Aleyda
Aleyda’yla Nilüfer birikte olmayı çok sever, beraber dolaşırlardı hep. Ve büyüklerin hiç anlamadığı oyunlar oynar dururlardı. Büyükler anlamıyordu ama... Aleyda’nın sihirli parmakları vardı...
Aleyda’yla Nilüfer birikte olmayı çok sever, beraber dolaşırlardı hep. Ve büyüklerin hiç anlamadığı oyunlar oynar dururlardı. Büyükler anlamıyordu ama... Aleyda’nın sihirli parmakları vardı...
Kentin bir kiyisinda cayocaginda ogrenci arkadasligi. Mahalle insaninin sicak iliskileri. Husnu Efendinin yapici yaklasimlari. Fahriye'nin cevapsiz beklentileri. Hasan'in genis dunyasi ve yeni hayat tarzinin getirdigi acmazlari veyabancilasmayi sorgulama
Birer birer gittiler yaşamımdan . Herbiri ayrı bir yaraydı , her biri ayrı bir yaşanmışlık, güzel ve çirkindiler , umutları , umutsuzlukları vardı , sevadaları vardı , en önemlisi insandılar , insan olmayı ve insanları seviyorlardı . Ben onları öylece sev
Genç kız sildi gözlerindeki yaşları cebinden çıkarttığı siyah kumaştan mendiliyle…İskelenin ucuna yürüdü,bir demet papatya attı denize.Aldı çantasını ve gözyaşlarını,beraber yürümeye koyuldular hiçbir yere…
Ayakları onu otomatik olarak sahilin sonundaki duvarın ardına, ağacın altındaki kimsesiz küçük düzlüğe getirmişti. Eskiden beraber geldikleri, yan yana oturup manzarayı izledikleri küçük düzlüğe... Sakinliği buldukları yere... Artık bulamayacakları yere.
Bu kadar olgun, terbiyeli, güzel de sayılabilecek bir kadını üzen ne olabilir diye düşünürdü O'nu her gördüğünde...Bilmezdi ki O da açtı kendisi gibi sevgiye.
Kadın sıkarak bıraktı adamın elinde sıcaklığını. Artık adamın olmuştu sıcaklık ve gülümse. Usulca kalktı kadın banktan. Görevini yapmıştı. Sıcaklığı adamdaydı artık kadın gibi.
Uykusunu alamamıştı ama yeniden uyumak ta istemiyordu. Nasılsa uykuya dalar dalmaz yeni bir rüya başlayacaktı. Ve ona anasından doğduğuna bin pişman edecekti. Uykuların insana bu denli eziyet edeceğini hiç düşünmemişti. Yatağın kenarına uzanıp bir sigara
AŞK YA DA VATAN
“Bir yüce sevdadır içimde, adı Türkiye’m,
Kalbime nakşolmuş asla vazgeçemem,
Kahrolup, dönmemi bekleme annem,
Kutsalıma el uzatanı yok etmeden gelemem.”
Sevmek...Tanrının bize bağışladığı en yüce duygulardan bir tanesi...Yaşamımıza renk katan yegane şey. Sevmek ve sevildiğini hissetmek, hissettirmek. Sevmek... her şeyi, dünyayı, yaşamayı, insanları, kuşları, çiçekleri, denizi, suyu, herşeyi, kendimizi bir
Yalnızlıkların her türünü tanımıştı. Kadın olmanın onurundan ödün vermeden, kadınlığını herşeyin üstüne koyrak yaşamaya kararlı bir kadının içine düştüğü, içine itildiği yalnızlıkların tümünü yaşamıştı.
Yataktan kalktı zorlukla yürüyerek yanıma geldi.
“Gidebiliriz artık. Bundan sonra yalnız bebeğim için, kocamın bana bıraktığı emaneti için yaşayacağım. Oğlumun adını YAŞAM koyacağım.
Yaşam bana sevdiğim adamı, kocamı bağışlamadı. Umarım oğlumu YAŞAM’IMI bana bağışlar.” dedi.
Ve ağır adımlarla.Kucağımda YAŞAM’la birlikte odasına gittik.