Saçağın altında sigara içiyorum. Alacakaranlıktan hızla karanlığa yol aldığımız akşamın içinde, az ötemdeki yükseltinin üstünde yer alan kaldırımda bir kedi beliriyor. Azalmış ışıkta çok açık renkte bir tekir olduğunu sanıyorum yanına yaklaşırken.
Sağımda solumda sigara içenler var ve daha baştan biliyorum ki, 'pisi pisi' deyince, çocukça bir şey yapan bir yetişkine uygun bakışlarını yüzlerine yerleştirecekler. Kafamı kaldırıp bakmayacağım için göremeyeceğim alaycı bakışlarla süzecekler beni. Yarım metre yüksekte kalan kaldırıma yaklaşınca sesleniyorum:
"Pisi pisi... pisi pisi..."
Bir an bana bakıp telaşla birkaç adım uzaklaşıyor. Çok açık renk bir tekir olduğunu sanmıştım ilkten ama benden uzaklaşırken fark ediyorum ki, sütlü kahve gibi... neredeyse krem rengi bir kedi. Uçuk ve birbirine yakın tonlarda bir sarman denebilir belki.
Ürkek bir kedi, diye düşünüyor, gülümseyerek yürüyorum diğer yana doğru. Bir metre kadar uzaklaşmışken yeniden duran kedi, sigara içmeye yeni çıkan iki adamdan irkilmiyor bile. Önündeki bilgisayardan gözünü ayırmaksızın saatlerce oturduğu yerde biraları yuvarlarken, sahibi olduğu servis filosuna telefonla talimatlar veren adam ile iyi ve yumuşak başlı biri olduğunu bildiğim Utku kapıdan çıkar çıkmaz karşılaşıyorlar kediyle.
Haylaz bir çocuk sırıtışıyla kediye yanaşıyor servis filosu olan adam. Ayağını kaldırıp yükseltinin ucunda duran hayvanı itelemeye başlıyor. Babasından yediği tokadın ya da harçlığını kesen anasının hıncını çıkartma derdinde bir ergen gibi ters ama kendini frenleyen bir hali var. Beni kediye ilgi gösterirken gördüğü için yaptığını biliyorum. Az ötelerinde kendilerine baktığımı bilen Utku, tedirgin:
"Rahat bırak hayvanı abi ya!"
Oralı değil servisçi. Kedi aptalca bir ayrıntıymış gibi ayağıyla bir iki kez daha iteliyor, çıkarken konuştukları konuya devam ediyor. Hayvan yanlarından uzaklaşıyor, az ilerideki bahçeye şöyle bir bakıp vazgeçmiş gibi kaldırımdan aşağı, sigara içip volta attığımız taşlığa atlıyor. İki adamın biraz uzağından dolanıp yanıma geliyor.
Bacağıma sürtünmek istiyor, anlıyorum. Ama biraz çekiniyor. Hareketsiz kalıp istediğini yapmasına açık olduğumu belirtirken, birkaç kez 'pisi pisi' deyip ilgimi gösteriyorum, çekip gitmesin diye. Kuyruğunu düzgünce uzatıp yanımda oturuyor. Benimle aynı yöne bakar pozisyonda otururken sağına dönüp bana bakıyor. Israrcı 'pisi pisi'lerime yanıt olarak tuhaf bir biçimde miyavlıyor. Daha çok bir cırıltı denebilir.
Gözlerine hayret ediyorum, canlı ama mat, koyu bir sarı ile kahverengi arası... Alışılmadık, simetrik üçgen bir yüzün ortasında uysal uysal bakıyorlar.
Diğer yanımda sigara içen iki uzun boylu adamdan daha iri yarı olanı, herkesin Can Baba diye seslendiği beyaz saçlı adam bana ve kediye bakıp:
"Şu kedinin güzelliğine bak!"diyor yanındakine. Hayvana bakmaya devam ederken gülümsüyorum ben de.
"Kedinin güzeli mi olur sen de," diyor, herkesin Karayolcu diye bildiği öteki adam.
Sigaram bitiyor ve gülümsemeye devam ederek içeri yönelirken düşünmeden edemiyorum.
Dört insanın, değişik zamanlardaki her türlü halleri ile bende bıraktıkları izlenimi nasıl da doğruluyor, şu kısacık kesitte karşılarına çıkan krem renkli egzotik kedi.
Krem Renkli Kedi
Gözlerine hayret ediyorum, canlı ama mat, koyu bir sarı ile kahverengi arası... Alışılmadık, simetrik üçgen bir yüzün ortasında uysal uysal bakıyorlar.