|
• ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Çaðdaþ Sanat |
41
|
|
|
|
"Barýþ Ýnþasý” kavramý bu kitapta ele alýnan diðer kavramlardan biridir. Yazar, burada yeni fikirlere yelken açma motivasyonunun Talat-Hrýstofyas müzakerelerinde saðlanan tüm ilerlemeler ve uzlaþma noktalarýna karþýn, her iki liderin bu süreçte baþarýsýz olmakla kalmayýp hem süreç esnasýnda hem de toplum liderliklerinden düþtükten sonra, birbirlerini acýmasýzca eleþtirmeye devam etmelerinin nedenlerini anlamaya çalýþma sürecinde keþfettiði olgular olduðunu belirtiyor: |
|
42
|
|
|
|
"Gelecek 100 Yýl” Adýný taþýyan kitabýnda “21. Yüzyýl Ýçin Öngörüler” sunuluyor. Bu kitapta yazar, gözünü geleceðe dikiyor. 21. Yüzyýl boyunca Dünyada beklenebilecek deðiþimlerin net ve anlaþýlýr öngörüsünü sunuyor. Gelecekte savaþlarýn nerede ve neden çýkacaðýný ve nasýl savaþýlacaðýný, hangi milletlerin ekonomik ve politik güç kazanacaðýný; ya da kaybedeceðini ve yeni teknoloji ve kültür eðilimlerinin yeni yüzyýlda yaþam biçimimizi nasýl deðiþtireceðini anlatýyor. |
|
43
|
|
|
|
Samer, “Dramanýn eðitimde olmasý gerektiðini, öðrencilere küçük yaþlarda tiyatro eðitiminin verilmesi gerektiðini, böyle olursa kendilerini daha iyi hissedeceklerini, toplum içinde nasýl davranacaklarýný öðreneceklerini” belirtiyor. Devam ederek “Çocuklarla çalýþmanýn farklý bir yöntemi vardýr. O nedenle uzman kiþilerle çalýþýlmasý gerekir. Tiyatroyu bilen ve o eðitimi alan kiþilerle çalýþýlýrsa baþarý artar” diyor. |
|
44
|
|
|
|
Geçtiðimiz günlerde Denizli’de yapýlan 27. Uluslararasý Amatör Tiyatro Festivali’ne katýldýk. Gerçekten büyük bir organize idi. Benim, bu festivale üçüncü katýlmam idi. Daha önce de oyuncu ve gözlemci olarak iki kez katýlmýþtým. Bu sefer ise Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý Genel Müdürü olarak konferans vermeye davet edilmiþtim. Seve seve gittim. Çünkü Denizli’yi ve Denizlileri çok seviyordum. |
|
45
|
|
|
|
Yýllardýr üvey evlat muamelesi gören çaðdaþ sanatlarýmýz ve çaðdaþ sanatçýlarýmýz, çaðdaþ bir sanat müzemizin olmamasý burukluðunu yaþýyorlar... |
|
46
|
|
|
|
“Oyunda evlendirilen “ÞÜKRAN” VE “ÞÜKRETTÝN” adlý iki tipleme yaratýlmýþ…
“ÞÜKRAN”, Mücahitler Derneði’nin her yýl yaptýðý ÞÜKRAN etkinliklerinden hareket edilerek Türkiye’ye þükran duyan Kýbrýs Türk Halkýný, oyunda adý geçen “ÞÜKRETTÝN” ise, “Kýbrýs Türkleri ile evlenip mahvolmalarýna sebep olan Türkiye’yi” kastediyor. |
|
47
|
|
|
|
Yýllar önce bir yangýn ile kül olan Devlet Tiyatrolarý’nýn salonu 20 yýlý aþkýn bir süre olduðu halde hala yapýlamadý. Hala Devlet tiyatrolarý saðlýklý olarak seyircisi ile kavuþturulamamýþtýr. Devlet Tiyatrolarý, 20 yýldan fazla sürede göçmen kuþlarý gibi oradan oraya sürüklenmiþtir. Oyuncular, nerede bir salon bulmuþlarsa orada oyun sergilemiþlerdir. |
|
48
|
|
|
|
Dans baþladýktan birkaç dakika sonra, kendimi ‘iyi niyetli bale öðrencilerinin dönem ödevi sýnavý için hazýrladýklarý bir çalýþmada’ buluveriyorum. Figürleri öðrenip ezberleyen dansçýlar, arkadan kurulan porselen bebeklere benziyorlar. Bir türlü uyum yakalayamadan sahnede kendi halinde hoplayýp zýplayan bu altý porselen bebek, bana annemin mücevher kutusunu anýmsatýyor. Kapaðýný açýnca mekanik bir müzik eþliðinde dönen balerin misali sahnede dolanýp duruyorlar. Kurgulanmýþ içi boþ bebekler gibi. Tamamýyla "ruhsuz". Öylesine zorlama dans ediyorlar ki çevremde dansý durdurup "Kesin, mola, kendinize gelin, tekrardan alacaðýz" diyecek bir koreograf, bir hoca arýyorum ama yok. Acaba ben baðýrsam mý? En iyisi bu zorlama felaketin bir an önce sona ermesi. Gruptaki "iyi niyeti" Çinli çocuða muhtemelen hep gülümsemesini söylemiþler. Yüzünde bir Comedia d’el Arte maskesi takmýþ, piþmiþ kelle gibi sýrýtýyor. Ýçimden sahneye çýkýp yüzündeki maskeyi çekip almak geliyor. Acaba maskenin ardýndan ne var?
|
|
49
|
|
|
|
Aþk, insanýn yaþamýnda her zaman var olan, yaþanan bir olgudur. Küçük yaþlardan, ileri yaþlara kadar, insanýn tattýðý, asla vazgeçemediði bir duygudur. O nedenle insan hep “Aþkýn yaþý var mýdýr?” diye sormuþtur.
Oyun yazarý Alfonso Paso 1926- 1978 yýllarý arasýnda yaþamýþ bir yazar. Birçok tiyatro oyunlarý, televizyon film senaryosu ve sinema senaryolarý ve hikâyeler yazmýþ biri.
Oyun, önce bir doktor kliniðinde iki hasta yaþlýnýn sýra beklerken tanýþmalarýyla baþlar. Dekor, bir hastane veya bir doktor kliniðidir. Koltuklar, telefon, duvarlarda resimler vardýr. Basit bir dekor olmasýna raðmen albenisi iyi olan bir dekordur. |
|
50
|
|
|
|
Toplumcu gerçekçi algýyý alan bir seyirciye sahibiz. Geleneksel tiyatro ile bütünleþtirebilirsek ortaya güzel bir eser çýkar. Kendi ülkemin kültürünün de diyaleðinin de bu sürece katýlmasý gerektiðine inanýyorum. Bunu yaparken birini dýþlamak doðru deðil diye düþünüyorum.” diyor. |
|
51
|
|
|
|
Geleneksel Mûsýkîmize yapýlan asýlsýz ve mesnetsiz iddialara bir cevap... |
|
52
|
|
|
|
Bu gün ülkemizde sanata ve sanatçýya gereken deðer maalesef verilmiyor. Örnek verecek olursak müzisyenler sadece þarkýcý olarak düþünülüyor. Oysa sanat bir bütündür. Her sanat dalýnýn ayrý sanatçýlarý vardýr. Bunlarýn hepsi kendi alanýnda ayrý bir deðerdir. Edebiyatçýlarýmýz, ressamlarýmýz, heykeltýraþlarýmýz, müzisyenlerimiz artýk aklýnýza ne geliyorsa yani sanatla uðraþan her kimseyi kast ediyorum. Bunlarýn hepsi üretiyorlar. Topluma bir þeyler vermeye çalýþýyorlar. |
|
53
|
|
|
|
Türkiye’nin gündem maddesi belli. Cinayetler, suikastlar, siyasi belirsizlik, komplo teorileri, ekonomik ve siyasi istikrarsýzlýk derken toplumda hat safhada yaþanan gelecek korkusu. Haber bültenleri, insanýn içini karartan haberlerle dolup taþýyor ama bu ülkede sesiz sedasýz güzel þeyler de oluyor. Her türlü olumsuzluða karþýn; inançlarýný, sanatsal üretimleri ve umutlarýný bir çýkýna koyan, bir avuç “sanatçý cengaver” Paris yollarýna düþüyor. Ýzmir, Ýstanbul ve Eskiþehir’den resim, heykel, seramik ve özgün baský dallarýnda çalýþan 10 sanatçý “kendi kiþisel çabalarý” ile Türkiye’yi temsil etmek için gittikleri Paris’te, uluslar arasý sanat platformunda büyük baþarý kazanýyor. Tabii bundan hiç kimsenin haberi yok. Çünkü Pop Starlarýn yüceltildiði, sözde sanatçýlarýn meydanlarý boþ bulduðu, ciddi bir “kültür, sanat erozyonun” yaþandýðý ülkemizde, Fransa’da kazanýlan bu baþarýnýn haber deðeri bile yok.
|
|
54
|
|
|
|
Oyun, Salamis Harabelerinin büyülü ortamýnda loþ ýþýklar altýnda bir savaþ sahnesi ile baþladý. Burada iki kardeþ karþý saflarda savaþýp Thebai için dövüþür. Ýkisi de ölür. Kral, ülkeye saldýrdýklarý için gömülmelerine izin vermez. Çünkü düþman, ne olursa olsun düþmandýr. |
|
55
|
|
|
|
Acaba jüri üyelerinin hemen hepsi mi Adnan Varýca’yý ödüle layýk gördü... Yarýþmaya katýlan hangi sanatçý kaç oy aldý... Yoksa diðer adaylar detaylý olarak deðerlendirilmeden mi ödül Varýca’ya verildi... |
|
56
|
|
|
|
Sayýn ÝzEdebiyat ailesi üyeleri arkadaþlarým, yazdýklarýmýzý paylaþtýðýmýz gibi, dertlerimizi ve sevinçlerimizi de paylaþmamýz, birbirimize yardýmcý olmamýz gerektiðini düþünüyorum. Rahatsýzlýklarým konusunda, medyamýz da tepkisini ortaya koyduðu halde hala, adý geçen kurumlardan bir ses çýkmamasý þaþýrtýcý.
|
|
57
|
|
|
|
"Carmelo ve Paolina" adlý tiyatro oyununun eleþtirisi |
|
58
|
|
|
|
Bir ülke ki, Edirnenin dýþýnda da ün yapabilmiþ bir sanatçýsýný, hiçbir gerekçe ortaya koymadan, ulusal diye anýlan bir fuarýndan men etmek istiyor... Ve ayýrýmcýlýk yapýlan sanatçý üstelik, ayný fuara 8 defa katýlmýþ ve ayrýca 2 kez de Amerika’daki galerisiyle diðer bir ulusal fuarýmýzda yer almiþ...
|
|
59
|
|
|
|
Alabildiðince büyük bir müze olan Reina Sofia, sanatseverler için mutlaka, ama mutlaka görülmesi gereken bir müze. Saatlerce gezmekle bitiremiyorsunuz. Hatta en az 2 gününüzü buraya vermeniz gerekiyor.
Yüzlerce resim, binlerce sanat eseri, alabildiðince farklý ürünler size hitap ederek, sizleri büyülüyor.
Müzede hayran hayran gezerken, ansýzýn bu tablonun önüne geliyorsunuz. Birdenbire kalabalýðýn arttýðýný, korumalarýn fazlalaþtýðýný görüyorsunuz. Öyle ha deyince yaklaþamýyorsunuz tabloya… |
|
60
|
|
|
|
Terapi romaný iç içe giren olaylarla okuyucuyu büyük bir gerilime sokan bir eser. Adeta bir korku filmi izler gibi geriliyorsunuz sayfalar ilerledikçe. Ve hep kafanýzda ne olacak diye sorular soruyorsunuz. En önemlisi de “Kim bu Annan Spiegel?” demekten kendinizi alamýyorsunuz. Kitap boyunca kendinizi hep bir bilmece oyunu içinde buluyorsunuz. Durmadan bu bilmeceleri sorup duruyorsunuz kendi kendinize… |
|
|
|