|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Modern |
1
|
|
2
|
|
|
|
Gülleri aldığını çiçekçiye telefon ederek öğrendim, hatta gelen çocuğu bayağı sorgulamış, benim tarifimi istemiş ve gülümsemiş.
ERDEN ERKİN |
|
3
|
|
|
|
Sabahın bu erken saatinde üstümde şortum, iskeleden denizi seyrediyorum. Arkamda iki kadın şezlonglarına uzanmış konuşuyorlar. Üçümüzden başka kimse yok kumsalda. Bütün tatil köyü henüz uykuda.
ERDEN ERKİN |
|
4
|
|
|
|
Aslında hoş bir seda bırakmak isterdim gelip geçerken;
ya da buruk bir veda...ERDEN ERKİN...
|
|
5
|
|
|
|
Arkamdan birinin " Erden..." diye seslendiğini duydum. Baktığımda, Bursa' dan çok eski ve şu sıralar çok ünlü olan bir manken arkadaşımı gördüm.
ERDEN ERKİN... |
|
6
|
|
|
|
Erkeğin ölümüyle kaldırdılar sobayı. Doğal gaz döşediler. Odun sobası başka bir evde tekrar açtı gözlerini |
|
7
|
|
|
|
Beklemek aşkın ölümüdür...
Ölüm aşkı beklemektir...
Aşk ölümü beklemektir...
Aşk, ölüm ve beklemek tek kişiliktir... |
|
8
|
|
|
|
"...İsteseydim çok şey olabileceğimi düşünüyordum. Sanki her şey olabilirdim. Bürokrat, gazeteci, yazar, başbakan... Hatta element bile olabilirdim kendimi gömerek toprağa ya da suya. Hava olabilirdim kendimi bırakarak boşluğa. Ateş olmayı pek istemiyordum açıkçası. Sonra bir sabah uyandım ve olmamam gereken bir şey olduğumu fark ettim. Âşık olmuştum..." |
|
9
|
|
|
|
Ah Fikri, hiç vazgeçmeyen, müzmin talip. Defalarca ertelediği, reddettiği, terslediği Fikri. Ama aynı zamanda belki o da vardır diye derslerini kütüphanede çalıştığı, onun sınıfından kızlarla sırf o sınıftan diye selamlaştığı, babasından gayri doğum gününü bildiği ama hiç kutlamadığı tek erkek olan Fikri. Sevmişti Fikri’yi lakin hazır değildi buna. Fikri’ye değil, evlenmeye, evlenmeye de değil aslında, anne olmaya. Kimselere söyleyemedi bunu. Ne Beyza’ya, ne Fatma anne’ye, ne de Fikri’ye. Yıllarca içinde biriken sonra koca bir deve dönüşüp kendisini esir alan bir korkuydu bu. |
|
10
|
|
|
|
Tanrı niye yarattı geceyi? Tüm pisliklerimizi gizlemek için. Aramızda günahlarımızı öbür dünyada ispiyonlayacak olan varsa hemen, şu anda bu masayı terk etsin. |
|
11
|
|
|
|
“Bu solcuların da ayrıcalıklı liderleri, dokunulmaz generalleri, söz söylenmez tanrıları yok mu? Polis örgütleriniz, hapishaneleriniz olacaksa, neden yaşamı kendime zehir edeyim ki?” Aynen böyle söylenmişti. “Sevgili Tuna’cığım” derken, Rus romanlarının o kibar, kadın karakterleri gibi içini dökmüştü. Bu konuşmalara kadar Nilüfer, benim için gülünç, sefih, ancak bir öyküde eğlenceyle okuyabileceğim fahişe karakterli biriyken, ansızın ona haksızlık ettiğimi düşünerek, duygularımın paha biçilmez elamanı oldu. Hayır! Hayır! Beni yanlış anladınız, ona tutkun falan değildim. Tüm arkadaşlıklarımın duygusal değeri bende ağır basar. Bu düşünce değişikliğini, kendi açımdan erdem olarak yorumluyordum. O akşam, inanılmaz bir şey oldu ve Nilüfer gelmedi. Gelemeyeceğinin haberini de bana iletmemişti |
|
12
|
|
|
|
Bir Kadın,
Bir sokak
yağmurlu,
ıssız,
Bir adam
Kısacası İstanbul
sonu yalnızlık.. |
|
13
|
|
14
|
|
|
|
Bir ağustos gününün sabahında, Eminönü rıhtımında sekiz yıl sonra iki arkadaş buluştu. Sabahın ilk saatlerinde görüşüp ayaküstü ikişer balık ve birer bardak şalgam içip Kadıköy vapuruna bindiler. Biri Gebze’nin ünlü şoförlerinden Fehmi Taşyürek’ti. Diğeri yaşadığı memlekette adı sanı pek duyulmayan sıradan bir Türkçe öğretmeniydi. |
|
15
|
|
|
|
Yaklaşık yarım paket kağıt mendil, minik şişesindeki açık parfüm, işporta ürünü olduğunu haykıran bir cüzdan, sayması bile can sıkan bozuk paralar,şeker... “şeker mi?!?” dedi, hayretle. |
|
16
|
|
|
|
Elini hayatından çektiği anda karşısında gördüğü Serpil onu seviyor muydu?
Boyoz, bira, deniz, Serpil ve Mualla... Onu kim seviyordu? Ya da o kimi seviyordu?
|
|
17
|
|
|
|
Asıl ve yan unsurun yer değiştirdiği bir öykü... |
|
18
|
|
19
|
|
|
|
'Yaşam'ın tek ortak payda olduğu bu dünyada, şiir ve öykünün birbirinden farkı; NEDİR? Belki bir fazla satır... |
|
20
|
|
|
|
Her gün Otogara giden bir adam |
|
|
|