Gurur
O mel’un günün üzerinden tamı tamına iki yıl geçti. İki yıl önce bugün; balta ile kolumu kesip, Kasap Mehmet’in yüzüne fırlatmıştım...
"Okumak, ölülerin akıllarıyla sohbet etmektir; ama bazen o ölüler de ne sıkıcı oluyor be!" — Erasmus (Kurgusal)"
"Okumak, ölülerin akıllarıyla sohbet etmektir; ama bazen o ölüler de ne sıkıcı oluyor be!" — Erasmus (Kurgusal)"
O mel’un günün üzerinden tamı tamına iki yıl geçti. İki yıl önce bugün; balta ile kolumu kesip, Kasap Mehmet’in yüzüne fırlatmıştım...
İlkokul iki veya üçüncü sınıftaydım. Okumayı öğrenmiştim. İlk heveslerimden biri, her çocuk gibi resimli kovboy kitapları okumaktı.
Tunali Hilmi Caddesi’ne gidecektim. Yürümeyi gözüm kesmedi. Balgat’dan ilk gelen otobüse bindim. Otobüste hemen bir koltuğa iliştim.
Bekle deseydim bekleyecekmiydin sanki?
Bekle demedinki bekleyeyim seni.
Beklemeyeceğini bile bile neden bekle diyeyim ki sana?
Nerden biliyorsun ki beklemeyeceğimi?
Ne zaman bekle dediğim de bekledinki?
Nenemle Ursula K. Le Guin arasındaki tek farkın, onun gibi bir fantastik köy hikayeleri müellifinin ölüm döşeğinde -muhtemelen yine bir şeyler anlatırken- birdenbire çenesinin kilitlenip, tavana asılı kalan gözleriyle birlikte, dört yıl önce ölmüş olmasıydı ve bu durum bir hayli acıydı.
trene binmek, geride bırakılan şehir, gidilen şehir, üzerine bir yazı.
Merdivenlerde çarpışıp, kitaplarını düşüren iki andavallının yoluna devam etmesi gibidir aslında hayat.
O senin dediğin, anca filmlerde olur
Gözlerimi kapayıp bir başladım ama ondan sonrasını hatırlamıyorum. Neden sonra kendime geldiğimde klarneti masanın üstüne koyarken kimseden ses seda çıkmıyordu.
İçimde iki tane ruh yaşıyor. Biri delinin teki: Herkes diyebilir ben deliyim diye. Ama onu tanıyanlar bir daha bu kelimeyi kullanmaktan kaçınabilir. Ve diğer ruh, ben ona Yürek demekle yetiniyorum. Bir yürekten öte o da bir ruh, ama tarzı dolayısı ile bu lakabı taktım ona.
-Öğretmenim, ben koymuştum o ölü fareyi müdire hanımın koltuğuna, dedi Nihal
Saat 10.40,adımlarımı hızlandırıyorum. Gerçi duruşma saat 11.10 da,olsun erken gitmekte fayda var.Sanki heyecanlanıyor gibiyim,kendimi yokluyorum hayır heyecan falan yok.Bu halimi çok seviyorum.
Rahmetli dedem ilginç bir adamdı. Yaşar Kemal'in "Yer Demir Gök Bakır" adlı romanındaki Koca Halil gibi neredeyse köyün hepsine küserdi
Daha tavşanları görür görmez anlamam gerekirdi bir şeylerin ters gittiğini. İç paralayıcı bir şeyler vardı nedense hallerinde. Hayatlarından memnun görünseler de… bir bırakılmışlık içindeydiler sanki.
Mutsuz çocukluklar romancılar yaratır der büyük usta Lessing... Bu da bir gün yazmak istediğim romanın ufak bir parçası olsun istedim.
Aşağıdaki yazım, gerçekleşmiş olayları konu almaktadır. 15 Aralık 2005 tarihli Eyüp de düzenlenen programa katılan tüm dostlarıma, ayrıca teşekkür ederim
Konu hakkında ayrıntılı bilgiye http://www.acev.org/index.php?lang=tr adresinden ulaşabilirsiniz.Okuyan herkese sevgi ve saygılarımla ve teşekkürlerimle
Evimizden bir misafir daha eksildi.
İbrik eksildi evlerden
İbrikçiler eksildi zanaatkarların içinden....
Sonra tenekeciler çarşısında birkaç dükkan daha kapandı açılmamak üzere.