Kuaförler ve Sevgilimin Saçları

Yani saçların boyandıktan sonra görülmesinde bir sorun yok, sorun boyanırken görülmelerinde.

yazı resim

Camlarının buğusu daha gitmeden veya silinmeden müşteri çekebilen nadir işlerden biridir. Sabahın erken saatlerinde açılmış kadın kuaförlerinde nispeten kalabalık yaşanır. Kuaförlerin gözlerindeki çapaklar daha gitmeden buram buram gelen kadınlar koltuklara oturduklarında günün planı ve dedikodusu başlamıştır.

Eğer kuaför saçlarını güzel yapmışsa artık tüm saç şekilleri ona sorulur. Bu sabah bu soruyu soran kadınlardan biri de Bazıl idi.
-Geçen sefer uçları almıştın çok güzel olmuştu. Arkadaşlarım çok beğendi.
Kuaförler kıvrak zekalarıyla öne sürdükleri gerekçeleri durmadan sıralarlar: senin yüzün minyon tipli, yanakların çıkık, alnın küçük, kafan yuvarlak, gözlerin küçük, sana kısa saç gider, uzun saç gider, sarı saç gider sana, buğday tenlisin, balyaj atalım sana çok yakışır, hem de moda kız şimdi gibilerinden.

Usanmadan, bıkmadan saatlerce o koltuklarda oturur ve gün içinde saatlerce saçlarından bahsetmeye bayılırlar Bazıl gibileri. Hemen hemen yollarına çıkan tüm aynalarda elleriyle hafifçene oynayarak saçlarına bakarlar.

Bazılın her zaman gittiği kuaföre, ılık bir ilkbahar vakti bir çift geldi. İçeri girmeden karşılaşabilecekleri sorunları önceden tartıştıkları gerginliklerinden belli oluyordu. Kuaförde çalışan erkeklerin arkaları kapıya dönük olduğu için içeri girenleri aynaları kullanarak süzerlerdi. İçeri girenlerden birinin erkek olduğunu görünce bir gerginlik yaşandı. Kimin o erkeğe böyle bir ortamın uygun olmadığı söyleyeceği belli değildi. Birbirlerine baktılar, karar verene kadar kadınların saçlarının yıkandığı lavabonun yanındaki koltuklara gelmişlerdi Mahsun ve Adile.

Çalışanlardan biri Adileye doğru yaklaştı.
-Affedersiniz ama, buraya erkeklerin girmesi yasak mümkünse arkadaşınız dışarıda bekleyebilir mi?

Mahsun adama hiç bakmıyor Adilenin vereceği cevabı merak ediyordu. Kuafördeki herkesin dikkati onların üzerineydi. Adile öyle bir cevap vermeyi planlıyordu ki, hem iğneleyici olsun hem de etraftakileri rahatsız etmesin. Ama Adile cevabını vermeden kuaför konuşmasına devam etti:
-Bayanlar yabancı erkeklerin kuaföre girmesinden rahatsız oluyorlar.

Mahsun bu cümleyi duyduktan sonra başından kaynar sular döküldü ama o kaynar suları karşısında duran adamın başından aşağıya dökmek istiyordu. Demek ki, Mahsun hariç diğer çalışan erkekler kadınlara yabancı değildi. Demek ki, onların saçlarına ellerini sürdükten sonra kadınlarda yabancılık kavramı yok oluyordu. İşin daha ilginç yanı, saçları boyanırken veya kesilirken, manikür, pedikür yapılırken bir erkek tarafından görünmelerinden rahatsız olan kadınlar dışarı çıktıklarında bir erkeğin onlara bakmalarından çok nadir şikayetçi oluyorlardı. Yani saçların boyandıktan sonra görülmesinde bir sorun yok, sorun boyanırken görülmelerinde.
-Eee! iyi o zaman. Dedi Adile sinirlendiğini tek kaşını kaldırarak gösterirken ve Mahsun ile beraber dışarı çıktılar. Mahsun bundan daha iyi bir şey yapılamazdı diye düşünüyordu. İçinden işte benim sevgilim bu dercesine onunla gurur duyuyordu. İkisi de birbirine hiçbir şey söylemeden başka kuaför aramaya başladılar. İlk başta Mahsunu kabul edecek bir kuaför bulmanın zor olduğunu düşünseler de aramaları pek uzun sürmedi. Ve bu yeni kuaför Mahsunu kabul etti.

Mahsun ona tanınan imtiyazın göze batmaması için kendine hemen kuaförün bekyelenler için ayrılmış yerinde bir koltuk buldu ve oturdu. Kuaförün kapısının yanındaki duvarın tavanına asılı küçük bir televizyon vardı. Adile ile ilgilenen kuaför hariç diğer çalışanlar televizyondaki futbol karşılaşmasını izliyordu. Bu arada kuaför Adileyi kafasını yıkamak için başka bir koltuğa oturttu. Mahsun uzakta olduğu için aralarında geçen konuşmaları duyamıyordu. Tek görebildiği şey sevgilisinin saçlarını yıkarken parmaklarını onun saçlarının arasında gezdirmesi ve zamanlı zamansız kendi yaptığı esprilere gülmesiydi.

Tezgahın üstünde çeşit çeşit taraklar ve makaslar vardı. Mahsun hiç kimseye belli etmeden, sinsice ayağa kalktı, önünde duran makaslardan bir tanesini aldı ve parmak ucunda sevgilisinin başını yıkayan adama doğru ilerledi. Bıçağı adamın arkasından ensesine yaklaştırırken açtı ve bir ucunu boynuna...

-Bir arzunuz var mı? Bir çay içmek ister misiniz? Demesiyle irkildi, çırağın.
-Yok yok sağ olun. Dedi gergin bir şekilde.

Gözü hala sevgilisinin üzerindeydi. Güzeldi sevgilisi. Hem de dünyalar güzeli. Saçlarına başka erkeklerin eli değmeden de güzeldi. Değmezdi kuaförlere gelmeye. Çiçekli bahçelerin rengarenk oluşları nasıl güzelse, onun saçları da güzeldi doğallığıyla. Parlardı saçları kendisi okşayınca. Saçlarına ondan başka bir tek rüzgar değerdi. Buna katlanırdı Mahsun. Ama bir yandan da sevgilisine hiçbir şey söyleyemiyordu, söylemezdi de zaten. Onu zorlamak istemiyordu.

Adileyi fön çekmeleri için başka bir koltuğa oturttular. Aynada göz göze geldiler. Birbirilerine göz kırptılar. Adile ona küçük bir tebessüm attı. Mahsun gözünü hiç ayırmadan mimlenmiş gibi ona bakıyordu. Kuaför elinde tarağı ve fön makinesiyle fön çekmeye başlamıştı. Ona bir şeyler söylemek istedi ama makinenin sesinden duyulmaz diye vazgeçti. Adilenin saçlarıyla ilgilenen kuaför Mahsun içeri girdiğinden beri ona hiç bakamadı. Israrla onun gözlerine bakıyor ama o sadece aynadan Adilenin saçlarını arkaya doğru çekerken Adileye bakıyordu.

...sapladı. Kuaförün boynundan kanlar fışkırıyordu. Ellerini Adilenin saçlarından bir hışımla çekti ve onu yere yatırdı. Adilenin saçlarını kanlı elleriyle yavaş yavaş okşuyordu ve Adilenin bu çok rahatlatıcı dediğini duyuyordu.

-Goool, diye bağırmalarıyla kendine geldi ve Adile çoktan hesabı ödemiş kapının oradan ona sesleniyordu.
-Mahsun, hadi gidelim.
Adilenin saçıyla ilgilenen kuaför Mahsun çıkarken umulmadık bir tebessüm etti o siyah kemikli gözlüğünün arkasında gizlenen küstah suratını oynatarak. Mahsun da kuaförün elindeki paralara baktı ve çıkarken
-Bereket Tanrısının bereketi üzerinizde olsun, dedi.
Hepsi birden inşallah der gibi ona başlarını eğiyordu.

Başa Dön