Herşeye imgelem karar verir. -Pascal |
|
||||||||||
|
Hasan TÜLÜCEOĞLU İlahiyat fakültesinde Din Psikolojisi hocamız sayın Ali Murat Daryal, bir dersinde “rakı içmek mi, viski içmek mi daha günah?” diye sorduğunda herkes şaşıp kalmıştı. Bildiğimiz ve öğretildiği üzere sarhoşluk veren tüm içeceklerin bir damlası bile haramdı; yani günahtı. Günahı işlemenin azlığı yada çokluğu olur muydu? Evet aslında olurdu. Rakı ve benzeri içkiler salt bir kültüre ait değildi. Ancak viski Batı, Hıristiyan kültürünün bir içkisiydi. O kültürü yansıtan özel ritüelleri vardı. İçki içmenin günahlığı yanında birde Hıristiyanlara benzeme günahı işlenmiş oluyordu. Zira Peygamber Efendimiz, “kim bir kavme benzerse o da onlardandır” buyurmuştu. Hıristiyanlara özenti ve hayranlıkla onlar gibi olmak anlamında yaptığımız davranışlar, Müslümanlıktan ayrılmayı sonuç verecekti. O gün olmasa bile zamanla hocamız Ali Murat Daryal’ın ne demek istediğini çok iyi anlayacaktım. Günün her saatinde medyanın kültürel bombardımanına uğradığımız bugün, yerli dizilerin tavan yapması üzerine sayın hocam Daryal benzeri bir yaklaşımla, bu yerli dizilerin yabancı dizi ve filmlerden daha çok manevi kültürümüze zarar verdiğini söylüyorum. Elbette ki yetişkinliğimde Dallas ve benzeri diziler bizim fikrimizi, zihnimizi, ahlakımızı, en çokta davranışlarımızı etkiledi. Ama şunu biliyorduk ki, bu izlediklerimiz, yabancılardı ve onları anlatıyordu. Etkilenmekle ve özenmekle birlikte sonuçta izlediğimiz kahramanlar bizden birileri değildi. Yabancı film ve diziler izlerken en azından böyle bir farkındalığa sahiptik. Zamanında yabancı pembe diziler yanında pirim yapmayan yerli diziler, gün geldi devran değişti tavan yaptı. Salt baskıcı düzene karşı başkaldıran Köroğlu misali tüfek icat oldu mertlik bozuldu. Tarihi, dini, manevi, kültürel, bizi biz kılan değerlerimiz yerli dizi ve filmlerle alttan alta, gizliden ve işmamla biz farkında olmadan yıkılmaya başlandı. Hoş ya bu yıkım ve saldırı başlangıçtan beri vardı. Roman ve tiyatro ile başladı. Sinemanın keşfiyle Yeşilçam oluşumuyla artan dozda devam etti. Halit Ziya’nın ‘Mai ve Siyah’ romanı o günün Müslüman gençliğini Batı hayranlığı yönünde hem de ne etkilemişti. Bu yetmemişti. Yüzyıl kadar sonra dizilerde ete kemiğe büründürülerek gençliğin daha derinlerine enjekte edildi. Yeşilçam filmlerinin hiçbirinde içkiye tutku ve özentiyi sahnelemeyen sinema göremezsiniz. O ilk dönem bazı filmler ve pek nadir kardelen çiçeği gibi yapılmış milli sinemalar dışında. Merhum Yücel Çakmaklı’nın filmleriyle, Mesut Uçakan’ın Yalnız Değilsiniz filmi ve Hekimoğlu İsmail’in eseri Minyeli Abdullah ile dini, manevi ve milli kültürümüz adına ümitlendik. Sahi bu kulvarda film dünyası niye devam etmedi yada ettirilmedi? 28 Şubat kabusu sürecinde dini değerlere öncelik veren bir partinin iktidara gelmesi bu topluma biraz nefes aldırıp rahatlatmıştı. Bu noktayı eleştiri için değil farkındalık olarak özellikle belirtiyorum: Medyanın tarihi, dini, manevi ve kültürel değerlerimize olan bombardımanı maalesef artan bir oranda devam ediyor. Tarihi değerlerimize saldırı olarak gördüğüm Muhteşem Yüzyıl, sayın Fethullah Gülen Hocaefendi’nin geç gelen açıklamasına rağmen hala devam ediyor. Muhtemelen benzer özellikli farklı isimlerde tarihi diziler devam edecek. Japonlar, kendi teknolojilerini kurmalarına rağmen Batı dünyası gibi kültürlerini bu ürünlere yansıtamadıkları için eleştirilir. Kendinden bir şey katıp kendilik haline getiremediğin bir teknoloji ürünü elbette ki, ilk çıktığı yer Batı kültürüne hizmet edecektir. Peygamberimiz, Müslümanlık kültürü oluşturma babında bir Yahudi gibi traş olan ashabına Yahudiler gibi traş olmamayı tenbih etmiştir. Yukarda belirttiğimiz gibi “‘Men teşebbehe bi-kavmin fe-hüve minhüm” (kim bir kavme benzerse o da onlardandır) hadisi, (Ebû Davud, Libas, 4; Müsned, 2/50) sahih hadislerden ve tüm asırlardaki tüm Müslümanları bağlayıcı hükmü olan önemli bir hadistir. Viski ve şampanya, içki içmenin günahlığı yanında bir kültüre özentiyi beraberinde getiriyorsa; yerli diziler, benzerleri yabancı dizilerden daha etkin, içten, alttan ve samimi anlamda tarihi, dini, manevi değer ve kültürlerimizi daha çok tahrip edip zarar veriyor. Osmanlı son döneminden bu yana, eğitim ve medya yoluyla yavaş yavaş etkili bir kültürel erozyon yaşıyoruz. Fuad Paşa misali, ne güçlü ve bereketli kültür ve değerlerimiz varmış ki yüzyıldır dışardan yapılan aşındırmalara; son dönem içerden kendi elimizle yaptığımız kültürel yozlaştırmalara rağmen hala kendilindiğimizi, tarihi, dini manevi değer ve kültürümüzü kaybedemedik.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © hasan tülüceoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |