..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Herkesin derdi baþka. -Orhan Veli
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > R. Eylül Aktaþ




19 Þubat 2005
Uzaklarda  
R. Eylül Aktaþ
Ve ben yüreðimi yaþamaya karar verdim bu gece. Her rengini ayrý ayrý; nota nota, nefes nefese... Kendimden uzaklarda deðil, bizzat kendim ile...


:BACD:
                                                            eylül








Yüreðimdeki kelimeler


Tak-tak, tak-tak... Raylardan çýkan ses buna benzer bir þeydi. Uzun süredir sadece bu ses vardý kulaklarýmda. Aklýmda tek bir düþünce yok, sadece tak-tak, tak-tak sesinin yankýlanmasý. Dýþarýdaki manzaranýn peþine takýlmýþ gözlerim; önce bir aðaç, sonra bir parça gökyüzü, sonra yine bir aðaç, bir parça gökyüzü... Uzun aralýklarla kýrmýzý kiremit örtülü çatýlarýyla köy evleri, gri binalarýyla þehirlerin dýþ mahalleleri, tarlalar, tepeler, ormanlar. Hiç birine yetiþemiyorum, her biri sadece dokunup geçmiþti.
Tuhaf bir haldeydim. Kendimi kapatmýþ, susturmuþ gibiyim. Garip bir sessizlik, sarhoþluk gibi kendimden geçiren. Hiç bir þey yapmak istemiyorum, düþünmek bile. Camýn dýþýnda yanýmdan geçen dünyayý seyretmekten baþka. Aðaçlarýn, köylerin, þehirlerin, tepelerin, parçalanmýþ gökyüzünün yolculuðunu seyretmek dýþýnda yapmak istediðim baþka bir þey yok. Olduðum yere mýhlanmýþ gibiyim, kýpýrtýsýz, derin, yalancý sessizliðin içinde. Kendimi kandýrmak için düþünceleri duymaktan vazgeçtim. Camda yansýyan gölgeyi tanýmaktan kaçýyorum çünkü bu kendimle yüzleþmek anlamýnda. Yüzümde göreceklerimden kaçýyorum. Tüm bunlarýn farkýnda olmak, bile bile kendimi kandýrmak olduðuna göre neden hala bunu yapmaktayým?.. Belki sorgulamak da hata, belki deðil.

Trenin týkýrtýsý kulaklarýmda durmadan tekrarlanan bir nakarat olmuþtu. Yaklaþan her duraðý haber veriyordu lokomotifin tiz düdüðü. Kompartýmanda yalnýzdým ve tren her durduðunda vagonlara yönelen yolculara bakarken içimden buraya kimsenin girmemesini diliyordum. Yalnýz olmak zorundaydým, nedenini bilmesem de.
Gittiðim yere tamamen yabancý deðildim. Babamýn iþi dolayýsýyla sýk sýk taþýnmýþtýk, yýllarca. Çocukluðum sandýklar, paketlenmiþ koliler, ayaklarý bezlerle sarýlmýþ koltuk takýmlarý, masa ve sandalyeler arasýnda geçti sayýlýr. O kadar sýk oluyordu ki taþýnmalarýmýz annem durmadan toplanmaktan pes edip sonunda her gittiðimiz yerde önce birkaç parça eþya alýr giderken de ucuza satardýk. Bu kasabada iki yýldan az oturmuþtuk. Ýlk okulun dördüncü sýnýfýndaydým. Þimdi o yere dair hatýrladýðým pek bir þey yoktu, belki oturduðumuz sokaktan baþka, o da hayal meyal. Tek katlý, arkada küçük bir bahçesi olan bir ev tutmuþtu babam. Odamýn penceresi o bahçeye bakýyordu. Uyuyamadýðým yaz geceleri pencere pervazý kenarýna oturup ayaklarýmý dýþarýya sarkýtýr yýldýzlarý seyrederdim. Hayaller kurardým, rengarenk hayaller. Bazen karanlýk ürpertircesine koyulaþýrdý, korkardým. Çabucak yataðýma girip örtüyü baþýmýn üstüne kadar çekerdim. Oturma odasý sokaða bakýyordu. Dýþarýyý seyretmek hoþuma giderdi. Yüzümü cama yapýþtýrýp dýþarýya bakardým. Yemek vakti defalarca seslenmek zorunda kalýrdý annem, duymazdým dalgýnlýðýmda. Kim bilir, belki ta o zamanlar biriktirirdim daha sonra yazacaklarýmý.
Belki de onlarý önce çocuk yüreðime yazmalýydým. "Ne kadar uzakta kaldý o yýllar", diye içimden geçirdim. Ne þaþýrdým ne de iç çektim. Özlediðim bir þey yoktu çünkü. Bazen özlemeyi bilmediðimden þüphe duyardým, bir an için, kýsa bir an. Sonra, düþünmeyi býrakýrdým. Birkaç gün öncesi geldi aklýma, aniden bu yolculuða karar verdiðim gün. Uzun hazýrlýklar yapmadan yeni hiç bir þeye kalkýþmazdým oysa. Önce kafamda hazýrlanmalý, karar almalýydým. Ýnce ince düþünüp taþýnmalýydým ancak ondan sonra ne yapacaðýma karar verirdim. Bu sefer böyle olmamýþtý, apar topar bavulumu toplayýp istasyona gittim ve çocukluðumun bir sayfasýna yazýlmýþ bu kasabanýn adýný hatýrlayýp bilet aldým. Bu þekilde davranmama sebep olan neydi?..

Son kitabým çýkalý bir yýldan fazla olmuþtu ve ben bir kaç kýsa denemeden baþka bir þeyler yazamamýþtým. Ýlk defa deðildi bu halim. Bazen günlerce tek bir cümleyi tekrar tekrar yazýyordum. Anlayamadýðým sancýlý bekleyiþlerle geçip giderdi günlerim, gecelerim. Bir türlü odaklanamýyordum veya bir türlü yakalayamýyordum kelimeleri. Gecenin bir yarýsý nispet yaparmýþçasýna içimde týkýr týkýr yazýlmaya baþlardý muhteþem hikayeler. Cümleleri ard arda beynimden geçerlerken okuyordum ve yattýðým yerden fýrlayýp yazacakken onlarý bedenime söz geçiremeden uykuya dalardým. Sabah uyanýp rüyalarýmý hatýrlamaya razý olurdum, yine olmuyordu... Yazdýðým zamanlar ise ne günün ne gecenin farkýnda deðildim. Zaman baþýmý döndüren bir hýzla geçerdi, þaþýrýrdým. Tatlý bir yorgunluk bedenimi yataða götürüp býrakýrdý ve ben onu yaþamaktan haz duyardým. Esrar tutkunluðu gibi bir haz, bir daha, bir daha yaþanmak istenen. Ýþte þimdi, bir sancýlý bekleyiþin ucunda tutkunluðumda tekrar kavruluyordum. Uzun bir sessizliði yýrtmak için birikiyordu kelimeler ve ben onlarý taþýyamayacak kadar yorgundum. Gitmeliydim, yaþayacaklarýmý yaþamak için.

Küçük, eski istasyon binasýnýn kapýsý önünde trenin hareket etmesini bekledim. Birden kendimi çaresiz, olduðumdan daha da yalnýz hissettim. Bir yere ait olmadýðým, hiç kimsenin beni beklemediði geçti aklýmdan. Bu düþünce ince bir sýzý olup kalbimi sýkýþtýrdý. Eðilip bavulu aldým ve içeriye girdim. Bilet giþesinde oturan yaþlý adamdan baþka yolcu salonunda birkaç kiþi daha vardý. Ýstasyon binasýnýn diðer tarafýna açýlan kapýdan çýkarken yakýnlarda bir taksi görebilirim umuduyla bakýndým. Ýçeriden birisinin seslendiðini duydum: "Bayým, araba lazým mý?" Orta yaþlý, üzerinde rengi solmuþ siyah bir mont olan bir erkekti seslenen. Baþýmý evet anlamýnda salladým. Dýþarýya çýktýðýmýzda biraz ileride duran eski arabayý iþaret etti. Bavulumu bagaja deðil de arka koltuðun üzerine býraktý. Ne adres vardý aklýmda ne de yolu tarif edebilirdim. Belki biraz dolaþýrsak hatýrlarým diye düþündüm. "Kalabilecek bir yer biliyor musunuz? Otel gibi..." diye sordum. "Bir kaç yer var ama en iyisi kasabanýn diðer tarafýnda" dedi ve devam etti. "Merkezde mi kalmak istersiniz, yani kasaba meydanýnýn orada? Doðrusunu isterseniz orasý biraz, nasýl desem..." Adam, hakkýmda karar verir gibi bakýþlarýyla beni yukarýdan aþaðýya süzdü: "...biraz size göre olmayabilir." Arabanýn motorundan öksürük benzeri sesler çýkmýþtý ama yine de çalýþtý. Adam konuþmaya devam etti: "Kasabanýn diðer tarafýndaki otel yeni sayýlýr, düzgün bir yer." Ne demeye çalýþtýðýný anlamýþtým ve doðrusu o merkezde dediði yerde kalmak isterdim. Yine de diðerini seçecektim. "Önce biraz dolaþalým".

Kaldýðýmýz evin bulunduðu sokaðý hatýrlamaya çalýþtým. Çýkmaz bir sokaktý. Uzun ve ýssýzdý. Belki ýssýz deðildi ama hatýrladýðým buydu. Her iki yanýnda bahçeli evler vardý. Evlerin kimi bahçenin en ucunda aðaçlarýn ardýnda saklanmýþtý, kimileri de hemen kaldýrým kenarýndaydý. Galiba þu yanýndan geçmekte olduðumuz büyük eski binanýn arkasýnda bir yerdeydi aradýðým sokak. Tanýdýk gelmiþ gibiydi. "Nasýlsa bol bol dolaþýrým" diye düþündüm. Otele gelmiþtik. Odama yerleþtiðimde yataðýn kenarýna iliþip etrafýma bakýndým. "Benim burada ne iþim var?.."

Otel ile kasaba arasýndaki kýsa mesafeyi yürümeyi tercih ediyordum. Bunu yapmak hoþuma gitmiþti. Yol boyunca aklýmdan geçen düþünceleri sýraya koymaya çalýþýrken kendim hakkýnda bazý þeylerin farkýna varýyordum. Mesela, yazmaktan baþka bir þey düþünmediðimi, hatta sadece bunu düþündüðümü. En son ne zaman kahkahalarla güldüðümü hatýrlamadýðýmý fark ettim. Ýnsanlarý yazdýðýmý ve belki de bunu yaparken çok baþarýlý olduðumu ama onlarý yeterince tanýmadýðýmý keþfettim. Yüzlerine bakmadýðýmý, içlerindeki gerçekleri göremediðimi, sadece tahmin ettiðimi anladým. Kendimde adýný koymaktan kaçtýðým bir eksikliði fark ettim. Yüreðimi duymaktan kaçtýðýmý ve bu yüzden içimi acýttýðýmý kabul ettim... Bütün bunlarý otel ile kasaba arasýndaki uzun olmayan mesafeyi yürümeye borçlu olmadýðýmý biliyordum; olan bir þeyler vardý. Bir de bildiðim bir þey daha vardý, buraya gelmek nasýl ani bir karar olduðu ise, gitmek de öyle olacaktý. Yaþadýklarýmýn tümü sadece benimle ilgiliydi; ne bu yer ne baþka bir zaman ile. O çýkmaz sokaða beni götüren unutulmaz bir aný yoktu ama bir þeyler yüzünden oraya gitmeliydim. Bunun sebebini bulurum umuduyla saatlerce dolaþýyordum kasaba sokaklarýnda.

Sokaðýn baþýna geldiðimde gözümde canlandýrmaya çalýþtým eski halini. Deðiþmiþti az da olsa. Köþedeki binayý hatýrlayamadým. Ýleride bir yerde iki katlý kagir bir ev olmalýydý. Çatýdaki küçük pencere dikkatimi çekmiþti bir zamanlar. Gemi kamarasýnýn penceresi gibiydi. Bazý akþamlar, misafirlikten döndüðümüz geç saatlerde pencerenin ardýndan gelen solgun sarý ýþýðý görüyordum. Orada kimin oturduðunu bilmiyordum, merak da etmemiþtim. Yataðýma girdiðimde kendimi götürüyordum o gizemli eve ve birden dalgalarýn arasýndan gemisini yüzdürmeye çalýþan bir denizci olurdum. Hala yerindeydi ev. Bir müddet, yýllar öncesine dönmüþ gibi oldum. Bahçe duvarýna yaslandým, eskisi gibi. Ýki yanýma bakýndým ve yukarýya, çatýdaki pencereye baktým. Camlarýn üzerinde, belli ki yýllardýr temizlenmemiþler, tozdan gri bir tabaka oluþmuþtu. Bahçelerden birinden gelen sesler ile irkilmiþtim; yürümeye devam ettim. Ýki yana bakýnarak yavaþ yavaþ ilerliyordum. Oturduðumuz ev çýkmaz sokaðýn sonunda sayýlýrdý. Az ötemizde hayal meyal hatýrladýðým üç katlý büyük bir ev bulunuyordu. Sanýrým kalabalýk bir aile oturmaktaydý orada, çünkü sürekli gelenler gidenler olurdu. Bir yandan geçmiþteki sokaðý hatýrlýyordum, diðer yandan da þimdiki haline bakýyordum. Çok fazla deðiþmemiþti buralarý, bazý evler biraz daha harap olmuþlardý, bazýlarý ise bir þekilde neredeyse ayný kalmayý baþarmýþlardý. Yine sakin, yine ýssýz sayýlacak kadar sessiz ve tozluydu kaldýrým. Aðaçlardan dökülen yapraklar hafifçe uçuþtular rüzgardan. Bahçe kapýsýnýn yanýbaþýndaki çöp kovasýndan fýrlayan kedi telaþlý telaþlý bakýnarak duvardaki bir dehlizde kayboldu. Ardýndan bir köpek havlamasý duyuldu. Sonbahar akþamý serin serin yaklaþýyordu.
Ceketimin yakasýný hafifçe kaldýrýp karþýdaki eski eve baktým. Hatýrladýðým gibiydi, sadece biraz çökmüþ, küçülmüþtü. Oturma odasýnýn camý hafif aralýktý, tatlý bir müzik sesi duyar gibi oldum. Yanýlmýþ olmalýydým çünkü ortalýk oldukça sessizdi. Biraz geriye çekildim. Böyle bir sokakta durup bir eve bakmak hem dikkat çeker hem de rahatsýz edici olurdu. Ne kadar ýssýz görünse de belli olmazdý... Hava iyice soðumaya baþlamýþtý, otele dönmeye karar verdim. "Ýþte geldim, ne oldu?" diye söylendim ama bir yandan da "Hadi, hadii, hoþuna gitti, kabul et" diye içimden geçirdim. Evet, hoþuma gitmiþti, buna da belli bir sebep aramýyordum, sadece hoþuma gittiðini hissetmiþtim. Buraya tekrar gelir miydim? Þimdiden bir cevabým yoktu. Caddeye çýktýðýmda yanýmdan geçen bir taksiyi çevirdim.

Kasabada dolaþmaktan zevk alýyordum. Otelde fazla zaman geçirmek istemiyordum. Mecburi nezaket, yapmacýk davranýþlar görmek, meraklarýný tatmin etmek isteyen, hali vakti yerinde, canlarý sýkýlan otel sakinleriyle yüz yüze kalmak istemiyordum. Böyle bir hayatýn yaþandýðý bir yerden gelip tekrar ayný þeyleri yaþamak dayanýlmaz olurdu. Aslýnda bu konuda pek de kafa yormadýðýmý düþündüm. E, peki þimdi niye?.. Bir biçimde kendimi bastýrmaktan vazgeçtiðimi fark ediyordum. Bastýrmak mý, seçici olmamak mý, her neyse, geçip gitmek üzereydi. Ýnsanlarýn tercihleri, davranýþlarý, yaptýklarý beni hiç mi hiç rahatsýz etmemiþti. Ya öyle ya da bunlardan rahatsýz olacak kadar etrafýmda olanlara bakmamýþ ve dikkate almamýþým. Bu belki de dikkate alacak kadar aralarýna karýþmamýþ olmamdan kaynaklanýyordu. Þu günler davranýþlarýmý keskin çizgiler içerisinde buluyordum. Gerçekten içimden geldiði gibi davranmak arzusuna karþý koymuyordum. Beni durduracak bahaneler aramadan en kestirme yoldan gitmeyi seçmek meðer ne kadar kolay ve hafifletici!.. Caným çekti diye küçük þirin börekçide kahvaltý etmek, üstelik hijyenik koþullarý düþünmeden bunu yapmak. Köþedeki çay ocaðý önündeki iskemlelerden birine oturup çayýmý yudumlarken müdavimleri arasýnda oynanan tavla partilerini izlemek. Bunlar hiç yapmadýðým þeyler deðildi elbette ama nedense bu defa her þey çok farklýydý.

Çarþýda dolaþýrken ilgimi çeken küçük dükkanlar olmuþtu. Bazen uzun uzun bakýnarak dolaþýyor her camekanýn önünde biraz da olsa oyalanýrdým. Bazen ise oturacak bir yeri gözüme kestirip ya günlük gazeteleri karýþtýrýrdým veya kýsa notlar düþerdim defterime. Sonbahar kararsýz dönekliðinde savruluyor, kah kemiklerime kadar iþleyen rutubetli serinliði, kah yazdan kalan sýcak dalgalarýyla yapacaklarýmý kendine uyduruyordu. Küçük dükkanlarýn birinde yaþlý bir adam dikkatimi çekmiþti. Camekanýn hemen yanýna yanaþtýrýlmýþ masanýn üstünde aletler ve çeþitli boyutlarda tahta parçalarý vardý. Duvara asýlmýþ küçük biblolar, tablo çerçeveleri, oymalý çay tepsileri, tahta kaþýklýklar, baharat raflarý görünüyordu. Dükkanýn önünde teneke kutular içerisine dikilmiþ boy boy sardunyalar vardý. Bir iki kez durakladým dükkanýn önünde, adamýn elindeki tahtayý ustaca yontmasýna takýldý gözlerim. Yüzünde, bembeyaz saçlarýna ve sakalýna raðmen tek bir çizgi yoktu oysa ellerindeki damarlar kabarmýþ, derisi oldukça incelip kaðýt gibi kýrýþmýþtý. O kadar dalmýþtý yaptýðý iþe ki beni fark etmemiþti, onu rahatsýz etmemek için uzaklaþtým. Hava güzel, güneþ ýþýnlarý hala sýcak ve rüzgarýn ýlýk olduðu günler köþedeki çay ocaðý önünde oturur etrafý seyrederdim. Dükkaný rahatça görebiliyordum. Bir gün ufak tefek, zayýf bir kadýný gördüm. Sýrtý dönük olduðundan yüzünü göremesem de giyimi ve yürüyüþü yaþýný belli etmiþti, yaþlý adamýn eþi olmalýydý. Kadýn girdiði dükkandan elinde bir su þiþesiyle çýktý ve camekanýn altýndaki sardunyalarý sulamaya baþladý. Çiçeklere dikkatle dokunuyor, solmuþ yapraklarý tek tek koparýp avcunda topluyordu. Ýþi bittiðinde teneke kutularý düzeltip yine içeriye girdi. Ýçimi çektiren neydi, sýkýntýyla etrafýma bakýndým. Sakin, kendi halinde bir gün geçmekteydi yine. Burasý fazla kalabalýk olmazdý. Akþam üzerileri mesaisi biten memurlar uðrayýp biraz otururlardý veya civar köylerden herhangi bir sebepten dolayý günübirlik gelenler olurdu. Çay ile birlikte yandaki pideciden sipariþ verip karnýný doyuranlar, koþturmaktan nefes nefese kalan çocuklarýný biraz olsun oturtmak için ýsmarlanan gazoz ve simit, dondurma da bulunurdu. Çeþit çeþit simalar, istemeden da olsa tanýk olduðum konuþmalar, benim için deðiþik ve eðlenceli hal almýþlardý. Otel odasýna döndüðümde defterimdeki kýsa notlarý tek tek okurken her þey tekrar gözlerimin önünde canlanýrdý. "Ne kadar çok ayrýntý var" diye düþünürdüm ve bu ayrýntýlarýn her birinin önemli ve bir bütünün vazgeçilmez parçalarý olduklarýný. "Davranýþlara yüklenen hisler, bunlarý anlatabilmem için doðru anlayabilmem gerekir..." diye aklýmdan geçiriyordum. Gecenin geç saatlerine kadar notlarýmý okurken o an düþündüklerimi karalarken, henüz kendimden bir adým öteye gidemediðimin farkýna varmaktaydým. Yeni bir þeyler yoktu; insanlar vardý, her yerde, her zamanda olduklarý gibi ve sorgulamalarým vardý. "Korkarým bundan önceki tekdüzeliði yaþamaya baþlayabilirim..." der demez fýrladým yataktan. Bu da neydi? Demek kaçtýðým buydu, demek beni buralara getiren buydu ve bu kadar basit olmasý dayanýlmazdý. Kabul edilemezdi... Ertesi sabah hiç yapmadýðým bir þeyi yaparak otelde kahvaltý etmek için restorana indim. Düþündüðüm kadar bunaltýcý olmadý orada geçen bir saat. Genç iki çift þakalaþarak kahvaltý etmekteydiler. Koyu renkli takým elbise giymiþ, boynunu gizleyen koyu mavi bir fularý olan yaþlý bir bey gazete okuyordu. Beni gördüðünde selam vermek için hafifçe baþýný eðdi. Sanýrým odasý benimkinin yanýndaydý, bir iki kez koridorda karþýlaþtýðýmýzý hatýrladým. Ayný þekilde cevap verip kahvaltýma döndüm.

Dýþarýya çýkmadan önce resepsiyona uðrayýp postaya verilmesi için birkaç mektup býraktým. Yayýncým meraktan çýldýrmýþ olmalýydý, böyle habersiz çekip gitmek onu en sinirlendiren þeydi. Bir de ödenmesi gereken faturalarý takip etmesi için kýz kardeþime yazmýþtým. Bugün hava gerçekten çok güzeldi. Havada enfes bir tazelik kokusu algýladým. Ciðerlerimi doldurup yavaþça nefes verdim; "gel bakalým hayat, üstüme üstüme gel bakalým" diye fýsýldadým.
Biraz dolaþtýktan sonra kendimi yaþlý adamýn dükkaný önünde buldum. Küçük evler yapmýþtý incecik çubuklardan. Yosundan bahçeleri, içlerinde ince zincire asýlmýþ minik kovalarý olan kuyularý vardý. Hayranlýkla bakarken adamýn gülümsediðini ve eliyle içeriye davet ettiðini gördüm. "Buyurun, buyurun" diye seslenmiþti. Ýçeriye girip etrafýma bakýndým; raflar bu gibi küçük aðaç yontmasý iþler ile doluydu. Elimle dokunmak için uzandým, hepsi ayrý bir güzeldi. Þahlanan atlar ve yavrularý, kavalýný çalan çoban ve köpeði, çeþitli büyüklükte kutular ve onlarcasý daha. Hepsinde bir ýþýltý bir can parçasý varmýþçasýna sýmsýcak geliyordu bana. Yaþlý adamýn yüzündeki gülümseme hiç gitmiyormuþ gibiydi. Yüz hatlarý düzgün ve ifadesi inanýlmaz huzur vericiydi. O an ellerine sarýlýp öpesim gelmiþti. Çalýþtýðý tezgahýn yanýndaki tabureyi iþaret edip "Buyurun, oturun" dedi. Sonra ardýna dönüp göremediðim bir kimseye seslendi: "Behiye, o güzel ellerinle bize çay yapar mýsýn? Beyefendiye çöreklerinden de ikram edelim, ha?.." Arkaya dönüp daha önce fark etmediðim bir perdeyi gördüm; dükkan ikiye bölünmüþ olmalýydý. "Benim adým Kemal. Buralarda Kemal usta derler; hoþ geldiniz kasabamýza." Ses tonu kadifemsi yumuþaklýkta, derinden ve etkileyen. Saçlarý pamuk beyazlýðýnda, sakalý ise bakýmlý, düzgün kesilmiþ. Oturduðum yerden bakýnýrken Kemal ustanýn diðer yanýndaki dolabýn yanýndaki geniþ sepete takýldý bakýþlarým. Rengarenk yün iplik yumaklarýyla doluydu. "Hoþ buldum" diye cevap vererek elimi uzattým: "Ben Selçuk, memnun oldum Kemal usta" Dizlerine düþen önlüðüne elini iyice sildi. "Ne kadar güzel þeyler yapýyorsunuz, itiraf etmeliyim, gözümü alamýyorum" diye devam ettim. "Estaðfurullah, Selçuk bey oðlum, elimizden gelenleri yapýyoruz..." Arkamdan yaklaþtýklarýný duyduðum ayak seslerine doðru döndüm. Bir gün gördüðüm kadýndý gelen; ellerindeki tepside ince belli bardaklarda dumaný tüten çay ve bir tabak ballý çörek. O çörekleri tanýdým çünkü anneannemin yaptýklarýný hatýrlamýþtým. Fýrýndan alýr almaz üzerilerine bal sürerdi, bu yüzden kabuklarý parlak, kýtýr kýtýr ve tatlý olurdu. Kemal ustanýn yüzü aydýnlandý, "Bana bu güzel dediklerini yaptýran iþte, oðlum, Behiyem..." Ayaða kalkmak için hamle etmiþken yaþlý kadýn bir eliyle tepsiyi masaya býrakýp diðeriyle omzuma hafifçe dokundu: "Hoþ geldiniz, buyurun oturun evladým; sýcak sýcak yiyin, afiyet olsun" diyerek yine sýrtýmý sývazlayarak biraz geriye çekildi. Usta ona dönerek: "Haným, Selçuk bey oðlumuzu bir akþam yemeðe alabiliriz deðil mi? Hoþ gelmiþ, iyi olmuþ da gelmiþ diye, ne dersin?" Bu emrivakiyle þaþýrdým desem yeriydi ama her nedense ne itiraz ettim ne de yanlýþ buldum. Konuþulmadan anlaþýlanlar, anlatýlanlar demek böyle olurmuþ, diye geçirdim içimden. Kendimi çok iyi hissettiðimden olsa gerek, çay da, dayanamayýp birkaç tanesini yediðim çörekler de bana çok lezzetli gelmiþlerdi. Bir müddet sessiz oturduk. Bu sessizlik hiç de rahatsýz edici deðildi. Usta elindeki tahta parçasýný yavaþ yavaþ, dikkatle oymaya baþlamýþtý. Behiye teyze ise içeriye çekilmiþti. Tam kalksam mý diye düþünürken usta yandaki raftan bir þey alýp bana uzattý. Avcu üzerinde iþlemeli küçük, ahþap bir kutu vardý. Kapaðý üstünde beyaz bir kuþ silueti vardý. Uzun kanatlarýný açmýþ bilinmeyen yerlere doðru uçmaktaydý. Bu figür öyle yakýþmýþtý ki, sanki kutunun yapýldýðý aðacýn üzerinde zaten varmýþ gibiydi. "Al Selçuk bey oðlum" yaþlý adam, elime kutuyu býraktý ve "hadi aç kapaðýný" dedi.

Kutunun içi boþtu, hiçbir þey anlayamadan bakýyordum. Yaþlý adam gözlerimin içine bakarak konuþmaya devam etti: "Bu kutuyu yýllar önce yapmýþtým. Bir gece kan ter içinde fýrladým yataðýmdan. Bir müddet öylece yattým ama bir türlü geçmemiþti göðsümdeki aðrý. Behiye uyanmasýn diye sessizce indim iþliðe ve kendimi ellerime býraktým. Sabah olduðunda bu küçük kutuyu buldum aralarýnda. Yüreðim kanatlanmýþtý sanki o an. Kendimi bu kuþ gibi hafif, bambaþka hissetmiþtim. O zamandan bu yana dükkanda sahibini bekliyor. Onu almak isteyen oldu, satmadým, satamadým. Yapmak istediðimde biri seslendi içimde, bekle, dedi ben de bekledim". Derin bir nefes aldý Kemal usta: "Sahibini nasýl tanýrým diye düþünmedim deðil, yine de bir bildiði vardýr bana bunu yaptýranýn dedim ve beklemeye devam ettim". Yaþlý adam baþýný eðdi. Ellerini yorgun birer kuþ kanadý gibi dizlerine býraktý. Uzun bir sessizlik oldu. Bir þeyler söylemek istiyordum ama ne söyleyeceðimi bilemiyordum. O an dudaklarýmýn arasýndan çýkacak her kelime yanlýþ olacaktý. Usta yavaþça bana doðru döndü ve omzuma hafifçe dokundu. "Sen olduðunu hissettim. Sorsan da bunun nasýl olduðunu anlatamam; hah, þurada, göðsümün içinde ateþten bir ýrmak akýp geçti ve sen olduðunu anladým..." Sað elinin parmaklarýyla kutuyu tutan avcumu kavradý: "Yüreðinle baktýðýnda gözlerin sana yolunu gösterecek evladým. O küçük kutunun içinde benzersiz bir hazine bulabilirsin ya da ömrünce arar durursun..." Kýsa bir an göz göze kaldýk. Yaþlý adamýn masmavi gözleri küçük bir çocuðun gözleri gibi duru ve parlaktý. Gülümsedi ve yine sýrtýmý hafifçe sývazladý: "Hoþ geldin Selçuk bey, oðlum, hoþ geldin..."

Yürümek istemiþtim. Meydaný geçerken hala olanlarýn etkisinde dizlerimin dermansýzlýðýný duyuyordum. Birkaç saat içinde yaþadýklarým hakkýnda ne düþüneceðimi bilemiyordum. Hem çok sade, yalýn, hem inanýlmaz, þaþýrtýcý ve olaðanüstü güzeldi her þey. Zamanýn içinden yürüyüp geçtiðimi düþündüm. Elimi ceketimin cebi üzerinde gezdirdim, Kemal ustanýn armaðaný içindeydi. Birden hatýrladým; oturduðumuz sokaktaki ev geldi gözümün önüne. Eskiden, bahçe kapýsýnýn yan tarafýnda, duvara monte edilmiþ el yapýmý bir posta kutusu vardý. Üstünde ayný kuþ siluetiyle. Bazý günler okul dönüþü duvara çýkýp otururdum. Tavan arasýndaki çerçevesi mavi boyalý yuvarlak pencereye bakýp hayaller kurardým. Bahçenin ortasýndaki aðacýn dallarýndan eski salýncak ipleri sarkmýþ olduðunu görmüþ ve bu evde bir çocuðun yaþayýp yaþamadýðýný merak etmiþtim. Bir gün yine duvarýn üzerine oturup ayaklarýmý içeriye sarkýttýðýmda sýrtýma dokunan bir el ile ürperdim. Omzumdaki okul çantasýný fýrlatýp ardýma bakmadan koþtum. Neden bu kadar korktuðumu bilmiyordum ama eve, odama girdiðimde nefes nefese kalmýþtým. Belki çocuklarýn anlattýklarý hikayeler yüzünden, belki de o evin ýssýzlýðýndan. Annemin tüm ýsrarýna raðmen akþama kadar odamdan çýkmamýþtým. Çantamý nasýl bulup geri alacaðýmý düþünürken babamýn bana seslendiðini duydum: "Selçuk, bu çantanýn merdivenlerde ne iþi var oðlum?"..
Kasaba ile otel arasýndaki mesafe boyunca yüreðimin atýþlarýný kulaklarýmda duyarak yürüyordum. "Belki o posta kutusu düþmüþ olabilir veya yaðmurlardan çürüyüp gitti?.. Belki o evde oturan Kemal ustaydý ve çantayý kapý eþiðinde býrakan da..."

Akþam iyice yaklaþmýþtý. Güneþin bir ucu ilerideki tepelerin ardýna saklanmýþtý. Ateþten bir top gibi yavaþça yuvarlanýyordu boþlukta. Birazdan onun muhteþem kýzýllýðý bulutlara yansýyacaktý. Yolun kenarýnda durup dikkatle cebimdeki kutuyu çýkardým. Kapaðýný açtýðýmda mavi ile kýrmýzýnýn rengarenk tonlarýna bulanmýþ gökyüzüyle karþýlaþtým. Baþýmý yukarýya kaldýrdým sonra tekrar kutunun içine baktým; dibinde ve duvarlarýnda daha önce fark etmediðim aynalý camlar vardý. Iþýl ýþýl parlamaktaydý içi. Yüzüme yaklaþtýrdým. Gözlerime yansýyan ýþýklarda geçmiþten bana bakan küçük bir çocuðu gördüm. Bir saða bir sola eðip salladým küçük kutuyu; sýcaklýðýndan bir parça alýp saklamak istercesine ona doðru tuttuðumda Güneþ ufkun görünmez boþluðunda kayboldu. Tekrar baktým. Yýllarýn yorgunluðu çizilmiþ yüzümü ve gözlerimde gülümseyen küçük çocuðu gördüm. Kapaðý dikkatle kapattým. Üstündeki kuþ silueti üzerinde parmaklarýmý gezdirirken gözlerimi kapatýp uçabilmeyi diledim. Zamaný aþabilmeyi diledim. Geçmiþten geleceðe, içimin en derinlerine ve benden uzaða gidip tekrar dönebilmeyi diledim. Her hissi, yüreðimin çarpýntýsýyla, her nefesimle dolu dolu, renk renk, nota nota, sýcacýk yaþamayý diledim. Adýmlarým gittikçe hýzlanýyordu. Yaþlý dostumun dediklerini anýmsadým: "Yaþadýðýn her an yaþanmakta ve yaþanacak olan mucizelerle dolu, yeter ki fakýnda ol. Bu küçük kutunun içine bir dünya sýðdýrabilirsin ya da sen bir koskoca dünyaya sýðamayabilirsin. Kendinden uzaklarda rehberin yüreðinse geriye döneceðinden emin ol. Sen, seni býraktýðýn yerde bulduðunda yüreðindeki cennet bahçesini keþfetmiþ olursun. Ýçinde özlemin, sevgin ve tek gerçeðin Aþkýn seni beklediðini görürsün... Zaman ne ki? Baþ döndüren bir tekerrür; yýldýzlý bir gece, güneþli bir gün. Zamanýn içinde hayat ne ki; yeni doðmuþ bir bebenin aðlayýþý, bir ana feryadý, bir gülümseyiþ, bir veda... Hayat, bir mum alevi gibi; esintilerin titrettiði, karanlýklarýn aydýnlandýðý, elimizi yakacak kadar sýcak. Lakin, Selçuk, oðlum, Hayat mum alevi deðil; ellerine teslim edilen özgürlüðün ve saadetindir, gerisi sana kalmýþ..."
Ayaklarýmýn altýndan geçen yol deðil yeryüzüne yazýlmýþ bir kitabýn satýrlarýydý. Her biri kendi gerçeðini haykýran kelimeler dökülüp saçýlmýþtý sanki her yere. Beynimin içinden gözlerime, gözlerimden yüzüme, yüzümden dudaklarýma, ellerime gözyaþý olup akan kelimeler. Ne bir sýr verilmiþti bana, ne de doðaüstü bir güç ama içimdeki çocuðun yapamayacaðý hiç bir þey olmadýðýný hissettim. Özgürlüðümün içinde kendimi hapsettiðimi görüyordum ve "iþte ifadesizliðim" diye hayretle çýðlýklar atýyordum. Tarifsiz farklýlýðýn resmedilemez, çizilemez, anlatýlamaz hafifliðini hissediyordum. Kendimi yaþayabilir, kendimle savaþabilir, yenebilir veya yenilebilirim kendime ama kaybedemem, kaybetmemeliyim. Resmedemediklerim, anlatamadýklarým, yazamadýklarýmýn tümü bende, yüreðimde, bütünümde... Ve ben yüreðimi yaþamaya karar verdim bu gece. Her rengini ayrý ayrý; nota nota, nefes nefese... Kendimden uzaklarda deðil, bizzat kendim ile...                              

                                                  
Ýstanbul/2004



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yolculuk 2
Tesadüf
Güneþ Tutulmasý
Yolculuk
Yýldýz Yaðmuru, Yüreðim Gökyüzü...
Tutabildiðince Uzun Tut Nefesini
Çocuk Ruhum
Bedel
Gitme
Hayatlar, Hikayeler

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Derin Hikayeler, Kýsa Karþýlaþmalar
Yusuf'un Þarkýlarý
Gülümseme Çiçeði
Vurgun
Gecenin Ýçinden Gelen Sesler
Salkým Söðüt Hayat
Ah, Be Hayat!
Ölüm Bana Bu Kadar Yakýn Olmamýþtý - 4
Melek
Delirium

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Eylül [Þiir]
Þimdi Aþk [Þiir]
Bir Þey Daha... [Þiir]
Teselli [Þiir]
Hikayeler [Deneme]
Kimi Suçlayacaksýn? [Deneme]
Sonu Gelmeden Ýnsanlýðýn [Deneme]
Eksik Olan [Deneme]
Yol Bitene Kadar [Deneme]
Ýnsaným Ben [Deneme]


R. Eylül Aktaþ kimdir?

yolcu

Etkilendiði Yazarlar:
insan, hayat


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © R. Eylül Aktaþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.