• ÝzEdebiyat > Öykü > Aný |
121
|
|
|
|
ir 15 dakika daha bekliyorum. Ýçimden: "Artýk gitsem mi?" diyorum. "Ama ayýp olur. Gitmek Olmaz" diyorum.
Þimdi gelecekti. Odada hala yalnýzým. Biraz sonra, yan odadan müthiþ bir kahkaha geliyor. Þaþýrýyorum. Çünkü gelen ses, onun sesine çok benziyor: "Olmaz" diyorum. "Burada olduðumu, üstelik kendisi için geldiðimi de biliyor. Bir baþkasýdýr. Ses, sese benzer." diyorum. Çaresiz, beklemeye devam ediyorum… |
|
122
|
|
|
|
- Hayýr, baðýrmýyorum, siz sakin deðilsiniz, dedi.
Anlaþýldý ki bayan, baþka birine kýzmýþ, ceremesini de ben çekiyorum.
- Sanýrým, siz, baþka birine kýzmýþsýnýz. Öcünü de benden alýyorsunuz.
- Ben, kimseye kýzmýþ deðilim.
- O zaman, niye sesinizi yükseltiyorsunuz?
- Beyefendi, uzatmayýn. Bekleyin. Biraz sonra sizinle ilgilenirim.
- Tamam da bakýn hala 193 numarasý duruyor. O halde, nasýl sýramý kaçýrmýþ olabilirim?
|
|
123
|
|
|
|
Kapýmýzýn önündeki kaldýrýma çökmüþ, hoþ bir sohbete dalmýþtýk. Önümüzden megafonuyla baðýra baðýra geçen, kömürcünün kamyoneti aramýzdaki sohbeti böldü. |
|
124
|
|
|
|
Ödemiþ’te çoðu kimse tarafýndan bilinmeyen bir leylek vakfýnýn varlýðýný yýllar önce çýkardýðýmýz Ödemiþ Efe dergisinde yayýmlamýþtýk. Bu vakfýn amacý, çeþitli yollarla yaralanmýþ ve uçamayacak durumdaki leyleklerin bakýmýný üstlenmek ve onlarý iyileþtikten sonra göç yollarýna salývermektir.
|
|
125
|
|
|
|
Bu öyküdeki olaylar yaþanmýþ gerçeklerdir.Þahýslarýn isimleri ise tabii ki deðiþtirilmiþtir... |
|
126
|
|
|
|
Günler, günleri kovaladý. Sitenin her önünden geçiþimde görevlilerin bana sesleneceði umuduyla bakýyor, belki postayý verirler diye hayal ediyordum. Ama nafile bütün düþüncelerim boþa çýktý. Ne seslenen vardý, ne de elime bir þeyler tutuþturan… Her defasýnda hayal kýrýklýðý ile geçiyordum kapýnýn önünden… |
|
127
|
|
|
|
Çocuk yüzünde masum kýrýlganlýk donup kalmýþtý. Konuyu daha fazla uzatýp, onu da býktýrmadan konuþtu yaþlý kadýn:
“Aslýnda þimdi kendini buldurman çok kolay yollarý var. Gel sana öðreteyim.”
Torun hevesle yaklaþtý anneannesine:
“Bana öðreteceksin deðil mi, anneanne. Gerçekten çok korktum. Ya kaybolursam ben!” |
|
128
|
|
|
|
Ýnsanýn çocukluðunun geçtiði dönem gerek mekan ve gerekse zaman olarak anýlar arþivinin belki en güzel bölümünü oluþturur. Onun belleðimizde çocukluk anýlarýmýz canlandýðýnda hemen duygulanýrýz. Az ya da çok geömiþe özlem duygularý sarar tüm benliðimizi. Hatta kimse görmeden bir iki damla gözyaþý bile dökebiliriz, o saf ve kutsal anýlarýn hatýrýna... |
|
129
|
|
|
|
Ýslam Birliði konusundaki bir yazýmý eleþtiren ve bana "köy anýlarýmý" yazarsam daha çok okunacaðý tavsiyesinde bulunan bir okurun isteðini yerine getiriyor ve bu yazýmda bir köy anýýmý anlatmak istiyorum. Ýlerleyen satýrlarda ise bu duyarlý (!) okurun yazýma yaptýðý yorumu bulacaksýnýz. |
|
130
|
|
|
|
Rum kýzlar acayip güzeldi. Bu arkadaþlýðýn içinde biraz da bu etken olmuþtu. Þimdi, yýllar sonra bunu söyleyebilmek çok kolay. Ýlk baþlarda Rum kýzlara yaklaþabilmek için onlarla arkadaþlýðýmýzý kullanmak gibi bir niyetim olmuþtu. Sonralarý bunu aklýmdan geçirdiðim için bile çok utandým. |
|
131
|
|
|
|
Yedi yaþýndaydým ilkokula yeni baþlamýþtým. Evimiz ile okul arasý oldukça yakýndý. Ben o güne kadar sürekli sokakta oyun oynayan eve hava kararýrken giren haylaz bir çocuktum. |
|
132
|
|
|
|
Sonra içinde yýllardýr taþýdýðý, daha önce yitirdiði birinin eksikliðini duyumsadý. |
|
133
|
|
|
|
Penceremden görünenler... |
|
134
|
|
|
|
Demekki Sibel, benim hakkýmda birçok þeyi biliyordu. Ama ben onun hakkýnda sadece anlattýðý kadarýný bilecektim. Zaten böyle olduðu, þoförün adresimi sormadan beni evime getirmesinden de belliydi. Bu durum, benim için o kadar önemli deðildi. Sibel’in bu þekilde davranmasýnda onu haklý kýlacak birçok neden olabilirdi. |
|
135
|
|
|
|
Bazen olur..Bir düþ kuruverirsin..Sonra o düþün hep düþ kalacaðýný acý bir desturla öðreniverirsin..Bazen oluverir..Ama çok acýtýr.Ama anýlar çok canlýlar.Deneyimsizlik en acý deneyim.Denemeyin. |
|
136
|
|
|
|
...
eðlence programý “Pazar 94” yayýna girerdi. Belki de bu yüzden Pazar gününü tek kelimeyle tanýmlayýn deseler hiç duraksamadan “Mustafa Yolaþan” derdim. |
|
137
|
|
|
|
Tam o sýrada içeriden sesler geldi. Mutfak kapýsýnda küçük kardeþim belirdi birden. Üzerinde pijamasý, karmakarýþýk saçlarý, uykulu uykulu bize bakýyor ve çok komik görünüyordu. |
|
138
|
|
|
|
En mutlu günü çocukluðumun. Göklere pul pul paralar saçýyor anam. |
|
139
|
|
|
|
Binlerce ev, iþ yerleri, sokaklar, binlerce asker tarafýndan basýlýyordu. Ahþap binalarýn kapýlarý dipçiklerle kýrýlýyordu.Yine kadýnlarýn, çocuklarýn feryatlarý arasýnda erkekler pijamasýyla sürüklenerek sokaða fýrlatýlýyordu. On beþ yaþ üzeri bütün erkekler gruplar halinde toplanýyordu. Yerde tekmelenenler, postallarla, joplarla, dipçiklerle, dövülen insanlar eller havada olduðu halde yürütülüyordu. Kimse ne oluyor diyemiyordu. Bir þey sormaya kalkan anýnda tekmeyi, dipçiði yiyordu. Subaylar, sivil polisler, haykýrarak emir yaðdýrýyordu.
|
|
140
|
|
|
|
Ýnsandý babam. Uzun boylu. Ela gözlü. Yakýþýklý. Annem çok kýskanýrdý onu. Rahat yüzü göstermezdi. Toprak Su’da sürveyandý. Gölet ve drenaj kanallarý yapardý. Pazartesi iþinin baþýnda olur hafta sonlarý eve dönerdi. Özlerdik onu, özletirdi kendini. Mahallede herkes severdi onu. |
|