Öykü

Gidelim Köyümüze Hüseyin!

"Niye Hüseyin? Nasıl karıştın bu işe? Birgünden birgüne hayatımızdan şikayet ettim mi? Senden başkalarının karıları gibi, gücünün yetmeyeceği şeyler istedim mi?" diye düşünürdü Fatma.

Aynadaki Tarih

Kadının gözlüğü burnunun ucuna kadar düşmüş, elinde tuttuğu tanıtım broşürü yana kaymıştı. Uykunun verdiği gevşeklikle aralanan ağzından salyası akıyordu. Esra uyuşan bacağını ileriye doğru uzatıp, ayağını sağa sola döndürmeye başladı. Bir türlü rahat edemiyordu. Dik durup, bir eliyle ön koltuğa tutunup da oturmayı denedi. Bu esnada otobüs sarsılarak

Gül Esintisi

Adında gül sözcüğü tüter gülden ziyade
Her seher kokusundan ilham alır turnalar
Görenler tutkunu ya duyanlar da üftade
Onun adını söyler şarkı diye kurnalar.

Mutfak Penceresindeki İri Gözlüm

Birkaç saatlik bölük pörçük uykuyla erkenden uyandım. Penceremi açtığımda farklı bir hava odamdaydı. Günlerden Cumartesiydi İşe de öğleden sonra üçte başlayacağıma sevindim. Yüzümü bile yıkamadan ev ahalisini uyandırmadan mutfağa yine fare kıvraklığında sessizce girdim. Karşı pencere yine aralıktı Gözüm dakikalarca orada belirecek küçük bir hareketi bekledi... Hareket olmayınca

Bu Bir Futbol Klasiğidir

Recep Kaptan, rakip takımın solunun kuvvetli, sağının ise zayıf olduğunu yılların verdiği tecrübe ile sezdi. O yüzden sağ taraftan atağa geçti. Bir çalım, bir çalım daha. Önünde boş bir alan yarattı. Sağdan ilerledi. Bir çalım daha, sağdan biraz daha gitti ve kaleci ile karşı karşıya gelince durdu. Acelesi

12 Eylül ve Babam

Binlerce ev, iş yerleri, sokaklar, binlerce asker tarafından basılıyordu. Ahşap binaların kapıları dipçiklerle kırılıyordu.Yine kadınların, çocukların feryatları arasında erkekler pijamasıyla sürüklenerek sokağa fırlatılıyordu. On beş yaş üzeri bütün erkekler gruplar halinde toplanıyordu. Yerde tekmelenenler, postallarla, joplarla, dipçiklerle, dövülen insanlar eller havada olduğu halde yürütülüyordu. Kimse ne oluyor diyemiyordu.

Maskeli Balo

Masanın üzerine koyduğum davetiyeyi hafifçe ona doğru sürüyorum (ah keşke ‘’davetiye önünde be adam açıp da baksana ‘’diyebilsem...) dizlerini sallıyor, kravatını sağa sola çekiştiriyor. Anlaşıldı! Bir beş dakika daha orada oturamayacak. Şimdi beklediğim soru;

dün - "bugün" - yarın

Bir yarın var, biliyorum, ama benim olmayan bir yarın. O yarın senin de değil. Onun da değil. Dünün de bize ait olmadığı gibi. Boşuna yarının peşinden koşma, yakalayamıyorsun.. Çok kurnaz bu yarın... Yakaladığım dediğin anda, bir bakmışsın bugün oluvermiş

Başa Dön