Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Oldukça hoşgörülü insanlar da var bu ülkede, Türklerden adeta nefret eden rasistler de… Camilerin minarelerine izin verilirken, genel manada minarelerden ezan okunmasına izin verilmiyor.. Herkes kıyafet özgürlüğüne sahipken, bazı okullarda Müslüman çocukların ellerine, onların ulvi entegrasyonu adına, doğum kontrol hapları ya da prezervatifler tutuşturulabiliyor. Kimi aydınlar ve siyasiler, Müslüman Türklerin değerlerine anlayışla yaklaşırken; Türklerin düğünlerindeki haremlik-selamlık uygulamalarından rahatsız olanlar da var.. Burada yaşayan bir kısım Türk vatandaşlarımız, Almanya’nın üstün yönlerini öve öve bitiremezken, bir kısım Alman yetkililer, 3 milyon Türk’ün haklarını adilce vermede oldukça cimri davranmaya devam ediyorlar.. Entegrasyon iki taraflı bir uyumun adıyken, bu kavramı asimilasyon şeklinde uygulamak isteyen politikacıların varlığı da bizi üzüyor. Gerçekten entegrasyonu doğru anlayıp, Türklerin değerlerini, Türkçe’yi ve İslam dinini öğrenmeye çalışan, bu değerlere saygı gösteren Almanlar da az değil. Ancak bu durumun karşıtı olarak, Türkçe diye bir dersin olmaması gerektiğini savunan, Türk kültür ve değerlerini tehdit olarak gören, Türklerin, çoktan kültür erozyonuna uğramış Almanlar gibi yaşamasını bekleyen yetkililer de fazlasıyla var.. Bu bağlamda, Almanya Başbakan’ı Merkel’in, Almanya’da açılması planlanan Türk Liselerini entegrasyona engel olarak göstermesi, Almanya’nın hoşgörüsüz yüzünü yansıtan belirgin bir örnek olarak karşımızda duruyor.. Ülkede, İtalyanca, Yunanca gibi diller bile seçmeli dil olarak kabul edilirken, Almanya’yı ikinci vatan kabul etmiş, ülkedeki 3 milyon civarındaki Türk’ün dili olan Türkçe’nin varlığına bile tahammül edilemiyor.. Eğer bugüne kadar uygulanan Alman Eğitim Sistemi, Türklerin tam manasıyla uyumunu sağlayamadıysa, buradaki uyumsuzluk suçunu, olmayan ve sonuçları görülmeyen Türk Liselerine atmak ne kadar da mantıklı acaba? Türkiye’den gelen Türk öğretmenlerin Alman okullarında verdikleri Türkçe dersler ise, oldukça sıkıntılı ve zorlu süreçler sonucunda mümkün olabiliyor. Bu derslere katılmak zorunda olmayan ve aldıkları notların da bir geçerliliği olmadığını bilen Türk gençler, Türkçe derslerine gereken önemi veremeyebiliyorlar… Üstelik bu derslerin, haksız ve bilimsellikten uzak bir yaklaşımla İslam dersleriyle muadil tutularak, her an kaldırılma girişimleriyle karşılaşması mümkün oluyor. Bu da Almanya’daki Türkçe öğretiminin, gevşek ve de kırılgan temellere oturduğunu gösteriyor. Elbette fedakar Türkçe öğretmenleri ve Okul Aile Birlikleri ellerinden gelen bütün gayreti gösteriyorlar ama, gençlerimizin Türkmanca olarak adlandırılan Almanca Türkçe karışımı dillerinden vazgeçmesi çok zor görünüyor.. Elbette bu durum çocuklarımızın Almanca’yı iyi bir şekilde öğrenmelerinin önünde de büyük bir engel.. Anadilini iyi bilmeyen çocukların, başka dilleri de iyi öğrenemeyeceği gerçeğinin kanıtlanmış bilimsel bir gerçek olduğu unutuluyor çoğu zaman.. Örneğin, Almanya’daki Türkçe derslerine devam eden çocuklarımız, bu derslere devam etmeyen Türk çocuklarına oranla daha başarılı durumdalar.. Bu çocukların pek çoğu Realschule ve Gymnasiumlarda okuma şansı elde ediyor. Üstelik öğretmenlerinin telkinleri vasıtasıyla, şiddetten, ayrımcılıktan, kötü alışkanlıklardan uzak durarak, uyum kabiliyetlerini de geliştirebiliyorlar. Almanya elindeki bu şansı iyi değerlendirmeli bence. Türk çocuklarını entegrasyona yönlendirecek, onların dil kabiliyetlerinin gelişmesini sağlayacak, onları şiddetten ve kötü alışkanlıklardan uzak tutacak her projenin, Alman devleti tarafından uygulanması gerekiyor.. Türk Liselere izin verilmesi de bunlardan sadece birisi. Ülkede Yunan, Yahudi, Fransız, ABD okulları var ve bu okulların entegrasyona olan faydaları herkes tarafından kabul ediliyor. “Bu okullarda Türkçe konuşulacak. Bu durumda öğrenciler Almanca öğrenemeyecek” denirse, bu iddianın bilimsel analizlerden yoksunluğu hemen sırıtacaktır. Üstelik kurulacak Türk liselerinin müfredatı daha tam belli değildir ve bu liseler muhtemelen çoğunlukla Almanca ile eğitim vereceklerdir. Farklı olarak daha fazla Türkçe dersleri verilecektir bu liselerde.. Üstelik Türkçe ve Almanca’yı karşılaştırmalı olarak öğrenme imkanı bulan gençler, iki dili de çok güzel bir şekilde öğrenme imkanı bulabileceklerdir. Hadi diyelim bu Türk Liselerinin kurulmasına izin çıkmadı.. Bu durum dünyanın sonu mudur? Elbette ki hayır.. O halde eldeki imkanların en iyi hale getirilmesi için mücadele edilmeli.. Örneğin, şu anda on binlerce Türk gencin devam ettiği Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin şartlarının iyileştirilmesi için adımlar atılabilir.. Bu dersler Yunanca, İtalyanca gibi seçmeli yabancı dersler haline getirilebilir.. Türkiye’den gelen öğretmenlerin haklarında daha fazla iyileştirmeler yapılabilir.. Buradan Başbakanımıza bir kez daha seslenmek istiyorum.. Eğer yakın bir dönemde gerçekleşmeyecekse, Türk Liseleri konusuna saplanıp kalınmamalı. Elbette arzumuz ve doğru olan, Almanya’nın bu masum isteği hiç itiraz etmeden kabul etmesi.. Ama bu mümkün olmazsa, elimizdeki mevcut Türkçe ve Türk Kültürü (Muttersprache) derslerinin daha da iyileştirilmesi için gerekli antlaşmalar hemen yapılmalı… Öncelikle bu derslerin Almanya’nın resmen tanıdığı seçmeli yabancı dersler olarak kabul edilmesi sağlanmalı… Almanya’da 3 milyona yakın Türk’ün konuştuğu, dünyada en çok konuşulan 5. dil olan, on bin yıllık tarihiyle oldukça köklü ve en düzenli dillerden kabul edilen Türkçe’nin seçmeli ders olarak kabul edilmesi, emin olun on ya da yirmi Türk Lisesinin inşasından daha güzel sonuçlar doğuracaktır.. Böylelikle bu dersler, hem Türk öğrenciler, hem yerel yetkililer, hem de veliler tarafından daha ciddiye alınacak, bu derslere devam eden öğrencilerin sayısı katlanarak artacaktır.. Bu durum da, Almanya’daki gençlerimizi hem Türkiye ve değerleriyle buluşturacak, hem de Alman toplum yapısına entegre edecektir.. “Midyat’a pirince giderken, eldeki bulgurdan olmamak” için, Alman yetkililerle yapılacak görüşmelerde, öncelikle var olan Türkçe ve Türk Kültürü Derslerinin durumu görüşülmelidir. Zira bu dersler, Almanya’da yaşayan Türk toplumun elinde büyük bir imkandır… Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin durumlarının iyileştirilmesi ile, Almanya’daki Türk toplumunun milli özgüvenlerine yeniden kavuşması arasında büyük bir paralellik mevcuttur… Üstelik, Türkçe’nin bir Avrupa dili olarak kabul edilmesini sağlayacak kültürel temeller de, Alman okullarında verilen bu derslerle atılmaktadır..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oğuz Düzgün, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |