Umutsuzluğa düşmeyin. -Charlie Chaplin |
|
||||||||||
|
Öğle vaktiydi. Yemek zamanı. Biraz yürüdüm. Sonra gözüme bir balıkçı lokantası ilişti. Bu civarda yeni açılanlardan biri. Küçük bir yer burası. Lokantanın yanında bir de balık tezgâhı var. Buradan balığınızı seçip sipariş verebiliyorsunuz. Ben de öyle yaptım, bir karagöz seçtim. Sonra içeri girdim. Tam ortadaki iki kişilik masaya yalnız, kapıya dönük oturdum. Sağ tarafımdaki duvara kocaman bir tablo asılmış. Önce tabloya şöyle bir baktım. Sonra gözüm tekrar o yöne kaydı. Baştan itiraf etmeliyim, ben resimden hiç anlamam. Ne ressamları tanırım ne resimlerini, tam bir resim sanatı cahiliyim. Bu durum benim güzel bir şey gördüğümde güzel dememe veya orada ne gördüklerimi kelimelere dökmeme engel olmamalı değil mi? Öyle düşündüm. Resim Sirkeci iskelesini karşıdan gören biri tarafından ama büyük ihtimalle o manzaranın karşısına geçmeden -kafasındaki izlenimi- çizilmiş bir yağlıboya çalışması. Bunu Süleymaniye’yi Yeni Cami’ye bu kadar yakın çizmesinden anlayabiliyorsunuz. Zaten ressam resmin arka planındaki o camileri yapmak için değil, iskelede burnu bana doğru bakan sütbeyazı vapuru çizmek için yapmış. Bana öyle geldi. İşte bende bu vapuru anlatmak için bu kelimelere başvurdum. Beyaz bir vapur bu, ama süt beyaz, önünde martılar uçuyor, onlar da sütbeyaz. Denize beyaz ne çok yakışıyor veya ressam ne güzel yakıştırmış. Vapur zihnimde canlı, düdüğünü duyar gibiyim. İstanbul’u özledim galiba. İngilizler gemilere kadın isimleri verirler. Kesinlikle haklılar. Suyun üzerinde zarafet simgesi… Bir de kuğular var. En çok kuğu resmine rastlarım, suda yüzen. Bir İstanbul vapuru öyle dışarıdan alır yavaş ve zarifçe karaya yaklaşır. Kalkarken de öyle, içerdeysen bazen anlamazsın bile iskeleden ayrıldığını. Dalgalara hafiften karşı durur, ezmeden gitmek ister gibi onları. Kendisi de arkasında dalgalar yaparak gider. Dalgalar kırılırken beyaza dönerler. Uçakla deniz üzerinden uçarken dalgalar değil dalgaların beyazları görülür. Mavi birden beyaz olur. Beyaz bir vapur, sütbeyazı… İstanbul’a gitmeliyim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ALİ YERLİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |