Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Hele hele açılışlarda, kabullerde, törenlerde çekilen fotoğrafların en ince ayrıntılarının, aslında ne anlama geldiğini okumaktan da. İnce kelimesi yetersiz aslında, o kadar ince ki; ince kelimesi, buradaki inceliği anlatmakta zayıf kalıyor. Kim kime ne demiş, nasıl demiş ? Bunu söylerken - eğer ayakta ise- , vücut ağırlığını hangi ayağına vermiş ? Bu ne anlama gelirmiş ? Aslında dolaylı olarak şunu mu, yoksa bunu mu demek istiyormuş ? Şöyle hafifçe bir bel kırmış mı konuşurken? Bu bel kıvırışla , birilerine, " Dansözlük yapma." mı demek istenmiş ? Yumruğu sıkılı mı ? Parmaklar serbest mi ? Kim kime nasıl bakmış ? " Cumhurbaşkanı" mı demiş, " cumhurbaşkanım " mı demiş ? Bunu derken elleriyle ne yapıyormuş ? Dudağını ısırmış mı ? Yoksa dudağını mı bükmüş, şöyle hafiften hafiften ? Ağzını yana kaydırmış mı ?( Hani Cüneyt Arkın`ın eski filmlerindeki alaylı gülüşünü hatırlayın. İşte öyle miymiş ) Eğer böyleyse; bu hareket, hangi anlamlar ve mesajlar içeriyormuş ? Bu gülümsemeyle, alaycı bir ifade mi takınmış; yoksa , aslında " redçi " olduğunu mu anlatmak istiyormuş ? Bu tip haberleri ve fotoğrafları günlerce izledikten, yorumları okuduktan sonra; bana bir şeyler oldu. Gördüğüm, izlediğim en ufak bir hareketten bir sürü mesaj çıkarır oldum. Şimdi görüntülü haberleri izlerken konuşmaları hiç ama hiç duymuyorum. Aklım vücut dilinde çünkü. Görüntüleri yorumlayayım, her davranıştan gizli bir mesaj çıkarayım, bize verilen mesajları doğru alayım derken; haberlerin içeriğini kaçırıp gidiyorum. Örneğin, televizyonda açılış veya kutlama töreni haberi izliyorum . Başlıyorum, her görüntüdeki en ufak bir hareketten anlam çıkarmaya. Kim kiminle yan yana oturdu? Falanca, filanın sağına değil de neden soluna oturdu ? Nasıl oturdu ? Pat diye mi, kibarca eğilerek mi ? Otururken göbeğini şişirdi mi ? Bacakları bitişik mi? Bacaklarını ayırarak oturmak, " Sen de kim oluyorsun? Seni kim takar! " mesajı mı içerir? Eller nerede ? Kayıkçı küreği gibi yanda mı, yoksa göbeğinin üstünde mi ? Dizlerinin üstüne koysaydı; bu davranış, " teslimiyet " veya " riayet " anlamıma mı gelirdi ? Elleri göğsünün üstünde birbirine kavuşmuş mu ? Bu davranış " Seni, bütün kalbimle destekliyorum!" anlamına gelir mi ? Kavuşan kolların ucundaki parmaklar sabit mi, hareketli mi ? Hele hele parmaklarını çıtlatıyor mu ? Bu çıtlatma, karşısındakiyle kavga etmek hatta yumruklaşmak istediğinin ifadesi olabilir mi? Faşist bir yaklaşım mı yoksa bu ? Bilmem kim siyasetçimiz, kürsüde konuşanı dinlerken ayağını ritmik bir şeklide pıt pıt diye yere vuruyor mu ? Eğer vuruyorsa, bu hareket " can sıkıntısı " anlamına gelir mi? Yoksa " Konuşmaların bir kulağımdan giriyor, diğer kulağımdan çıkıyor." anlamına mı gelir? Ya da; " Seni ayağımın altında görüyorum. Sen kimsin ki! " anlamı mı taşıyor? Ayağını pıt pıt yere vurma hareketi yaparken, yanındakine şöyle diziyle dokunup, hareketini hissettirmek istiyor mu ? Bu sorunun yanıtı " evet " se, yanındakine ne demek istiyor ? Bu davranış, gizli nefretin, intikam duygusunun dışa vurumu olabilir mi ? Törene aynı anda gelen iki kişinden önce kim oturdu ? Otururken, çaktırmadan nereye veya kime bakıyordu ? Bacak bacak üstüne atarken, kimin hangi bacağı üstte kalmış ? Falancanın, solcu olduğu için mi, sol bacağının diğer bacağının altına kalmasına gönlü razı olmamış ? Yoksa, " Biz, sağcıları böyle ayağımızın altına alırız," mesajı mı verilmek isteniyor? Cumhurbaşkanımız bıyığını eliyle yoklarken, neden sol elini kullanmadı ? Bu hareketiyle sağcılara ne gibi mesaj vermek istedi ? Yoksa, solculara; bıyık altından güldüğünü mü anlatmak istedi ? Başbakanımızla cumhurbaşkanımız aynı renk ve çizgileri taşıyan kravat takmışlardı aynı gün. Ama kravatlarının çizgilerinin kalınlığı farklıydı. Bunu hemen fark ettim...Bu fark; ilk bakışta çok iyi anlaştıkları görülen bu ikilinin , aslında aralarında çok önemli sorunları ve fikir ayrılıkları olduğunun bir işareti olabilir mi? Başbakanın kravatının çizgileri neden daha kalın ? Bu, " Ben birinci adamım haaaaaa ! Ona göre davran sayın cumhurbaşkanım. Seni oraya ben çıkardım. " anlamıma mı gelir ? İkisinin kravatının çizgileri de, - karşıdan bakıldığında - sola yatıyordu. Bununla acaba , Abdullah Gül`ün cumhurbaşkanı olmasını istemeyen sol cenaha, " İşte biz adama böyle geçiririz! " mi demek istiyorlardı ? ( Tüh! Ağzım da bozuldu.) Biri biriyle selâmlaşırken nereye bakıyor ? Alın çizgileri buruşuk mu, düz mü ? Gözlerini kısmış mı selâmlarken ? Ve bunlar, aslında ne anlama geliyor ? Bunları düşünürken yorulup gidiyorum. Bizim, mercimek kadar torunun davranışlarına bile kafa yorar oldum. Örneğin bu sabah geldi " Annaneciiiim ! " diye boynuma sımsıkı sarıldı her günki gibi. Ama bir farkla: Boynuma sarılırken bir oyun cd’si vardı elinde. Ve beni kucaklarken cd neredeyse gözüme giriyordu. Acaba bu davranış, aslında hangi anlamları, mesajları içeriyordu. Çöp kadar çocuğun yaptığına bakın siz! " Seni seviyorum ama, cd`lere bayılıyorum. " mu demek istiyordu ? Sarılırken, sağ kolu daha çok sıkıyordu boynumu. Oysa cd, sağ elindeydi. Boş olan sol elinin ve kolunun daha güçlü olması gerekirken; neden sağ kolu daha güçlüydü ?... " Sana inat, ben sağcı olacağım!" mı demek istiyordu parmak kadar boyuyla. Şu çırpı bacaklının yaptığına bakın hele. Kafayı yi`ce`m. Az önce kayınvalidem seslendi: Kemraaan ! " Köyden misir geldi.Yir`mi`n ? " dedi. Gittim mısırları almaya. Kapıda buldum sevgili kayınvalidemi. Yemenisi açılmıştı. Buruşuk boynu görünüyordu, yün gibi saçları ortaya çıkmıştı ilk kez... Allahallah! Bu ne iş! Her zaman yemenisi( Türban değil, dikkatinizi çekerim.) sıkı sıkı bağlı olan kayınvalidem, bu sıcak günde yemenisini açarak bana ne anlatmaya çalışıyordu ? " İstediğin misiri al." derken, gözleri yüzümde değil de mısırlardaydı. Acaba benden bir şey mi saklıyordu ? Benimle neden gözgöze gelmek istemiyordu ? Otuz beş yıllık gelinini gözden mi çıkarmıştı ? Bu mısırlar nedense Kemal Unakıtan ve oğlunu anımsattı bana. Acaba kayınvalidem, bu mısırları bana, bu kişileri hatırlatmak için mi verdi ? Hadi hatırlatmak istedi diyelim, neden hatırlatma gereği duydu? Ben bahçeden çıkarken, her zamanki gibi " Gapıyı e’ce kapaaaaaaaaaaat! " diye de bağırmadı ateşe düşmüş gibi. Bahçe kapısının açık kalmasını neden istiyordu ilk kez? Yeni açılımlar peşinde miydi? Bu ilk davranışının ardından başka hangi ilkler gelecekti? Kayınvalidem artık değişmeye başladığını, bahçe kapısının şimdiden sonra açık kalmasından yola çıkarak mı bana anlatmaya çalışıyordu ? Neden kapıyı seçmişti de pencereyi seçmemişti örneğin ? Bahçeye doluşan kedi - köpeklerden rahatsız olan kayınvalidem, neden kapılarını bu hayvanlara açmıştı ? Yoksa, ömrünün artık son günlerine geldiğinin yenice mi bilincine varmıştı ? Bu nedenle mi zavallı sokak kedi ve köpeklerine karşı böyle anlayışlı olmuştu ? Gelelim size: Bu yazıyı okuduğunuzda, sadece gülümsediyseniz, mesele yok. Ama gülümserken, şöyle " hııhhııh " gibi bir ses çıkardıysanız alaylı alaylı; bu davranışınız, " Sen kafayı yemişsin." anlamına gelir. Teessüf ederim, unutmadan. Dudaklarınızı aralamadan ve ağzınızı hafifçe sağa veya sola kaydırarak güldüyseniz; bu , bana " Kızım sen şizofren olmuşsun." iftirasında bulunduğunuz anlamına gelir. Rica ederim, ben şizofren değilim. Siz kendinize bakın. Bunların hiçbirisi şizofreni belirtisi değil. Şizofreni de nerden çıktı şimdi? Her hareketten bir anlam çıkarmayı bana öğreten, - ne öğretmesi - kafama vura vura beynime kazıyan tüm medya mensuplarından neffffret ediyorum. Bu kişiler için, çok kısa olan saçlarımı ZORLA kulak arkası yaptım ( ama sadece sol kulağımın üstündeki saçlarımı)...Ohhh! Bu, ne anlama mı geliyor? Bunu da medya mensupları, köşe yazarları çözsün. Her aklımı onlara vereyim de ben n`apayım ? Hazırcı medya ! Cık cık cık ! Kâmuran Esen 01 / 09 / 2007
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |