Küçük Saba
Kaç yaşındasın? diye sordum.
Beş, dedi,.
Ama beş yaşındaki çocuklar anaokuluna gidiyor. Sen de, anaokuluna gitsen ya, dedim.
Aklı karıştı.
Çı-ıh! layarak itiraz etti. Ben okula gideceğim.
"Yazmak, aslında, sadece ölümsüzlük hapını yutmuş gibi yapmaktır." — Terry Pratchett (kurgusal alıntı)"
"Yazmak, aslında, sadece ölümsüzlük hapını yutmuş gibi yapmaktır." — Terry Pratchett (kurgusal alıntı)"
Kaç yaşındasın? diye sordum.
Beş, dedi,.
Ama beş yaşındaki çocuklar anaokuluna gidiyor. Sen de, anaokuluna gitsen ya, dedim.
Aklı karıştı.
Çı-ıh! layarak itiraz etti. Ben okula gideceğim.
Doğduğunda ayakları sağlamdı. Arkadaşlarıyla birlikte derede yüzer, çimenlerde koşar, oynardı. Sevgi yüklüydü. Bir arkadaşı şakayla karışık hafiften vursa, karşılık vermez ama canı sıkılır, oyun oynuyorlarsa oyunla ilgisi kalmaz, uzaklaşıp giderdi. Yaşı büyüdükçe kendi de büyüdü, boy attı. Onun bu iyi niyetli, temiz yürekli davranışları, sözleri, hareketleri büyükler tarafından
Bir gün "Ben sizce güzel miyim ?" diyen bir kadın sesi ile de karşılaştım.
Görmüyorum ki seni...
Nereden bileyim dedim.
"Sesimi dinle benim" dedi sonrasında kapattı telefonu.
Dinledim.Güzelsin diyecektim halbuki.Dememe fırsat kalmadan kapattı.
“Evde değiller mi acaba?”
İşte bu soruyu sormamalıydım. Merak yaratan bir soru çünkü…
“Hırsızlık, köpeğin ve ev sahibinin evde olmadığı zamanlar yapılmayacaksa, daha ne zaman yapılacak?”
“Cesaretin yok mu, yoksa?”
Bu en son soru, en tahrik edici soru oluyor.
Ah Fikri, hiç vazgeçmeyen, müzmin talip. Defalarca ertelediği, reddettiği, terslediği Fikri. Ama aynı zamanda belki o da vardır diye derslerini kütüphanede çalıştığı, onun sınıfından kızlarla sırf o sınıftan diye selamlaştığı, babasından gayri doğum gününü bildiği ama hiç kutlamadığı tek erkek olan Fikri. Sevmişti Fikriyi lakin hazır değildi buna.
Kaan bir koca yudum bira çekti. Bir sigara yaktı. İçici değildi ama bu ikiliye bazen ihtiyaç duyuyordu. Bu da hayatındaki bir iki lanetten biriydi. İçki neyse de bu b...k sigarayı bırakmalıydı. Ama olsundu. Derin bir nefes çekti.
Ruh ikizim" dedi adam içinden, Ruhumun yarısını aldın gidiyorsun işte. Ruh ikizim dedi içinden kadın, Ruhumun yarısını sende bırakıp gidiyorum. İkisi de kendi hayatlarında yol alırken, farkındaydılar hiçbir şey eskisi gibi olamayacak hayatlarında.
yol uzun zahiride kısalmaz sen varken
saat gece yarısı semam kalkma sen daha çok erken
Şükran teyzenin tarif ettiği yere yaklaşırken, bir yandan da çatılardaki, balkonlardaki çanak antenleri gözetlemeğe başladım: Tek çanak, tek çanak, bu da tek çanak; hah çift çanak, Hocaefendinin evi burası olmalı.
aleköy sahilindeki askeri kampın gerisinde karadut ağaçları vardı. Denizden çıkıp karadut ağaçlarına tırmanıp bol bol dut yedik. Karadutun tadını bilenler ağaca çıkan kişinin temiz kalmasının mümkün olmadığını da bilirler. Önce korunmaya çalıştık. Ama olmadı, baktık hepimizin bir yerleri boyanmış. İlerleyen dakikalarda işin çivisi kendiliğinden çıktı. Baktık ki temiz
Göz meftun tutkundur dil.
Yâr dudağı karanfil.
Bir renk ki efil efil.
Yürek ona sel sebil.
kac kere kac kereleri saydim sayamadim