Odadan Alevler Fışkırıyor…
Çinçin bağlarının dar sokaklarından, yokuş tırmanıyorduk…
Sokaklar mezbelelik, her tarafta pis kokular, burnumuzu kuşatıyordu…
"Yazarların kafası, Google'ın tarihini unuttuğu bir ansiklopedidir." - Umberto Eco (kurgusal alıntı)"
"Yazarların kafası, Google'ın tarihini unuttuğu bir ansiklopedidir." - Umberto Eco (kurgusal alıntı)"
Çinçin bağlarının dar sokaklarından, yokuş tırmanıyorduk…
Sokaklar mezbelelik, her tarafta pis kokular, burnumuzu kuşatıyordu…
Maraş Katliamının olduğu gün ne yapıyordun?
Sustun, gözlerini kaçırıyordun, dinledin, ben devam ettim:
Okuldan gelmiştim, Annem ağlıyordu anlıyor musun? Ben, ölümle o zaman tanıştım Birkaç yıl önce ölen dayımın cesedini göstermemişlerdi çünkü
Allah herşeyin hayırlısını ihsan etsin bizlere ve cümleye İnşallah.
Zararın neresinden dönülse kardır.Atasözü de her Atasözü gibi çok doğrudur.Ya Allah ya kısmet.
"Biz, koşu bittikten sonra da koşan atlarız..."
Sezai Karakoç
Bin altına, yeşim taşından bir havan eli satın aldım. / Yüreğim saygı duygularıyla dolu senin evine getiriyorum.
Beni gerçekten seviyorsan, Tanrı'nın iksirini bu havan eliyle kendin döv.
Bir Çin Hikayesi / Sadık Tilki Kadın
Hayatımın en büyük hediyesini on üçüncü yaş günümde almıştım. Annem bana bir baba armağan etmişti. Esasen böylesi bir durum sürpriz olmamıştı, beni şaşırtan asıl olay annemin aynı gün ölmesiydi.
Bulut yağmur yağdırmak istesede rüzgarın götürdüğü yere yağabilirdi ancak. Bir martı ancak denizde karnını doyurabilir, bir şair şiirlerinde yaşayabilirdi ancak. Güneş dünya var olunca hayat verebilirdi ancak. Fakat Elif güneş olmak istemekteydi ve dünyanın varlığından haberdar değildi sanki.
Geçmiş,gelecek ve şu an...Ne büyük gizemdir.Yaşadığımız her anın bir parçası,biz yaşıyorkenden arta kalanlardan oluşur.Yaşayacağımız an ise yaşıyorkenki halimize en yakın olan andır.
Kapıyı araladı. Sesler yatak odasından geliyordu. Yatak odasındaki ikili arasında konuşmalar geçiyordu. Nihan kapının önünde donup kalmıştı. Bu ses! Bu ses tanıdık bir kişiye aitti. Elleri titreyerek kapı kolunu tuttu...
Yaşlı bir çiçek bakıcısıyla "sanal bir ilişki arasındaki fark birbiriyle ne kadar ilişkilidir?
Unutmaz insan, unutmaz asla, sadece alışır yokluğa ve ne kadar zaman geçerse geçsin alışmış olsa bile yokluk duygusuna, unutmayı istediği her neyse o, oradadır, sadece üşümüştür, soluktur rengi. Unutamamak, insanın en büyük yeteneksizliğidir.
Mehmet, genetiği ile oynanmış yiyeceklerden yemediği için düşünme yeteneğine sahipti ve bu sayede kendini ele vermeden hayatını devam ettirebiliyordu. Mehmet hayatta pek başarılı olamamıştı bu çok normaldi çünkü, o kul köle efendi zincirine girmiyordu. Özgürlüğüne düşkündü. Mehmet’in çocukluk yıllarında recep diye bir arkadaşı vardı. Recep çocukluk yıllarında birileri
Kanepeye uzattılar. Midesi sırtına yapıştığını belirten bir sinyal veriyordu. Kocaman kırmızı bir ışık yanıyordu, gövdesinin tam orta yerinde. Kalbinden geçen trenlerin ışıkları olmalı bu, diye düşündü. Kendisine uzatılan tüm elleri reddediyordu günlerdir. Ne yemek, ne de ilaç Zoraki ve bıktırıcı ritüellerdi sadece. Mutlaka bir plan yatıyordu ardında, tüm
Yaralanmıştı;beklemediği bir anda gelen telefon ve karşısındaki ses ona şuana kadar tatmadığı bir yarayı tattırmıştı.Artık sevmediğini söylüyordu karşısındaki ses ve böyle bitmesi gerektiğini,son sözse ''herşey için teşekkür ederim'' olmuştu.Bu onun ayrılıktan aldığı ilk darbeydi,kabullenemedi ama tek bir kelime de düşmedi dudaklarından.Çünkü böyle bir anda ne diyeceğini hiç bilmiyordu.Telefonu
Önceliklerini yaşamın Ona sunduğu sınırları geliştirmek için belirliyordu ki bu belirleme tamamen ruhani bir dalgalanmayla büyüyordu
İnsanın ömrünü adayabileceği ve geçirebileceği birisini bulması ne kadar zor değil mi günümüzde. Hep masallarda duymaya alıştığımız bir yastıkta kocayan çiftleri gerçek hayatta görebilecek miyiz acaba? Bir insan bir insana ömrünce katlanabilir mi ki kendine bir ömür katlanamazken..
Çocuk sanki bir iskelenin tam ortasında bekliyordu.
Yere düşmüş başını kaldırıp doğruldu.
“Yaşamak çok güzel” dedi içinden...