Onlar Da İnsan
Senin dövdüğün adam kaç yaşında biliyor musun?Kaç yaşında olduğunu ne bileyim ben? Hem yaşından bana ne?
"Yazmak, düşüncelerinizin kıymetini anlamanız için onlara bir fatura kesmektir." – Franz Kafka"
"Yazmak, düşüncelerinizin kıymetini anlamanız için onlara bir fatura kesmektir." – Franz Kafka"
Senin dövdüğün adam kaç yaşında biliyor musun?Kaç yaşında olduğunu ne bileyim ben? Hem yaşından bana ne?
\- Etrafına baksana, iyi bak, çevrendeki altın çerçeveli evlerde camlar açık ve karanlıkta bir kenara çekilmiş olan, yarınlardan ümitsiz, hedeflerini, hayatlarının anlamlarını kaybetmiş insanları görmüyor musun?
...
Bencillik diz boyu. Etrafımdaki herkes bencil. Onların etrafındakiler de bencil. Ben de bencilim, sen de. Kişisel bir olay değilmiş bu, meğer insanoğlu bencilmiş...
Bazen düşünceler insanı boğar ve ne yapacağınızı bilemezsiniz.Çivi çiviyi söker diye daha derinlere dalarsınız.Sonrada saçmasapan bir sonla herşey biter...
Ama sen anlayamadın yaralı bir kuşun avuçlarında can verdiğini.Acıyan yüreğimin senin avuçlarında durduğunu ve bir daha asla geri dönmeyeceğini
Kız artık çok bunalmıştı.Ama bunaldığının farkında değildi.Hayatın ona yaşattığı bir takım sürprizler kendindeki değişikleri gün ışığına çıkaracaktı...
Bir sabah;
Yırtıp cenderesini
Dindirip ninnileri
Dayanılmaz çıplaklığına soyarız sevgiliyi.
Alırız;
kader kısmet derler ya aşka herşey kader aslında insan alınyazısını yaşar onun dışında yaşadıklarımız sadece kısa bir rüya!!!
Kaybettiği yolunu saatlerdir arayan birisinin bezginliği yüzünde izler bırakmıştı. Yılgın gözler; boş boş baktı. Masada oturan lisedeki hocasının yanına geldi. Selam verdi ve oturdu.
Vilayetteki sinemalara yabancı film olarak önceleri sadece Hint filmleri gelirken, sonra Amerikan ve Avrupa menşeli filmler gelmeğe başlıyordu. Fakat yerli senaryolara alıştığım için, yabancı filmler bana, sanki tam olayların ortasında bitiyormuş gibi g
"nereye gitmeli?" dedi tekrar.deniz görmeyen bir şehri ve içindeki denizi göremeyen bir erkeği terk etmek hiç zor olmadı.
Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte, yaşamı arıyordum ne olduğunu bilmeden... Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan, karanlıklarda yıldızlarla konuşan... Mutluydum rüzgârla birlikte maviliğe savrulurken, mutluydum
Dedim ya, biraz sarhoşum, çok ama çok keyifliyim. Kendimi o cam gibi su gibi duyumsadığım anlardan..Onu izliyorum, o çikolata tadında ki gülümsemeye bakıyorum. Son aylarda ki gelişmeleri, saniye saniye, sözcük sözcük, duygu
Sonra sinirleniyor bana hayat. Kin kusmaya başlıyor birden. Yeşil yaprakları kuruyup dökülüyor, dallarını insanın ulaşabileceğinden daha yaşlı otlar bürüyor ve çelik gibi sertleşiyor girintili gövdesi. Kaçmamam için sıkmaya başlıyor beni. Kuru dallarından
Sabahları gözümü açar açmaz, kedilerin ve itlerin mamalarını hazırlıyor, birbirlerini kaşımaktan sırtları kanamış tiplerin yerdeki sülüetlerine basmamaya çalışarak apar topar ofise gidiyordum.
Herkes gündelik yaşamın hay-huyunda, herkes işinde-gücünde;
mutlular mutlu-mutsuzlar mutsuz. Ama yine de insan gibiler.
Ben, insan gibi olamıyorum.
Kimse görmüyor ama ben farkındayım ‘büyük son’un,
o kıyametin gelip-çattığının.