• İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu |
221
|
|
|
|
Ayvalık’ın Sarımsaklı beldesinde “Şeytan Sofrası” diye bir yer var. Burası, bölgenin en yüksek ve çevreye en hâkim tepesi. O tepeye çıktığınızda irili ufaklı onlarca ada, Ayvalık’ın yanı sıra Balıkesir, |
|
222
|
|
|
|
Yalnızlığıyla demini alırdı ıssızlığı, yaraları acırdı yüreğinin en derininde. Ve bir yudum daha alırdı çayından, derdiyle keyiflenir, umutlarıyla ağlardı…
|
|
223
|
|
|
|
Tanitalim gayrı
Yaziyi okuyun yiter:)
Bana katıyorsaniz sevinirim :)
Hem katilip hemde yorumuzla desteklerseniz,
O zaman deme keyfime:) |
|
224
|
|
|
|
Ne yana baksam, bir başka yere gidiyorum. /
İçimdekiler, içime sığmıyor. Ben de bu yere sığamıyorum. /
Büyüttüklerim, korkularım beni yalınlaştırıp giyindiklerimden soyunduruyor. /
Kendimle yenişemiyorum içimde ki ben ile ben arasında bir savaş açmak istiyorum. Bu savası ancak böyle soyunarak kazanabileceğine inanıyorum. /
|
|
225
|
|
|
|
Hayat beklentilerin aksine çok değişik varyasyonlarla çıkar karşımıza ve hiç ummadıklarımız getirir,hiç beklemediklerimizi alır.... |
|
226
|
|
|
|
Beyoğlu arka sokaklarında gezinirken gördüğüm sokak çocuklarına ithafen... |
|
227
|
|
|
|
Bu ülkede yaşayan her insanın bağımsızlığını ve demokrasisini borçlu olduğu insan :
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK....
|
|
228
|
|
|
|
Biri on beş, biri on dördündeki iki delikanlı, artık ölümün etrafta kol gezdiğini iyiden iyiye hissediyor. Babaannenin telkinlerinden mi, Hacı’nın en sevdiği torunu olmasından mı, güçsüz ruhunun onu kolay bir hedef kılmasından mı, yoksa genetik mirasın akan bir dere gibi kendi doğal yatağını bulmasından mı bilinmez, Bilâl kurban seçilmişti. Anlatılmamış, konuşulmamış ama bilinmişti işte – Bilâl, bir sonrakiydi. |
|
229
|
|
|
|
öncesi
şiddetli bir yağmur yağıyordu dışarıda. gök gürlüyor (bir,iki,üç) ardından şimşek çakıyordu. hücrenin penceresinden zehir gibi bir soğuk girmekteydi. kemiklerine kadar işlemişti soğuk |
|
230
|
|
|
|
Ne kadar çok insana kıyıldı bu memlekette... |
|
231
|
|
|
|
yasanmis bir hayat hikayesi |
|
232
|
|
|
|
İyilik yaptıkça nankörlük gördüğünü düşünüyordu. Çoğu kişinin kendisine "enayi" gözüyle baktığını da biliyordu. Fakat karşılıksız iyilik yapmaktan vazgeçmiyordu. |
|
233
|
|
|
|
–Bu öykü, Maksim GORKİ’nin Soytarı adlı eserinin Seyirciler bölümünden uyarlanmış olup naçizane, kendisine atfedilmiştir…–
Sabaha karşı; kargalar ve yusufçuklar… |
|
234
|
|
|
|
-Anne ben ne zaman kör oldum?
-Sorularını bitirdiğin zaman.
-Anne ben neden siyahı çok seviyorum?
-Beyazı görseydin öyle demezdin…
-Anne ben neden seni artık duymuyorum?
-Kulaklarını kendinle çok yormazsan duyarsın |
|
235
|
|
|
|
Cezaevinin ana giriş kapısında yüzlerce kadın, erkek, çocuk arasında, bir köşeye sinmiş halde ziyaret sırasında...Kadın sabahın beşinden beri bekliyor..Çocuğunun kolunu sıkı sıkıya tutmuş bırakmıyor..Kırmızı yanakları, başörtüsünden saçılan sarı saçları, dolgun vücudu ile saf güzelliği dikkat çekiyor. |
|
236
|
|
|
|
Kısa boylu siyah saçlı çocuğun, küçük hanımın ve Eylül'ün Anadolu'ya dönüşen öyküsüyle olayı biraz kalbinizde yaşayacaksınız. |
|
237
|
|
|
|
Kimisine sordum hansindensin diye, ortaya karışık dedi YA sen:, |
|
238
|
|
239
|
|
|
|
Zor günlere ait; yazarın kendi hayatından izlenimlerle dolu bir öykü. |
|
240
|
|
|
|
Sen hiç, bir ağacı, kar yağarken gördün mü? |
|