdan ” Hocaaaam! Birileri sizi arıyordu. BAKAN GELECEKMİŞ DE,” dediler.....Beni arayanlara gereken yardımı yaptığımı söyledim. Bir ara, kahve içmek için koridora çıktım.Derken karşı sınıftan yetişkin bir kursiyer geldi yanıma. Onlar yöresel giysili bebek yapıp, satıyorlar. Heyecan içinde ” Bugün iki bebek yapmam gerek. BAKAN GELECEKMİŞ DE. Bakana bebek hediye edilecekmiş,” dedi. Öğle yemeği için eve gelirken, evimizin hemen karşısındaki çöp kutusunun başında bekleyen bir temizlik işçisi gördüm. Dikilip duruyordu elindeki kürekle.Yemeğimi yedim, evden çıktım.Kursa giderken o kişinin hâlâ çöp kutunun başında beklediğini gördüm.Öylece dikiliyor. Hem de aynı pozisyonda. Sanki maaş kuyruğunda da sırasını bekliyor. Çok da meraklıyım. Acaba niye bekliyor? Dayanamayıp sordum niye beklediğini. Ellerini önünde kavuşturup ovuşturarak, ” BAKAN GELECEKMİŞ DE. Kimse, çöp kutusunun dışına çöp atmasın diye bekliyorum. Bakan buradan geçip, konağa gidecek,” dedi......Lâ havle velâ... Kasaba meydanına doğru ilerlerken, birdenbire müzik çalınmaya başladı, kulakları sağır edercesine. Dağı taşı inletiyor.Yöremizin bir türküsü çalınıyor bangır bangır. İmdat ister gibi. Sokakta bir telâş, bir koşturmaca. İnsanlar ordan oraya koşturup duruyorlar. Meydanda toplanmış birileri var. Kaza mı var, kavga mı var? Sordum bir delikanlıya ne olduğunu. Aydınlık bir yüz ifadesiyle “ Hocam! BAKAN GELECEKMİŞ DE...Halk Oyunları Ekibi prova yapıyor,” diye yanıtladı........Bakanı karşılayalım, sevgi gösterelim derken, fazla ilgiden öldürecekler adamı.Zavallı bakan ! İyi ki bakan değilim...Yirmisekiz yıl öğretmenlik yaptım, kimse kılını kıpırdatmadı benim için. Ama, ne zaman bir etkinlik var kasabada, hemen gelip buldular beni. Söylene söylene kursa gidiyorum.Yolda eski öğrencilerimden birini gördüm. Koşarak geldi yanıma. Telâşla ” Hocam! Sizi arıyorlardı, buldular mı?” dedi. Kimin ve niçin aradığını sorduğumda, “BAKAN GELECEKMİŞ DE.......Bir yazı yazacakmışsınız,” dedi.............Haspinallaaaaaah! Kurs binasına geldim.Tam sınıfa gireceğim sırada, bizim kursiyerlerden birinin, gün ortasında harıl harıl koridoru süpürdüğünü gördüm. Nöbetçi mi olduğunu sorduğumda; “ Yooooooo! ” dedi.......” BAKAN GELECEKMİŞ DE. Belki buraya da gelir.Ayıp değil mi, her taraf toz içinde.”........Bakanın ilçede kalacağı süre bir saat. Adamcağız kaç yere gidebilir ki. Akşama doğru eve geliyorum.Bir baktım bizim sokağa doğru iki- üç belediye çalışanı koşuyor.Hem koşuyorlar hem de bir elleriyle şapkalarını tutuyorlar, düşmesin diye. Sanki işportacı kovalar gibi.Topukları neredeyse enselerine değecek. Az ötedeki turistik konağa doğru gidiyorlar. Gitmiyorlar, uçuyorlar. Bizim birkaç komşu da, meraklı meraklı izliyorlar...” Ne o? Mahallede kötü bir şey mi var?” dedim.....”Yoo!” dedi birisi. “ BAKAN GELECEKMİŞ DE.” Geldim eve.Akşam yemeğini hazırladım, eşimi bekliyorum. Her zaman saat yedi sularında eve gelen eşim yok. Bekle gelmez, bekle gelmez........Neden sonra çıktı geldi. Nerde kaldığını sorduğumda “ BAKAN GELECEKMİŞ DE,” dedi...”Ana caddeyi tutmuşlar, geçemedim ki. Sonra bir konvoyun içinde buldum kendimi. Bir türlü çıkamadım.”.............İyi ki sık sık bakan gelmiyor.Yoksa yandık. Akşamdan sonra, kına gecesine gitmek için çıktım evden. Komşumuzun kızı evleniyor.Şimdi gitmemek olmaz...Kına gecesinin yapılacağı salona gitmek ne mümkün! Ortalık ana baba günü. Bir kalabalık bir kalabalık. Sadece yol açık. Her taraf polis kaynıyor. Küçücük kasabamızın onlarca sokağı yok ki! Geçmem gereken sokakta da kuş uçurmuyorlar. Geçmek yasak!...Kimseye aldırmadan, polislerin boşalttığı, kimsenin geçmesine izin vermedikleri sokağa daldım. Kına gecesine gideceğim ben. Kimseye aldırmadan, hızlı hızlı yürürken bir hemşehrim seslendi. ” Hocanııııım! Çabuk geçin. BAKAN GELECEKMİŞ DE.”......Sanki yiyeceğim sokağı. Sokak bana da yeter, bakana da...Şu bakan da gelemedi bir türlü. Hava karardı, sayın bakanımız hâlâ yok. Kına gecesinden dönüşte sokakların eski görüntüsüne kavuştuğuna tanık oldum.Heryer sakin, sessiz....... Eve gelir gelmez, bitişiğimde oturan kayınvalidem telefon etti. Heyecanla, ” Kemraan( bana böyle der)! Demin bir kalabalık girdi bizim sokağa.Evin önünden geçip gittiler.Yoksa mahallede cenaze falan mı var?” dedi...Sesi titriyordu zavallı kayınvalidemin....”Yooo! ” dedim........”BAKAN GELECEKMİŞ DE. O gelmiştir.“.........Kulakları pek duymayan kayınvalideme, “Bakanın bakmaya gelmediğini, ilçe halkının bakana bakmak için öyle kalabalık oluşturduğunu zar zor anlabildim. Kayınvalidem çok sevindi bakanın gelişine. Hangi bakan diye sormadı bile. Mahallede cenaze olduğunu zannedip de, sonradan bakanın geleceğini kim duysa, sevinir. Ertesi gün öğrendim ki, sayın bakanımız gelmiş. Niye gelmiş, ne yapmış, nereye bakmış bu bakan, inanın bilmiyorum...Baktıysa bir yere, yakında belli olur. Daha doğrusu belli olmalı. O kadar insan boşuna koşmadı ya...... Bakanlar biliyor olmalılar bu gereksiz karşılama telâşlarını........Biliyor olmalılar ki dört yılda bir, beş yılda bir geliyorlar. Allah razı olsun......Allah tuttuklarını altın etsin. Öyle zırt pırt gelseler, halimiz nice olur!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |