İzmir'den Batıyor Güneş
şimdi güneş batıyor. İzmir bir kez daha karanlığa gömülüyor. kararıyorum İzmirle beraber. ay ufkuna almak üzere bedeni.
"Yazmak, aslında kendime yazdığım bir mektup; ama nedense sürekli başkaları okuyor." — Franz Kafka (kurgusal)"
"Yazmak, aslında kendime yazdığım bir mektup; ama nedense sürekli başkaları okuyor." — Franz Kafka (kurgusal)"
şimdi güneş batıyor. İzmir bir kez daha karanlığa gömülüyor. kararıyorum İzmirle beraber. ay ufkuna almak üzere bedeni.
Kim sessizliği yığıp gitti üzerime?
Beni paçavralaşmış düşlerimden uyandırıyor, tüm ağırlığıyla bastırıyor bedenime bu küflü hava olanca kimsesizliğiyle. Sen utangaç bakışlarını gizli ihtiraslarını saklamak için takınırken gözlerine, soluyor tüm renkleri doğanın
en ince ayrıntısına kadar lime lime budadı gitti aniden... acımadan... umarsızca...
Yürek aldatmaz. Aldatamaz. Çünkü yürek, ne tarafa yatkın olduğu konusunda nettir. Neyi, kimi sevdiğini bilir. Haylaz bir çocuktur o. Söz dinlemez.
Gözlerinde saklı binlerce hayatı , o hayatların her birinden kaçmışlığını gördüm sana baktığım aynalarda …Kanat çırpmayı uzun zaman önce bırakmış hüzün kuşları saçlarında konaklamışlardı, pırıl pırıl güneşli bir yaz ikindisinde elinde avucunda kalmış birkaç parça eprimiş umudu doldurduğun valizinle çıkıp gelmiştin , gelmişliğin az sonra gidecek olmanla yan
sabahları arşınlayan geceler, küt küt atan bir kalp, şiirlerle sabahlamak, arada bir saçmalamak...
Ruhların kafeslere kilitlendiği ve ruhların kafeslerinin kapılarındaki demir çubukları sarstığı günümüz dünyasında… Aynı dil ile konuşup, aynı kelimeyi ayrı anlayan insanlarımızın dünyasında…
Ve ruhum kendi lisanıyla yalnızlığını paylaşacağı akşamın zifiri karanlıklarına kavuşacağı saatleri beklerken, yine saatlere isyan ediyor; ağır aksak yürüyen akrebine yelkovanına…
büyük aşklardan sonra geri sadece küçük şeyler kalır...Çünkü büyük parçalar içimizden kopup gitmiştir. Kalan küçük parçalara, önümüzdeki aşklar için ihtiyaç uyarız...
Beyazlarımı giyinmek istiyorum, maviler bağlayıp. Sana gelmek istiyorum, kendimi rüzgara bırakıp.
Cezam büyük... Seni sevdiğimi söyleyemem... Hatta bu ruh ve bu bedende seni sevmeyi bile hak edemem...
Hep tek başına yaşarsın aşkı. Karşılıklı olanı yoktur, bazılarının söylediği gibi. Belkide böyle yaşanılanı gerçek aşktır. Ve kaç kere yaşarsın
bilinmez. Bilemezsin...
En son bir pazartesi sabahıydı seni görüşüm. Ve bittiği gündü o gün. Bilseydim o gün sana daha çok sarılırdım, kokunu benliğimle tanıştırırdım. Kokuna hasretim, sesine, tenine... En çok da neyi biliyor musun? İyi ya da kötü her anımızda binlerce sevgi sözcüklerini bir köşeye atıp söylediğimiz o "CANOM" kelimesine...
ben agora jiyan'ın helin'inde dediği gibi sensizlik dünde kaldı bugünümde yarınımdasın'ı yaşıyorum....
Uzun cümleler kuruyorum..anlamlı biçimsiz uzun cümleler..Denediklerim..Yanıldıklarım ve Haklılıklarım..hayatımın uc noktalarındaki o yapı taşlarım...ßelirsizliklerin varolus noktası simdilerde ßen Sen Ve ßiz..su yüzünde boğulan bedenleriz..
Alevlerinden kaçmış ruhani bir kısrak çıkıyor kadının içinden. Yağmurun terbiyelediği, kabarmış toprak gibi...
Gülüşlerinle alkışla beni.Gözyaşların düşmeden,dudakların titremeden..ßütün Yüz Hatlarında kader yolumuz belirginleşsin..Aynaya bak sonra.. Ve alkışla beni.. Ellerin birbirine değmeden,yüreğinin sesiyle…