• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
121
|
|
|
|
Bireysel olarak 2005 yılında yayınladığım 'Gün Aşımı'
kitabımdan alınan anıdır. Mevcudu kalmamıştır. Kültür
Bakanlığına 2. baskısının yapılması için yazdım, şimdilik
tahsisatımız yok, orjinal Cd'sini gönder, gerekirse ileride
basabiliriz mealinde bir yazı aldım. Şu anda sağlık sorunum
olduğu için yeniden basımı için ilgilenemiyorum. Saygılar. |
|
122
|
|
|
|
Yedi tepeymiş İstanbul evvel zaman içinde. Yürekler de fethedilsin diye belki de her tepesine bir muhteşem Cami yapılmış. Şimdilerde adına gökdelen dedikleri göklere meydan okumaya adanmış heyulalar arasında kaybolsalar da hala yüreklerimizin tepelerindeler. |
|
123
|
|
|
|
Uyanmış, yatakta keyif yapıyordum. Kulağıma bir uğultu doluştu birden. Kulak kabarttım… Sabahın kör bir vaktinde kadınlar bizim evin önünde toplaşmış aralarında bağıra çağıra tartışıyorlardı. Annemin sesini duyar gibi oldum. Balkona koştum hemen. Beni görünce annem: |
|
124
|
|
|
|
İçme suyumuzu Sucu Emir getiriyor. Cam damacasının kurşun mühürünü özenle söküyor, sonra da Kavacık Menba Suyunu boca ediyor topraktan yapılmış, toprak renkli küpümüzün içine. Ancak gün gelecek, genel naylonlaşmadan Sucu Emir'in damacanaları da paylarını alacak ve yerlerini bu günkü plastik su bidonlarına bırakacaklar, ama daha o zamanlar biz bunu bilmiyoruz. |
|
125
|
|
|
|
Yer: İzmit. Tarih 17 Ağustos 1997. Saat 03.00
Omuzumda basın çantası varken ve dışarıda bulunduğum bir anda başladı sarsıntı. Depremin ilk fotoğrafı ve enkazda küçük bir kız çocuğu... Adı Merve... "Sesimi duyan var mı?" çığlıkları arasında kayboluverdi her şey... |
|
126
|
|
|
|
Kapımızın önündeki kaldırıma çökmüş, hoş bir sohbete dalmıştık. Önümüzden megafonuyla bağıra bağıra geçen, kömürcünün kamyoneti aramızdaki sohbeti böldü. |
|
127
|
|
|
|
Çocuk yüzünde masum kırılganlık donup kalmıştı. Konuyu daha fazla uzatıp, onu da bıktırmadan konuştu yaşlı kadın:
“Aslında şimdi kendini buldurman çok kolay yolları var. Gel sana öğreteyim.”
Torun hevesle yaklaştı anneannesine:
“Bana öğreteceksin değil mi, anneanne. Gerçekten çok korktum. Ya kaybolursam ben!” |
|
128
|
|
|
|
Ödemiş’te çoğu kimse tarafından bilinmeyen bir leylek vakfının varlığını yıllar önce çıkardığımız Ödemiş Efe dergisinde yayımlamıştık. Bu vakfın amacı, çeşitli yollarla yaralanmış ve uçamayacak durumdaki leyleklerin bakımını üstlenmek ve onları iyileştikten sonra göç yollarına salıvermektir.
|
|
129
|
|
|
|
İslam Birliği konusundaki bir yazımı eleştiren ve bana "köy anılarımı" yazarsam daha çok okunacağı tavsiyesinde bulunan bir okurun isteğini yerine getiriyor ve bu yazımda bir köy anıımı anlatmak istiyorum. İlerleyen satırlarda ise bu duyarlı (!) okurun yazıma yaptığı yorumu bulacaksınız. |
|
130
|
|
|
|
Bu öyküdeki olaylar yaşanmış gerçeklerdir.Şahısların isimleri ise tabii ki değiştirilmiştir... |
|
131
|
|
|
|
İnsanın çocukluğunun geçtiği dönem gerek mekan ve gerekse zaman olarak anılar arşivinin belki en güzel bölümünü oluşturur. Onun belleğimizde çocukluk anılarımız canlandığında hemen duygulanırız. Az ya da çok geömişe özlem duyguları sarar tüm benliğimizi. Hatta kimse görmeden bir iki damla gözyaşı bile dökebiliriz, o saf ve kutsal anıların hatırına... |
|
132
|
|
|
|
Sonra içinde yıllardır taşıdığı, daha önce yitirdiği birinin eksikliğini duyumsadı. |
|
133
|
|
|
|
Yedi yaşındaydım ilkokula yeni başlamıştım. Evimiz ile okul arası oldukça yakındı. Ben o güne kadar sürekli sokakta oyun oynayan eve hava kararırken giren haylaz bir çocuktum. |
|
134
|
|
|
|
Rum kızlar acayip güzeldi. Bu arkadaşlığın içinde biraz da bu etken olmuştu. Şimdi, yıllar sonra bunu söyleyebilmek çok kolay. İlk başlarda Rum kızlara yaklaşabilmek için onlarla arkadaşlığımızı kullanmak gibi bir niyetim olmuştu. Sonraları bunu aklımdan geçirdiğim için bile çok utandım. |
|
135
|
|
|
|
Penceremden görünenler... |
|
136
|
|
|
|
Günler, günleri kovaladı. Sitenin her önünden geçişimde görevlilerin bana sesleneceği umuduyla bakıyor, belki postayı verirler diye hayal ediyordum. Ama nafile bütün düşüncelerim boşa çıktı. Ne seslenen vardı, ne de elime bir şeyler tutuşturan… Her defasında hayal kırıklığı ile geçiyordum kapının önünden… |
|
137
|
|
|
|
ir 15 dakika daha bekliyorum. İçimden: "Artık gitsem mi?" diyorum. "Ama ayıp olur. Gitmek Olmaz" diyorum.
Şimdi gelecekti. Odada hala yalnızım. Biraz sonra, yan odadan müthiş bir kahkaha geliyor. Şaşırıyorum. Çünkü gelen ses, onun sesine çok benziyor: "Olmaz" diyorum. "Burada olduğumu, üstelik kendisi için geldiğimi de biliyor. Bir başkasıdır. Ses, sese benzer." diyorum. Çaresiz, beklemeye devam ediyorum… |
|
138
|
|
|
|
- Hayır, bağırmıyorum, siz sakin değilsiniz, dedi.
Anlaşıldı ki bayan, başka birine kızmış, ceremesini de ben çekiyorum.
- Sanırım, siz, başka birine kızmışsınız. Öcünü de benden alıyorsunuz.
- Ben, kimseye kızmış değilim.
- O zaman, niye sesinizi yükseltiyorsunuz?
- Beyefendi, uzatmayın. Bekleyin. Biraz sonra sizinle ilgilenirim.
- Tamam da bakın hala 193 numarası duruyor. O halde, nasıl sıramı kaçırmış olabilirim?
|
|
139
|
|
|
|
Bazen olur..Bir düş kuruverirsin..Sonra o düşün hep düş kalacağını acı bir desturla öğreniverirsin..Bazen oluverir..Ama çok acıtır.Ama anılar çok canlılar.Deneyimsizlik en acı deneyim.Denemeyin. |
|
140
|
|
|
|
Demekki Sibel, benim hakkımda birçok şeyi biliyordu. Ama ben onun hakkında sadece anlattığı kadarını bilecektim. Zaten böyle olduğu, şoförün adresimi sormadan beni evime getirmesinden de belliydi. Bu durum, benim için o kadar önemli değildi. Sibel’in bu şekilde davranmasında onu haklı kılacak birçok neden olabilirdi. |
|