Babamın Kararları
Babam, elinde benim tasdiknamem ile ablamın Eskişehir Doğumevi Hastanesine tayin olunduğuna dair bir yazıyla, Ankaradan doğruca Seyitgaziye gelmişti.
"Yazmak, bir hayaletle güreşmek gibidir; kazanırsan, kimse inanmaz." — Neil Gaiman (muhtemelen)"
"Yazmak, bir hayaletle güreşmek gibidir; kazanırsan, kimse inanmaz." — Neil Gaiman (muhtemelen)"
Babam, elinde benim tasdiknamem ile ablamın Eskişehir Doğumevi Hastanesine tayin olunduğuna dair bir yazıyla, Ankaradan doğruca Seyitgaziye gelmişti.
Bir gül yetiştirecektim.
Yalnız ben bilecektim.
Yalnız ben sevecektim
"Ömür Belli hasta mı?
Mahalleli Yasta mı?
İnceden ninni söyler,
Hasta değil Usta mı?"
KELOĞLAN BEBEK DEV
Bir varmış, bir yokmuş. Bir Keloğlan varmış. Bol bol yemek yer, bel bel bakınır, yan gelip yatarmış. Anası bir gün kızmış Keloğlan'a:
" A benim kel oğlum. Bütün gün yatmasan, bir işe yarasan, bak önümüz kış, dağdan odun kır getir, benden
Efendim ben bir parti üyesiyim. Partimin en alt kademesinden en üst kademesine kadar büyük bir sadakatle hizmet ettim. Partimin verdiği her görevi layıkıyla yaparım. Liderime taparım. Mitinglerde halkı coştururum. Tüm gücümle alkışlarım, slogan atarım. Meydanları inletirim. Yağlarım, yıkarım gerekirse sabunlarım.
Annesinin sesi ağlamaklıydı, Babası yetiş! Bağır çağır, itele burkuştur ses yok. Oğluma bir şeyler oldu. Belki çığlık atacaktı, onu bile yapamıyordu şaşkınlıktan.
Onun çığlığını duyduğumuzda şok geçirmiştik. Adeta böğürüyordu. Bazen hırlıyordu. O da diğerleri gibi yalvarmaya başlamıştı. Seslere alışkın olsak da içimizden birisiydi 6 numara. O gün sıra bizim koğuşa gelince önce onu almışlardı. Diğerleri gibi acı çekerken onlar gibi haykırıyordu.
Ertesi günkü gazetenin manşeti: “Öğrenci Velisine Dayak… Kızını insafsızca döven matematik öğretmeninden hesap sorulması için okul idaresine başvuran veli de okul müdüründen dayak yedi…” Habere geniş bir yer ayrılmıştı
Baktık bir tapu. Cennetin en mutena köşesinden bir dubleks daire tapusu.
Dersler başladıktan on gün sonra, tam da öğretmenin geleceği dakikalarda, adeta bir ortaokul öğrencisi görünümünde, kısa boylu, zayıf mı zayıf bir çocuk girdi sınıfa. Bir kişi, ilkokul aşağı mahallede, yanlış gelmişsin, diye laf attı, gülüşenler oldu.
Altın nine ise bu duruma hiçbir şey söylemez, üzüldüğünü ve kızdığını belli etmezmiş.
Ankara'nın 1950'li yıllarını tasvir eden öykü.