"Bazen bir mısra yaşamı değiştirir." -Kafka |
|
||||||||||
|
Sayın Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama, Öncelikle, güzel ülkemiz “Türkiye’ye Hoş geldiniz!” demek istiyorum size. Sizin de bildiğiniz gibi Anadolu toprakları binlerce yıldan beri sevginin ve barışın hakim olduğu topraklardır. Bu nedenle sizi bir misafir olarak görüyor ve görüşünüz, inancınız ne olursa olsun, “hoş geldiniz” diyerek saygıyla karşılıyoruz. Bütün dinler, bütün inançlar binlerce yıldır huzur ve barış içinde bir arada yaşayabiliyor bu topraklarda. Yeter ki dışarıdan uzanan eller karıştırmasın ülkemizi. Yeter ki, hiçbir ülke gücüne güvenerek ülkemizi bölmeye, parçalamaya çalışmasın. Türkiye’nin barış içinde yaşaması demek, Orta Doğunun, Balkanların, Karadeniz’in de barış içinde yaşaması demektir. Türkiye’nin birlik ve beraberlik içinde olması demek, Avrupa ve Asya arasındaki bu koca köprünün sağlam kalması demektir. Eğer bu köprü zarar görürse, Deli Dumrullar köprünün başını tutarsa, bu ne sizin için ne Avrupa, ne de Asya için bir fayda sağlar. Tahtaları sağlam ve yol kesicilerden arındırılmış bir Anadolu köprüsü ise, bütün insanlığın yararı için gereklidir. Avrupa ve Amerika’nın halen Anadolu kültür ve medeniyet mirasından öğreneceği çok şeyler var. Aslında birbirimizden öğrenebileceğimiz pek çok şey mevcut. Dünyayı, barış ve huzur cennetine dönüştürmek istiyorsak, birbirimize yardımcı olmalıyız. Kavgayı, kini, savaşı ve bölünmeyi körükleyerek değil de, barışı, sevgiyi yaymaya çalışarak geleceğimizi kurtarabiliriz. Sevgi ve hoşgörü mimarları olan Mevlanalarımızı, Yunuslarımızı, Hacı Bektaş-ı Velilerimizi bir an önce öğrenmenizi öneriyoruz. Dünyadaki sevgisizliğin ortadan kalkması için bu rehberlere muhtacız. Biz bu değerlerimizi sizlerle paylaşmaktan asla çekinmiyoruz. Çünkü onlar sadece bizim değil, bütün insanlığın ortak değerleridir. Artık şunu da anlamamız gerekiyor, dünyada hiçbir sorun, savaşla, kavgayla, kinle kalıcı olarak çözülmüyor. Artık birbirimizi anlamaya çalışmamızın, manevi zenginliklerimizden istifade etmemizin tam da zamanıdır. Yoksa birkaç kişinin hırsı yüzünden daha binlerce insan ölebilir. Oysa Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim gibi bütün Kutsal Kitaplar, “bir insanı öldürmenin bütün insanları öldürmek” olduğunda hemfikirdirler. Buna rağmen çocuklarımızın gözü önünde, aslında sevgi ve barış içinde yaşanması gereken bu güzel dünyayı, bir kan küresi haline getiriyoruz. Keşke bütün ülke liderleri Hz. Muhammed gibi, kibir yoluna girmeden hatırlayabilseydiler insanlıklarını! “Ben kral değilim. Kureyşli, kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum” dediği gibi cesurca haykırabilseydiler insan olduklarını. Umarım siz böyle olursunuz. “Ben siyahi bir annenin oğluyum” diye haykırabilirsiniz cesurca. Umarım diğer bir adınız olan ve size aslınızı fısıldayan “Hüseyin” isminden utanmaz, Müslüman köklerinizle de gurur duymayı başarırsınız. Umarım Amerika’daki ve Avrupa’daki Zenci toplumunun geçmişte yaşadıkları acıları da devamlı hatırlarsınız. Bu acılarla yüzleşmeniz, diğer dünya insanlarının acılarına duyarlı olmanızı sağlayacaktır. Bu acıları hatırladıktan sonra, 1400 yıl önce yaşamış olan Hz. Muhammed’in Zenciler’e nasıl davrandığını öğrenerek, “Hüseyin” isminizin kaynağı olan Hz. Muhammed’in ne kadar sevgi dolu bir insan olduğunu anlayabilirsiniz. “Bir gün Hz. Peygamber Hz. Aişe ile otururken zenci bir kadın içeri girdi. Resul-i Ekrem (SAV) bu kadına çok iltifat etti. Onun bu kadına gösterdiği büyük itibara hayret eden Hz. Aişe, bunun sebebini sorunca Hz. Peygamber: -Bu hanım Hatice’yi ziyaret ederdi. Dostluğa vefa imandandır , diye cevap verdi.” Görüldüğü gibi Hz. Muhammed zenci-beyaz, kadın-erkek ayrımı yapmadan, bütün insanlara sadece insan oldukları için saygı göstermişti. İnanıyorum ki, siz de Yahudi-Arap, Hıristiyan-Müslüman ayrımı yapmadan bütün dünya insanlarına karşı adil davranacaksınız. Yanlış uygulamalar nedeniyle ülkenize küsen dünya halklarını yeniden kucaklayacaksınız umarım. Mektubuma son verirken, tekrar güzel ülkemiz Türkiye’ye hoş geldiniz diyor, ruhunuzu ve aklınızı Mevlanalarımızla, Yunuslarımızla doldurarak ülkemizden ayrılmanızı temenni ediyorum.. En içten saygılarımla….
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |