• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
441
|
|
|
|
Biraz sonra, Allah'tan mı desem bilmiyorum, araba kendiliğinden duruyor. Tabii ben öyle sanıyorum... Meğer arkada koskocaman bir jip var. Araba sanki onu görmüş ve onun heybetli görüntüsünden korkudan duruyor |
|
442
|
|
|
|
Aralık rüzgarları soğuk,soğuk esiyor.100 tane kaldılar daha 2 gün önce daha 150 tanelerdi.yakında kar yağacak.ilk karla birlikte o gün son yaprakta düşecek .işte o zaman öleceğim şimdi yaptığım sadece ölümü beklemek…
|
|
443
|
|
|
|
ikibinonbir değil önemli olan, asıl ileriyi görmek için son on yıla bakmak lazım bir zahmet dönüp te.. |
|
444
|
|
|
|
Küçük bir oda odanın içerisinde bir köşede ufak bir mum yanıyor mum küçük bir alevle kırmaya çalışıyor odanın karanlığını ama yetmiyor aydınlatmaya nesneleri
Nesneler karanlığı üzerlerine örtmüşçesine kendi dünyalarını yaşıyorlar mumun alevinden çekinen bir edayla dalmışlar kendi sessizliklerine |
|
445
|
|
|
|
Eşi Almanya’da calışırken
Anadolunun karlı bir köyünde yaşayan
Genç bir kadının dramı
|
|
446
|
|
|
|
Milletvekili de, bürokratı da, zengini de, köylüsü, hırsızı, şüpheli şahısı, inşaatçısı da bu takım elbiseyi giydiğinde eşit konuma geçebilir. Bu yüzdendir belki takım elbise insanı insan yapan, insanın kendisine de, karşısındakine de güven veren bir elbise türüdür |
|
447
|
|
|
|
Orda olduğuna inanılan bir arkadaşla orda olduğuna inanılan bir tanrı aynı derecede işlevsel dir. Di mi? |
|
448
|
|
|
|
Bu kadın kim baba? devam.. |
|
449
|
|
|
|
Orhanlar, Erdallar sizi hep anımsayacak öğretmeniniz. Yeter ki ona gördüğünüzde bir merhaba diyesiniz.
|
|
450
|
|
|
|
Bizim çevremizde ise kurduğumuz o küçük kumar dünyasında hayatı dağılan insanlar yığılırken, bu yolda heba olurken aramızdan sadece kardeşim bu yolculuğu başarıyordu.Kardeşim insanları bir kitap gibi okuyordu.Yeter ki onu bir kez görsün...Ertesi gün o kişi onun gözünde artık klasik bir eserdi.
|
|
451
|
|
|
|
"... ...benim tattığım acıyı mı merak etmiştin ? ne yaşadığımı mı? hayır sevgini alenen gösteremeyecek kadar vahşiydin ve bunun için mataryı istemiştin. demek ki vahşi olduğumuz ortak gerçek..." |
|
452
|
|
|
|
Köpek seslerinden korkan iki yemek kaşığı çilek reçelini, dolayabilir misiniz hayatın eteğine? |
|
453
|
|
|
|
Güzel anılar... Ankara’yı Antalya’ya bağlayan – şimdilik bağlayamayan – karayolunun bilmem kaçıncı kilometresi; saat gecenin üçü; iki gidiş, iki geliş olmak üzere dört sıra konvoy... |
|
454
|
|
|
|
Dedem köyden kente göç etmiş ve yer yer köylülükten kalma yaşam biçimini sürdüren bir fabrika işçiçisiydi. Dolu dolu yaşamış ve yaşadıklarını kendince felfileştirmiş ve çevresinde sevilen, sayılan kendi çapında bilge bir kişiydi. |
|
455
|
|
|
|
Yok usta o kimseden para almaz. Ona Deli Aziz derler. Kimsenin verdiğini kabul lenmeyen bu zavallı adam ilgimi çekmişti |
|
456
|
|
|
|
" Senin yanmayan öpülesi ellerin
Duaya açılırdı bizim için
Toprak kokulu yüzünde
Küçük gözlerinde
Sessizliği sevginin "
|
|
457
|
|
|
|
Bu öyküdeki olaylar yaşanmış gerçeklerdir.Şahısların isimleri ise tabii ki değiştirilmiştir... |
|
458
|
|
|
|
”Teyze, ama benim annem babam yok ki” demesi ile hiç düşünmeden,
”O halde ninen vardır, değil mi?” diye sesimi yüksek çıkartmış ve azarlamıştım... |
|
459
|
|
|
|
Çocukluğunun özlemini çeken beş arkadaşın geçmişin gizem dolu anılarına dönüş öyküsüdür |
|
460
|
|
|
|
Okuldaki arkadaşlarının tepkisi ise çok farklı olmuştu. “Dörtgöz dörtgöz” diyorlardı. Suratında taşımak zorunda olduğu bu fazlalıktan nefret etti. Hatta ilk günler okulda takmadı. Ceketinin cebinde saklayıp, eve yaklaştığında gözüne taktı |
|