Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Sevgili günlüğüm; Ah benim ızgara köftem, oymalı ceviz büfem, çam fıstıklı künefem. Nasılsın, iyi min? Beni soracak olursan, aynen bildiğin gibiyim. “Ölem desem ecel yok; kalam desem, mecal yok.” hesabı; orta yerlerde geziyom. Dün akşam bi ürya gördüm ki sevgili günlüğüm, bu seferki evlere şenlik. Her zamanki gibi korkunç değildi. Pek eğlenceliydi. İlk defa şöyle doğru düzgün bi ürya gördüm. Uyanınca da, keşke bu ürya gerçek olsa dedim, Emel Sayın gibi. Üryamda, başbakanın koruması gibi hiç yanından ayrılmayan biriymişim. Görevimin ne olduğunu bilmiyom.Tam seçemedim. Ama, başbakan nerde, ben ordayım senin anlayacağın….Bi akşam, ev ziyaretine gidiyoz başbakanla. Aycık hoşbeş ediyoz, resimle çekiniyoz. Bize, nefis baklava ikram ediyorla. Başbakan bi ısırım alıyo, ev sahibine “ Tatlının şekeri fazla olmuş. Şekeri ucuz buldunuz galiba.” diyo. Kadın ne dese beğenirsin! “ Sen ne anlarsın tatlıdan? Madem çok biliyorsun, siyaseti bırak da baklavacı dükkânı aç.” demesin mi? Helâl olsun diyom içimden. Nasıl da cesur vatandaş. Ohhhh! Rahat durmuyo başbakan. Bu sefer de, “Sigara içen var mı bu evde? Sigara, sağlığa zararlı.” diyo. Nene lâzım! Evin delikanlısı; “ Milletin günah işleme özgürlüğü de var, sigara içme özgürlüğü de. Madem o kadar meraklısın insan sağlığına; siyaseti bırak da, tıp doktoru ol.” deyiveriyor. Açma gutuyu, söyletme kötüyü demişler. Aferin oğlum diyom içimden. Çünkü başbakan beni de çok bunaltmış. Ne yapsam suç oluyomuş. Yani nerdeyse, nefes alıp vermeme bile müdahale edecekmiş. Rüya bu ya, saçmalık dolu. Sonra sevgili günlüğüm; evden çıkıyoz, bi manavın önüne geliyoz. Başbakan, sebzelerin fiyatlarını okuyo yüksek sesle. “Manav kardeş, sivri biber çok pahalı. Ucuza sat da vatandaşım yesin. İndir şunun fiyatını elli kuruşa.” diye emrediyo. Manav da, ellerini arkasına koyup; “Madem o kadar istiyorsun vatandaşın ucuz sebze yemesini; o halde başbakanlığı bırak da, manavlık yap.” diye garşılık veriyo. Allah Allah! Noldu bu millete? Guzu gibi vatandaş, bugün aslan kesilmiş. Ohhhh! Benim hırsımı da alıyorlar diye çok seviniyom ama hiç belli etmiyom. Bi anlarsa, rabbimi sorar alimallah. Derken sevgili günlüğüm, manava alışverişe gelen vatandaşlardan birinin elinde muhalif bi gaste görüyo başbakan. Hışımla çekip alıyo koltuğunun altından gasteyi, yere fırlatıyo. “Niye bu gasteleri okuyorsun? Yalan haber yazıyorlar. Vatandaşımın haber alma özgürlüğüne hizmet etmiyorlar.” diye tepiniyo. Adam, yerdeki gasteyi galdırıyo yerden, başbakanın yüzüne sallayarak; “ Madem gasteleri beğenmiyorsun, siyaseti bırak; Aydın Doğan’ın yerine geç anasını satim. Gaste patronu ol.” diye garşılık veriyo. Ordan ayrılıyoz, basın açıklaması yapan bi grubun yanından geçiyoz. Basın mensupları, muhalefet partisinin adamları, öğrenciler falan hep orda.“Bu muhalefetin ve gezicilerin yaptıklarının Kur’an’da yeri yok. Milleti alenen kışkırtıyorlar. Günah günah.” diye söyleniyo başbakan. Ordaki gruptan bi yaşlı amca çıkıveriyo başbakanın karşısına; “Madem o kadar bilgilisin sevap- günah konusunda; siyaseti bırak da Diyanet’e geç. Ya da gel, bizim camiye imam ol.” diyo. Ürya bu ya; hiçbi goruma da vatandaşa sesini çıkarmıyo. Başbakana gızan, bağıran vatandaşlara neredeyse goltuk çıkacak gorumalar. Nasıl gorumaysa! Ne tekme, ne tokat atan va. Hepsi birer guzu. Başbakan bile sus pus. Bu sefer de aynı gruptan bi vatandaş; “Bilal- Gemicik, Bilal – Gemicik!” diye bağırıyo. Çok gızıyo başbakan. “ Bizim Bilal’in gemileri millete dert oldu. Başbakan oğlu diye gemiler almasın mı yani?” diye bağırıyo. Millet, altta galır mı? Gemileri yakmışlar artık demek ki. “O zaman oğlun TURGEV' i bıraksın, sen de siyaseti bırak.” Ro- ro seferi yap. “ diye bağrışıyorlar. Gorumalardan gene çıt yok. Şu üryanın saçmalığına bi bak hele. Ordan ayrılıyoz, resim sergisine gidiyoz sevgili günlüğüm. Resimlere bakarken, başbakan kızarıp bozarıyo, dudakları titriyo sinirden. Şimdi patlayacak diye içimden geçirirken, başbakan beni yanıltmıyo. Bir resmi gösterip; “ Şu resme bir bakın Allah lillah aşkınıza! Bu, resim değil, ilâhi bir ucube. Üstelik üzüm var resimde; üzüm demek, şarap demek.” der demez; sergiyi gezen gençlerden biri gelip, garşısına dikiliyo başbakanın. Ellerini cebine sokup; “Madem resimden bu kadar anlıyorsun, siyaseti bırak da resim yapmaya başla. Kim bilir belki ikinci bir Van Gogh olursun. ” diyo. Bu milletle nolmuş böyle diye şaşırıyom. Ürya bu ya, işte tam o sırada Memet Amca’n birden ortaya çıkıyo. Diyo ki başbakanın gulağına: “Saklama, hırsız edersin; çok söylenme, arsız edersin.” diye bir atasözü var. Millete bağıra bağıra, hakaretler ede ede; sonunda herkesi isyan ettirdin.”… Şu cesarete bak diyom içimden. Amanin bende bi sevinç sevgili günlüğüm bi sevinç. Milletin nihayet aklı başına geldi, baskılara dur dedi diye seviniyom. Sevinçten alkış tutarken bi uyandıysam, yataktayım. Meğer çok güzel bi ürya görmüşüm. Keşke gördüklerim ürya olmasaydı da gerçek olsaydı. Sabahtan beri, “Üryalar gerçek olsa.” şarkısını çığırıyom. Ama nerde! Bizim çilemiz daha dolmadı. Ne zaman dolacağını sadece Allah bilir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |