Türlü Yaptım Türlü
uy anam, uyu!..bu ne pahalılık böyle!..ey uçuyor hayat!..saklandığın yerden çık gel artık beh!..
"Yazmak, aslında ölmek için bir bahanedir; okumak ise bu bahaneyi ertelemenin en zarif yoludur." - Umberto Eco"
"Yazmak, aslında ölmek için bir bahanedir; okumak ise bu bahaneyi ertelemenin en zarif yoludur." - Umberto Eco"
uy anam, uyu!..bu ne pahalılık böyle!..ey uçuyor hayat!..saklandığın yerden çık gel artık beh!..
Bu metin, modern hayatın acımasızlığı karşısında insanın yalnızlığını ve iç dünyasını anlatıyor. Düşüncelerin, söyleyemediklerimizin ve içimizde tuttuklarımızın ağırlığını vurguluyor. Sahte dostluklara kanmamayı, düştüğünde kalkıp devam etmeyi ve en önemlisi kimseyi kendimiz gibi bilmemeyi öğütleyen, hayatın gerçeklerine dair derin bir düşünce akışı sunuyor.
Onu tanıdığımda 12 yaşında bir çocuktum. Güneşli Köyü İlkokulu'nu bitirmiş, Köprübaşı Ortaokulu'na yeni başlamıştım. Gerçi o zamanlar ortaokulla lise tek çatı altındaydı. Okulun adı Köprübaşı Lisesi olarak geçiyordu. Ortaokul da onun bir parçası olarak eğitim öğretim hayatına devam ediyordu. Köyden geldiğim için ilk günler biraz çekingendim. Ne de
Borç, sessizce hayatımıza sızan ve zamanla bizi esir alan bir misafir gibidir. Bu metin, borçla mücadelenin aslında büyük bir savaş değil, küçük ama kararlı adımların toplamı olduğunu anlatıyor. Kredi kartının cazip tekliflerine kanmak yerine, nakitle yaşamanın dürüstlüğünü vurguluyor. Borçtan kurtulmanın ilk adımı, içimizdeki "Bu yükü indireceğim" diyen sesi
Altyapısından, kupalar kaldırdığı A takımına kadar Trabzonspor'a büyük hizmetlerde bulunan ve bu takıma olan aidiyet duygularını her ortamda dile getiren Fatih Tekke'ye yanlış yapıldı. Önce Fatih Tekke'ye Trabzonspor Teknik Direktörlüğü için söz verildi. Bir kısım güç odakları devreye girince bu sözden bir anda cayılarak Şenol Güneş'le anlaşıldı. Bu
"Hayat Üstüne..." yaşamın kısalığı ve zorluğu üzerine düşündüren samimi bir iç döküş. Yazar, hayat yolculuğundaki dönüşümünü anlatıyor: utangaç bir gençlikten özgüvenli yetişkinliğe, sonra iflas sonrası içine kapanmaya. Zaman kavramı, bekleme sanatı ve beklentilerin tehlikeleri üzerine derinlemesine bir düşünce akışı sunan, hayatın karmaşık doğasını sorgulayan içten bir metin.
Zaman ve ölüm algımızı sorgulayan, felaket filmlerindeki paradoksal duygularımızı irdeleyen düşündürücü bir metin. İstatistiklerin soğukluğu karşısında bireysel hikâyelere duyduğumuz empatiyi, kitlesel ölümlere karşı geliştirdiğimiz duyarsızlığı ve "bana olmaz" yanılgısını eleştirel bir bakışla ele alıyor. İnsanın kendine ve dünyaya bakışındaki çelişkileri ustaca özetliyor.
Ancak bu evin gün doğumuna bakan tarafı değil de gün batımına bakan bir damı olmasaydı bugün sizlere kitaplar hakkında herhangi bir söz söyleyemeyebilirdim. Evin damındaki o ahşap masada günbatımına her baktığımda hüzünlenmem ve kitaplarımı masaya yaymam için konulmuştu sanki
hayatta insanların sözleri ile davranışları arasındaki tutarsızlıkları siz değerli takipçilerime kaleme aldığım bu yazımda elimin yettiğince dilimin döndüğünce anlatma gayretine girdim diyorum ki siz siz olun hayatınızda çelişkileri barındırmayın
Button doğduğunda adeta bir mahluk gibi, korkunç bir yaratığa benziyordu. Yaşlı biriydi, sıra dışıydı ve bildiğiniz sahtekâr bir o kadar da tehlikeliydi. Hayatı, bu dünyada süregelenin tersine işleyerek her geçen gün daha da genç görününüyordu. Hakikaten çok tuhaftı bu.
Varoluşun yarattığı sıkıntıları, problemleri, acıları, soruları çözümlemenin tek bir yolu var: Varoluşçuluk. Özgür düşünceye dayanan, her türlü otoriteyi reddeden, insana varoluşunun farkında olmasını sağlayan bir varoluşçu anlayış.
gelenek, görenek bir toplumun yıllar hatta asırlar öncesinden kalan örf ve adetlerini içermektedir.
Aynaya baktığınızda gördükleriniz dışında, göremediklerinizi de sunabilirsiniz okura. Ama ilkinde karşınızda dikizciler bulursunuz ve kendi imgenizi onların göz ucuna hapsediverirsiniz. İkincisinde ise bir paylaşım bulursunuz. Kendini anlatmakla ifade etmek arasındaki o ince çizgi burada yatıyor bence.
İskelesine gitmeden önce kenarına yaklaşın ve kenarından su içen karıncalara bir bakın. Onlar giriyorlar mı yüzme bilmedikleri halde, girmiyorlar, sadece su içiyorlar kenarından. Kediler giriyor mu denize yüzme dilmedikleri halde? Ayak parmaklarınızı şöyle bir değdirin ve denize ısınmaya çalışın. Burada brrrrrrrrrr çok soğuk, sesi çıkarmak serbesttir... İnanın o
siz değerli okurlarıma hayatın iki kelimeden ibaret olmadığını anlatmak istediğim kısa ve öz bir yazı yazma gayretinde oldum.
Belki hayat telaşından ya da yorgunluk, kim bilir, an olur , derin bir uykuda kalmak ister insan. Gözleri kapalı, lakin uyanık, öylece durmak ve yalnızlığında boğulmak ister.
Kapatır tüm kapıları, perdeleri çeker, düşüncelerden, sorulardan kaçıp saklanacak yer arar. Kendi karanlık sığınağında ruhunu özgür bırakıp yitmeyi diler
Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın
Zülfü Livaneli