Zihnime Bulaşan İnsanlık
Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Nazım HİKMET
“Ne zamandır bu halde?” diyor esmer bir adam.
"Gelecek, her zaman yazarların hayal gücünden biraz daha sıkıcıdır." - Kurt Vonnegut"
"Gelecek, her zaman yazarların hayal gücünden biraz daha sıkıcıdır." - Kurt Vonnegut"
Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Nazım HİKMET
“Ne zamandır bu halde?” diyor esmer bir adam.
Omzuna dokunan elle korktu. Geri kaçıp karanlıkta üzerine doğru gelen kişinin kim olduğuna baktı. Serkan’ı görünce rahatladı.
Ve sen her gittiğinde benim ipimi çekiyordun darağacına,gittiğin her şehre benim kokumu,nefesimi götürürken benim mevsimimde yaşıyordun ve yaşamadığın gibi beni de yaşatmadın hep.
Didem'e kızdım, onun adına içeyim dedim, telefonda nişanı attım! dedi... içmek için daha güzel bahane mi olur..ama çok içmişim.
Önce kaçak avcılar durdurdu yüzümdeki iklimleri,sonra balta,hızar sesleri,gözümdeki yeşilleri taşıdılar gecenin koynunda başka suratlara.Peşine bir sel aldı;güller,papatyalar sular altında.Tıkandı kulaklarım,set çekemediğim taşkınlarla sürüklendim başka topraklara.Gözümü açtığımda oturuyordum tekerlekli sandalyedeki yalnızlığımla karşı karşıya.O hiç konuşmadan bakarken suratıma onsuz neler yaptığımı anlatıyordum,oysa ki onun yaşadığını ona anlatıyordum;ben yalnızlığımı bir yerlerde
Hiç olmadığım kadar kötüyüm…
Beynimdeki ve yüreğimdeki bütün yüzlerin bir ölünün yüzüne dönüşmesi ve o ölüyü bu kadar özlüyor, “onu” özlemek eylemini de bu kadar garipsiyor olmam kaldırabileceğim bir durum değil sanırım. Yılların yorgunluğu bir gecede üstüme çökerken benim aslında ona ne kadar âşık olduğum söyleniyor
Biliyorum, ölü aşklara verilmiş sözleri tutmak mecburiyetimiz yok. Istersek mezarlarına bile uğramayabiliriz. İşte bu yüzden paylaşıyorum satırlarımı seninle. Madem ki aşklar ölebiliyorlar, o zaman böylesine hortlayabilirler de, ben istemesem de.
Sergimi gezen insanlar bana niçin insan yüzleri çizdiğimi soruyorlar. Ben de onlara diyorum ki...
Kadın bağdaş kurup oturuyordu. Yaklaştıkça onun dadesi olmadığını fark etti.Bu onun için büyük bir hüsrandı. Ter içinde kalmıştı. Dadesinin ona ördüğü işliği giymek için geri dönüp giderken kadın seslendi arkasından
Yağmur duasına çıkmak isteyen köylüler toplanmışlar ve duasının çok tesirli olduğuna inandıkları bir imamın yanına gitmişler.
“Kuraklık bizi çok sarstı yağmur duasına çıkalım, rahmete çok ihtiyacımız var, senden başkası derdimize deva olamaz” demişler.
İmam demiş ki; “hakikaten yağmur yağdırabileceğime inanıyor musunuz?”
“Evet”
Beyaz bir duvar düşünün. O duvara bakan herkes aslında farklı bir şey görür. Kimisi için o sadece beyaz bir duvardır. Kimisi için ise kırık beyazdır. Bazıları malzemesini, üzerindeki tekstili fark eder. Bazıları ise duvarın boş olduğunu. Birkaç insan vardır ki o duvardaki ufak vida deliklerini fark eder. Bİr
Unutmuş görünüyordu geçen günlerin sayısını.Ama şimdi merak ediyordu geçen günlerin ne kadar olduğunu.Saymaya başladı:Cumartesiden Cumartesiye sekiz,yedi daha on beş,beş daha yirmi.Evet tam yirmi gün,koca yirmi gün...
İzmir de bir edebiyat atölyesinde eleştirmen Hülya Soyşekerci Hoca'mızla birlikte "Kafka'nın Dönüşüm" adlı eserini işlemiştik. Hülya Hoca'mız "Dönüşüm" eserinden yola çıkarak öykü yazmayı denememizi önerdi. Ben de bu öneri üzerine "Kim Ben, Ben Kim" adlı öyküyü yazdım.
Buna rağmen, şimdilerde kalbinden şikayeti olan benim. Sık sık daralmaktayım ve heyheylerim üstüme üstüme gelmekte. Kocamın sabahın köründen gecelere kadar işiyle meşgul olmayabileceği çok takılır oldu kafama; “acaba,” diyorum, “beni aldatıyor mudur?
Her gece en azından beş defa uyanırım. Dinlemek için. Nerde olursam olayım, her kimler olursa olsun evin içindekiler, her birinin soluklarını dinler, sağ salim uykularına devam ettiklerini teyit ettikten sonra dalarım tekrar.
Oysa bir zamanlar kendisinin de ipini koparmış deli gibi okul bahçesinin o duvarından öbür duvarına koşup durduğunu gayet net hatırlayabiliyordu. Yine de bu çocuğun koşuşu diğer koşmalar gibi değildi.