|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sevdalanalım
Orhan Bani
Şiir > Garip
Hadi, yine öyle bak seviyor gibi, yeniden yak yüreğimi
Kızarsın yüzüm, tutulsun dilim, bir garip olalım, sevdalanalım
Vakit çok mu geç, sevemezmiyiz, ağarmış saçlarımın suçu benimmi?
Varsın geçsin yıllar, ağarsın saçlarım, yine öyle bak, beraber yanalım
Pek bir şey söyleme, seviyorum deme, yıllar çok şey aldı, sözüm yok kendime
Ben yine suskunum, ben yine sensiz, bir nedeni yok, seviyorum nedensiz
Gönül had bilmiyor, yak ki yanalım, dö
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Yeraltı |
1
|
|
2
|
|
|
|
Dostoyevski keşke demenin ağırlığına şöyle değiniyor:"Aslında insanı en çok acıtan şey, hayal kırıklıkları değil. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır. |
|
3
|
|
|
|
Onlar varoşlar da, roman mahallelerin içlerinde tam gaz faaliyette sayılır. Hırsızlar, katiller, fahişeler dünyasının insanları misyonları gereği işbaşındadır. İlahiyatçılara göre tanrıya hizmet eden en kutsal işçilerdir onlar. İyi insanlar cennete hazırlanırken onlar günahları ile cehennemi dolduracaktır. Bu fani dünyada herkesin görevi belliydi. |
|
4
|
|
|
|
Yaşanmış bir olayın çokça değiştirilmiş hali. Camdan bakarken gördüğüm ambulans ve anında kafamda oluşan hikaye. |
|
5
|
|
|
|
Zerrin Özer şarkıları kadar güzel olmasa da…işte..şu an yazdığım romandan bir kesit, bir öykü bu: “İyi Kızlar Aşık Olur” adlı romandan, ne salak ad değil mi, salak şeyleri severim.
BU SALAK ŞEY YAŞAM ÖYKÜM. |
|
6
|
|
7
|
|
|
|
Evet adım kemaldi.
Olgun,kuzgun,uygun biriydim.sokaklarda şaraba başlıyordum.
|
|
8
|
|
|
|
Bir uyuşturucu kullanıcısının umutsuzluğu. |
|
9
|
|
|
|
Yüzündeki ifade buralı değil.Sıkılmaktan ziyade sığamıyor sanki bu küçük yere,çok daha fazlası.Bedeninin sınırları yokmuş gibi dalgalanıyor gibi hayal ettim onu.Benim baharın gelişiyle birlikte güneş tenime işlerken esen soğuk yel zamanı hissetiğim sınırsızlığı onun üzerine resmettim.Düşüncelerimin veya hissettiklerimin somutlaşmış haliydi Roza. |
|
10
|
|
11
|
|
|
|
Beyaz şarapla pişirilmiş Fransız usulü soğan çorbasının üstündeki kaşarı, çatalıyla bir ileri bir geri dürttü. İştahı yoktu. Kaçamak bakışlarla karın yağışını izlerken, havanın bu puslu halinden için için mutluluk duyuyordu |
|
12
|
|
|
|
Boğucu... İlk izlenim bu. |
|
13
|
|
|
|
"Cilalanmış fayansları batır... Takım elbiseleri batır... Karşılıksız aşkını batır... Ulaşamadığın şehirlerin gemilerini batır! Sesinin kötü olmasına aldırmadan söyle şarkını... Bağır!..Tanımadığın insana sarılamıyorsan , yastığına sarıl!.." |
|
14
|
|
|
|
Ön yargılarla ve dogmalarla örülü duvarlar arasındaki, hayata bir anahtar deliğinden daha küçük bir delikten bakan, içleri öfke ve kin yüklü insan yığınlarının çarpıttığı geçmişiyle yüzleşen Y., annesini yıllar sonra yeniden tanıyacaktır... |
|
15
|
|
|
|
Benimkisi biraz delilikle varoluşun arasındaki ütopik o dünyayı arayıp bulmaya çalışma, yada yaratma çabası... |
|
16
|
|
|
|
"Aşığım ona, bana getirin onu. Onunla evleneceğim" diyordu. Hepimiz şok geçirmiştik. Şaşkınlıkla ona bakıyorduk. Ne diyordu bu Allahın belası serseri. Semtte becermediği kız kalmamıştı ama hala bu son aşkım, bu son ulan diye haykırıyordu. Üstelik peşimizde polisler varken. Zavallı iki adamın hastanede kemikleri düzelirken bir it sürüsü gibi sığındığımız bu evde adam bizlere bir anda “Aşığım” diyordu. |
|
17
|
|
|
|
Yaşlı adamı belediye otobüsünde gören herhangi biri, genç, kadın hatta ondan daha yaşlı biri ona yerini verirdi. Bastonlu, tek ayağı, bir kolu sakat, tek gözlü ihtiyar acınacak bir durumdadır. Ayakta güçlükle durmasının sebeplerinden biridir ihtiyarlığı. Bir nedende sarhoşluğudur. Ağzından yayılan alkol kokusundan irkilseler de kanında dolaşan diğer maddeleri hiç kimse tahmin edemez. Yanında oturan bir yolcu eğer topal Hayri'yi tanımış olsaydı, ilk durakta bu otobüsü terk ederdi. |
|
18
|
|
|
|
Köpekler gibi... Sayı kırk elli, bazen yetmiş. Her gün birkaç tane daha sürümüze katılıyor. Sokak köşelerinde ki çöp konteynırlarına yanaşan özgür türlerimiz bizlerden daha şanslı. İstedikleri kadar poşetleri, ekmekleri, artıkları, kemikleri parçalama şansına sahipler.Onlar şanslı ya bizler?. Bir tencerenin içinde sunulan bakliyat, sebzeden çorbadan başka seçenek yok.Daha ne isteyecekler?.Kemik mi?..Burada çok lüks.
|
|
19
|
|
|
|
bugün hava müthiş soğuk.bir şiir yazıyorum aklımda. camın buharından damıttığım bir şiir.ceketimdeki banknotlar beni şiir gibi sıkıştırıyor. |
|
20
|
|
|
|
Okuyucu gardaş ben Cafer Kalfa. Vallahi billahi sinirimden çıldırmak üzereyim. Zaten asabi bir adamım. Ama eşeklik ben de tabii ki. Bu yazar arkadaşın hayat hikayemi böyle yorumlayıp yazacağını bilseydim şerefsizim böyle bir işe girişmezdim. Bu nasıl yazarlık; bu nasıl insanlık? Allahı mı inkar edeyim anlamış değilim. Kabul ediyorum hikayeyi ben anlattım o da yazdı ama okuyunca perişan oldum. |
|
|
|