Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
“Şaka yapıyorsun değil mi Selim?...” dedi Nihal. Telefonun karşısındaki ses tedirgin ve endişeli bir ses tonu ile aniden gelen bu haberin hiç de şaka olmadığını anlatır gibiydi. “Keşke şaka yapsaydım…” dedi Selim. “Bilirsin , iş yerine en erken o gelir “ dedi Selim. Gerçekten de öyle idi. Ömer işine aşık biriydi. Sabah en erken iş yerine damlayan tiplerdendi. Onun iş yerine geldiği saatlerde iş yerinde kimse olmaz dı. “Peki ne oldu kocama anlatsana!...” diye bağırdı Nihal. “Önce biz de bunun bir şaka olduğunu sandık. İş yerine geldiğimizde ofiste kimse yoktu. Arkadaşlarımızdan biri tuvalete gidene kadar. Tuvalete giden koridorun üzerinde kan lekeleri olunca çığlığı bastı. Nihal bu konuşmanın sonunun nereye varacağı konusunda korkmaya ,gözlerinden yaş akıtmaya başlamıştı. “Hepimiz oraya doğru koşturduk. Kan lekeleri erkekler tuvaletinin kapısına kadar gidiyordu. Tuvaletin kapısını açtığımızda her yer ama her yer kan içindeydi.” “Bütün bunların Ömer’le ne ilgisi var?...” diye haykırdı Nihal. Sesi endişe ve korku içersindeki Selim, Nihal’in sorusunu cevapladı. “Nihal, Ömer ortada yok. Ondan başka herkes burada. Kocan kayıp!...Saatlerdir Cep telefonunu arıyoruz ama kapalı dedi” ********************************************************** Kulaklığının sesi sonuna kadar açıktı. Ofisteki masasına kafasını gömerek öylesine yapışmış, gelen müziğin sesine öylesine konsantre olmuştu ki, arada bir avazı çıktığı kadar “Benim belki de bir bildiğim var…” diyerek Şebnem Ferah’ın şarkısının nakaratına eşlik ediyor, ofiste kim varmış? Kim yokmuş? düşüncesini bile umursamadan bas, bas bağırıyordu Sevcan. Koridorun en sonunda yer alan odada ise; Cep telefonundan gelen şu anda asla karşı cevap alma şansı olmayan “Alo!,Alo! Nihal orda mısın?” diyen Selim'in feryadına karşın, Nihal ne yaptığını bilmeden ayağa kalkmaya çalışmış odadaki her şey ile birlikte dönmeye başlamıştı. Şebnem Ferah’ın şarkısı tüm iş yerini adeta işgal etmiş,Nihal’in yere yığılmasına sanki fon oluşturmuştu. Şebnem Ferah,Sevcan’ın kulağına “Senin gördüğün yanağımdan süzülenler asıl içimde içinde yüzdüğüm bir deniz var…” fısıldırken Nihal’in gözleri kararmış bir halde dinlenme odasındaki koltuğa ulaşma gayretlerine sanki eşlik ediyordu. Bu arada Ömer’in iş yerinin önü ana,baba gününe dönmüş. Polis arabalarının kırmızı mavi parlak ışıkları,silen seslerine karışmıştı. Nihal birkaç hamle ile koltuğun en uç tarafına ulaşmaya çalışırken, artık gücünün kalmadığının farkında olarak yere yığıldı kaldı.Müzik bitti. Bir iki dakika sonra dinlenme odasında kıyamet kopmuş, Sevcan’ın yardım çığlıkları bu kez Nihal için iş yerinin her yerini kaplamaktaydı.Dinlenme odasında Nihal’i yere yığılmış bir şekilde bulan Sevcan’ın yardım feryadı dinlenme odasına birkaç kişiyi bir anda toplamıştı.Nihal ise; yarı baygın bir halde hemen yanı başında bulunan Sevcan’ın korku ve endişe dolu ağlamaklı yüzünü görüyor.Ağzını kıpırdatmak bir şeyler söylemek istese de kendinde hiçbir güç bulamıyor,karşısındaki kalabalığın sadece “Nesi var?” ,hemen hastaneye götürmeliyiz!...” gibi telaşla söylenen cümlelerini bir uğultu halinde işitiyordu. Gözlerini açtığında ise; Bir hastane odasında olduğunu fark etti.Yanı başında Sevcan vardı.Elleri hala buz gibiydi. Güç bela “Sevcan…” diye mırıldandı. “Sus konuşma!...” dedi Sevcan. “Kendini yorma lütfen…” Sevcan’ın gözlerinde aynı korku ve endişe olmasına rağmen Onun da her şeyi öğrendiğini hissetti. “Ömer…” dedi. “Ömer nerede? …” Hıçkırarak ağlamaya başladı. Sevcan ise Ömer’in nerde olduğun bilmiyordu.Nihal’i hastaneye götürürken,Nihal’in cep telefonu Selim tarafından yine aranmış,bu sefer telefonu açan Sevcan olmuştu. Selim olan biten her şeyi Sevcan’a da anlatmıştı,anlatmasına rağmen ama; tıpkı Nihal gibi kafasında bir sürü soru işaretleri bırakmıştı. Şimdi Nihal’e bu konuda ne söyleyebilirdi ki. Onu yatıştırmak,toparlanmasına sağlamaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. “Merak etme …” dedi Sevcan. “Önce sen bir iyi ol!...” “Polisler onu arıyorlar.” dedi iyimser ve güçlü bir tavırla “Hem Ömer’e hiçbir şey olmamıştır.Göreceksin onu mutlaka sağ salim bulacaklar” dedi. **************************************************************** Odanın dışında Ömer’in çalışma arkadaşı Selim,bir koltukta boş ve anlamsız bakışlarla etrafı seyrediyordu. “Dalmış gitmişiniz….” dedi biri. Selim birden irkildi.Karşısında esmer mavi gözlü uzun suratlı bir adam,oldukça sakin bir tavırla ona hafif bir tebessüm ile bakıyordu. “Kendinizi toplasanız iyi olur.Çünkü bu olay gerçekten çok karışık.Bu arada adım Cengiz.Komiser Cengiz…”Selim’in baş döndürücü bir şekilde gelişen olaylardan başı iyice ağrımaktaydı.Ömer’in iş yerindeki en yakın arkadaşı idi.Bu yüzden ona ve eşine yardım etmek istiyordu. “Biliyorum Komiser,biliyorum dedi…” “O nasıl ? …” dedi komiser. “Şu anda içeride.Sakin gibi görünüyor.” dedi Selim. “Onlar hakkında ne biliyorsun? Yani onları karı,koca olarak en yakından tanıyanlardan biri sensin.” dedi Komiser. Ne söyleyebilirdi ki Selim. Nihal arada bir eşinin iş yerine ziyarete gelirdi.Ama çok uzun kalmazdı.Yine de ikisinin birbiri ile uyumlu bir görüntü çizdiklerini düşünmekteydi. Bir kaç defa eşi ile birlikte Ömer ve Nihal’in evlerini ziyarete gitmişler oldukça eğlenmişlerdi. İkisi arasında sorunlu bir ilişki görünmüyordu. “Araları gayet iyi idi Komiser. Aralarında her hangi bir sorun olduğunu sanmıyorum.” dedi Selim. Komiser ayakta kalmaktan sıkılmıştı besbelli. Selim’in yanında bulunan boşluğa oturdu.Sakin bir ses tonu ile sordu. “Sence de biraz garip değil mi? Bütün bu olan bitenleri bilmesi…” “Evet!...” dedi. donuk bir ses tonu ile Selim. “Evet! Garip…” “Ama yine de iyi biridir Nihal…” Komiser Selim’in yanına biraz daha sokularak, “İyi mi ?...” dedi. “Biliyor musun?... Ben küçükken, üvey annem beni hemen,hemen her gün döverdi.Ama babamla gittiğimiz her aile toplantısında kendi oğlundan çok, önce beni okşar,sever doyururdu.Başında buna hiç anlam verememiştim .Sonraları kavradım neden böyle davrandığını.Çünkü üvey annem hem babama,hem de ondan daha çok kendi ailesine iyi görünmek istiyordu.” “Şimdiye kadar bir çok suçlu ile karşılaştım.Aslında hepsi aynı üvey annem gibi iyi görünmeye çalışıyorlardı. Bu yüzden Selim bey, İyi olanı ya da iyi diyebileceğin birini gerçekten derine inmeden bilebilmek çok olanaksız. “Selim Komiser’in konuşmasını dalgın bir şekilde başı yere eğik bir şekilde dinlerken birden başını kaldırdı ve Komisere sordu. “Sizce bu olayda onun parmağı var mı?...” “Bilmiyorum…” dedi Komiser. “Seni ilk arayan o değil miydi?...” “Evet,O aradı “ dedi Selim. “Arayıp,Ne demişti sana?...” Ömer buz gibi kesilmişti.O anı hatırlamak istemezken,zoraki olarak o günü anlatan kelimeler dudaklarından dökülmeye başladı. “Ofisteydim.İş yerine yeni gelmiştik.Bütün herkes çalışma ofisindeydi.Bir tek Ömer yoktu.Sonra birden cep telefonum çaldı.Arayan Nihal’di.Sesi çok telaşlı ve ağlamaklı geliyordu.” “Ona bak!...” dedi. “Kime ?...” dedim “Ömer’e, Ömer’e lütfen bak!...” “Niçin ?...” dedim. “Soru sorma,Ona lütfen bak ve beni ara…” dedi “Telefonu kapattım.Oda da herkes bu garip konuşmanın farkına varmış gibi yüzüme bakıyordu. “Ömer’i çalışma ofisinin dışında bulabileceğim umudu ile hızla masamdan kalkıp,Ofis’in dışına çıktım.Koridorda benden başka kimse yoktu.Sonra aklıma erkekler tuvaleti geldi. Oraya doğru koştum.Kapıyı açtığımda gördüğüm manzara tüyler ürpertici idi.Erkekler tuvaletinin her yanı kanlar içindeydi.” Selim bir daha asla hatırlamak istemediği bu kabustan kurtulmak istiyordu. O an ile ilgili aklında kalan son fotoğraf olan kanlar içersindeki tuvalet görüntüsünü beyninden silip atmak istiyordu.Ve bir çırpıda o sahneden çıkarak,Komisere geri döndü. Komiser’in yüzüne baktı. “Sonra,Onu aradım,Nihal’i…” “Kocasının ofiste olmadığını falan söyledim.Uzun bir sessizlik oldu Sonrasını sizde biliyorsunuz.Orada fenalaşmış.” ****************************************************** Zor koşullarda büyümenin, insan ruhuna verdiği bir çok zarar da olsa, O ruhu hayata karşı savaşçı kılan ve sürekli teyakkuz halinde, güzel bir yanı vardı.Komiser Cengiz, hepimizin bildiği klasik bir geçmişe sahipti. Önce öz annesini 9 yaşındayken bir trafik kazasında kaybetmiş.Anne hasretine tutulmuş.Bir iki sene sonra babası bir kadınla evlendikten sonra,üvey annesinin hışmı altında büyümüş,sokaklarda cep harçlığını seneler boyunca çıkarmaya çalışmış,sokağın ekmek parasını çıkartacak cömertliğinin yan sıra,adiliğini,pisliğini öğrenmiş biriydi. Yıllar boyunca yaşadığı her şey’e karşın kaderinin annesini kaybetmesi ile gelişen ve babasının ona asla sahip çıkmaması ile tamamlanan öyküsünde zaman,zaman Yaradana karşı herkes gibi “Niçin ben?...” dese de hayatla mücadele etmeden bir an vazgeçmeden polis okulu sınavlarına girmiş,uzun ve meşakatli meslek yolculuğunda basamakları başarı ile hızla tırmanmış Cinayet Masasına Komiser olma mertebesine kadar gelmişti. Komiser’e göre adalet, iyi ve kötü arasında yada melekler ve şeytanlar arasındaki mutlak hakimiyetin denge noktasının ta kendisi idi.Bu dünyada işlenen her suçun yada her iyiliğin bir kelebek etkisi yarattığına.İnsanların Kaderinin işlenen her suçta ve iyilikte dolaylı olarak etkilendiğine inanmaktaydı.Şu an görev edindiği bu vaka da sadece Nihal’in üzerinde bir şüphesi yoktu.Olay günü çalışma ofisinde yer alan herkesin tabi ki de Selimin de şüpheli kişiler içersinde olduğu muhakkaktı. "Selim bey......" dedi mesafelli bir tavırla. "Bu olayda yer alan herkes masum oldukları ispatlana kadar potansiyel bir suçludur. Bu yüzden hem siz hem de olay yerinde çalışan diğer arkadaşlarınız da sakın ola Şehirden ayrılmayın.Bu olayla ilgili olarak gerek olay yerinde gerekse emniyete çağırılarak bir çok soruya maruz kalacaksınız" Selim komiserin bu sözlerine saşırmış ve hiddetlenmişti. "Ne yani benim bu olayla bir ilgim olduğumu mu söylemeye çalışıyorsunuz?..." "Evet..." dedi komiser. "Bu olayda yer alan herkes gibi siz de bu olasılığın içersindesiniz." Komiser Cengiz Selim'in yanından ayağa kalkarak Nihal'in bulunduğu odanın kapısına doğru yöneldi.Ve odaya yönelirken selime seslendi. "Siz sanırım burdasınız." Selim'in ve aynı zamanda Ömer'in patronu yaşanan bu tatsız olaydan çok rahatsız olmuştu. İş yerinde Ömer'in en yakın arkadaşı olarak Selim'i bildiği için Nihal'le ilgili süreci takip etmesi için Selim'i görevlendirmişti. "Evet..." dedi Selim. "Burada kalmayı hem ben kendim istiyorum.Hem de iş yerim böyle uygun gördü. "O halde burada kalın,ben bir Nihal hanıma bakayım,bakalım durumu nasıl?..." dedi Komiser. Odaya girdiğinde hıçkıra,hıçkıra yatağında ağlayan bir kadın ile hemen onun yanı başında bu kadını yatıştırmaya çalışan çaresiz diğer kadını gördü,Komiser Cengiz. Sessizce yanlarına yaklaştı.Yataktaki kadın ağlamasına diğer kadın ise,onu yatıştırmaya devam ediyordu. Odanın içinde az ötede duran sandalyeyi sert bir şekilde kavrayıp her ikisinin kendisini rahat bir şekilde görebileceği konuma çekti.Sandalyenin iç gıcıklayan sesi iki kadına birden odaya birinin geldiğinin haberini vermişti. "Kusura bakmayın böyle sessizce girdim,rahatsız etmedim umarım." Ağlayan kadın,bir anda yatağından doğrularak Komiser'e baktı. "Siz polissiniz değil mi?" dedi. Bu durumdan olumlu bir tablo çıkarmaya çalışan diğer kadın hemen atıldı. "Gördün mü Nihal?...Memur bey Ömerle ilgili iyi bir haber getirmiştir belkide."dedi. Gelen adamın gözlerinin içine baktı Nihal.Gözlerinden hiç de hayırlı bir haberle gelmediğini hissediyordu. "Kocamı hala bulamadınız değil mi memur bey?..." Komiser sert bir şekilde çekip konumlandırdığı sandalyeye sessizce oturdu ve Nihal'in yüzüne bakarak "Maalesef kocanızdan henüz bir haber alamadık Nihal hanım" dedi. "Bu arada benim adım Cengiz,Başkomiser Cengiz.Bu olayla ben ilgileniyorum." Sevcan Nihal'in ellerinden sıkıca tuttu. "Biliyorum,onun başına çok kötü bir şey geldi" dedi Nihal. Komiser Cengiz Nihal'in kocası ile ilgili söylediği bu kesin yargıdan yola çıkarak konuya biran önce girmek istedi.Kafasında anlam veremediği bir sürü soru dolaşmaktaydı. "Aslında bende bunu merak ediyorum" "Özellikle de kocanızın başına bir şey geldiğini aynı gün aynı saat de bilerek,Selim ile aranızda geçen o telefon konuşmasını hanfendi." "Doğrusunu isterseniz bu çok garip ve merak uyandırcı..." Kötü bir gün geçirmiş ve olayın şokunu hala üzerinden atamayan Nihal için bu cümleler soğuk bir duş etkisi yaratacaktı.Sevcan bunun farkına varıp,müdahale etmek istedi. "Komiser bey,Nihal şu an hiç iyi değil bu konuyu daha sonra konuşsak...." Komiser'in Nihal'e yönelik kurduğu cümleler soğuk bir duş etkisi yaratmakla kalmayıp bir öfke fırtınasına dönüşmüştü. Bağırdı...... "Siz ne diyorsunuz!... benim kocam şu anda kayıp ve siz onu arayacağınıza beni sorguya çekiyorsunuz." Komiser kendisine görevinin yaşadığı bir çok olayda hatırlatılmasına alışkındı. Bu hatırlatmadan hiç rahatsız olmadan sözlerine devam etti. "O sabah erkenden kocanızın iş arkadaşı Selim'i arayıp,kocanızın ısrarla nerede olduğunu soran ve hatta başına bir şey gelmiş olabileceğini Selim'e ima eden siz değilmiydiniz?..." Sevcan yaklaşan öfke fırtınasın farkına varmış,Nihal'in ellerinden sıkıca tutmuştu. Ve öyle de oldu.Nihal öfke ile yataktan fırladı ve yerinden kalktı.Hıçkırarak ağlamaya ve bağırmaya başladı. "Beni mi suçluyorsunuz yani?...Yani ben kocama bir zarar mı verdim diyorsunuz?... Buna gülerler biliyor musunuz,buna herkes güler.Çünkü buradaki herkes benim kocamı ne kadar çok sevdiğimi bilir. Size az öncede söyledim sizin işinizde onu bulmak..." "Bulun onu!... lütfen bulun,Lütfen...." Sevcan yataktan ayağa fırlayan Nihal'in elinden zorla tutup yatağına götürmeye çalıştı. Bu öfke nöbetinin geçmesi için Komiser'in odayı mutlaka terketmesi odadan uzaklaşması gerekiyordu.Tam bu konuyu Komiser'e söylecekken,bağrışları duyan bir doktor ve hemşire odaya palaspandıras girdi. "Nihal hanım lütfen yatağınıza yatarmısınız" dedi doktor. Nihal çok öfkelenmişti.Aslında komiserle konuşmak istiyordu.Anlatmak istediği şeyler vardı,Komiser'e Komiser Cengiz odada ki bu negatif enerjinin sormak istediği sorulara almak istediği cevaplara şu anda hiç bir faydasının olamadığını anlayarak tam odadan çıkmaya yeltenirken,Nihal atıldı. "İnternet'te arama motoruna bakın komiser bey...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © erdal divriklioğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |