Kendinden daha uyanık insanları işe aldığın zaman, senin onlardan daha uyanık olduğunu kanıtlamış oluyorsun. -R. H. Grant |
|
||||||||||
|
Sosyalizmin Doğuşu: Sosyalizmle ilgili genel bir yanlış algıyı düzelterek devam edersek, insanlıkla daha derin bağlantısı olduğu anlaşılacaktır. Sosyalizm; merkantalist ve kapitalistlerin doğuşuyla ortaya çıkmış bir düşünce değil. Sosyalizm; insanın aklını ve düşüncesini kullanmaya başladığı tarihten itibaren var olan temel bir düşüncedir. Bunun ilk yaşanmışlığı tarih öncesi çağlara kadar gidiyor. Bu çağlardan en çarpıcı olanı Neolitiktir. Daha sonra birçok Dualist dinlerde devamını görüyoruz. Örneğin Brahmanizm, İndra Mitra, Konfüçyüs, Şamanizm, Zemdüştlük, Mazdek, Mani, Ezidilik, Babailik, Kızılbaşlık ve Alevilik en çok dikkati çekenlerdir. Pir Sultan Abdal'ın “Bir lokma bir hırka ya da Bir dost bir post yeter bana” deyimi sosyalizmin özü değil midir? Sosyalizmle ilgili daha farklı bir belirleme ise, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri sayın Abdullah Öcalan'ın, “Sosyalizmde Israr İnsan Olmakta Isrardır” kitabı ve değerlendirmeleri. Sosyalizmin insanlıkla birlikte başladığını daha somut şekilde ortaya koyuyor. Bunların yanında tek tanrılı dinlerin içerisinden İslami Fatimiler, İsmaililer. Karmatileri gösterebiliriz. Benzer şekilde Yahudilik ve Hristiyanlığın ortak düşünce yapısına dayanan Alman Thomas Müntzer'in her şey ortaktır düşüncesiyle köylü direnişlerini başlatması. Sosyalizmin tüm insanlık hareketlerini kapsayacak en açık ifadesi, insanın birçok egoist duygu ve düşüncelerden uzak, üst insan ahlak felsefesine göre yaşaması demektir. İşte tüm ipler bu noktada kopuyor. Çünkü sosyalist felsefeyi tam olarak kavrayıp benimsemek, derin insani entelektüel özelliğe sahip olmaktır. Böylece yaşamı, tanrıyı, dünyayı sorgulayıp inceleyen zahmetli kültürel yükün altına girmektir sosyalizm. Sosyalizme inanan çoğu insan dahi bahsedilen entelektüel ağırlığı kaldıramayıp, şeyleri genellemeyle idare etmeye çalışır. İnsan ilk doğuştan itibaren genetik olarak önemli insan özellikleri taşımış olsa da, entelektüel eğitimle bilinçlendirilmediği sürece yarım ve sakat yaşamaya devam eder. Bu da doğal hayvani özellikler demektir ki, doğada yaşayan hayvanlar gibi güçlü ve pratik olanın, güçsüzleri yok emesi anlamına gelir. İnsan için böyle bir yaşam ve davranışı düşünmek insanlığı inkar etmekle eş değerdir. Her şeyden önce insani vasıflardan beyin, bilinç, zeka ve düşünce yapısı entelektüellikle insanileşebiliyor. Birçok konuda olduğu gibi her birey, toplum ve kültürel yapılarda nasıl ki ahlak ve namus görecelilik taşıyorsa, hümanist entelektüel yapıda da böyle bir durum söz konusu. İnsanın tanrı, din ve güçlüye bağlanma psikolojisini kullanan çıkarcı asalak kapitalist ruhlu kişilikler, kültürel açıdan kendilerini fazla yormazlar. Çıkarcı hedeflerine ulaşmak için din, ırk ve psikolojik zaafları sürekli büyüten eğitim ve çalışmaları, entelektüellik olarak topluma empoze etmekteler. İfade edilen anlayışların, dünyada yaşanan her türlü olumsuzluğu Allah'ın yazdığı kader şeklinde görmeleri, mantık ve bilimden uzak tam bir kültürel entelektüel düşmanlıktır. Kapitalist entelektüel anlayış, insanı yaşayamaz duruma getirmişti böylece. Sosyalist insanlık hareketleri bu duruma, emek sermaye temel çelişkisinden (Antogonizma) yola çıkarak, din ve sermaye faşizmini önemli derece engellemiş oldu. Yeni Çağın koşullarına uygun işçi ve emekçi sınıfın modern sosyalist örgütlenmesi ise, Kral Marks ve Friedrich Engels'in kaleme aldığı “Komünist Manifesto'yla” 1848 yılında tüm dünyaya deklere edildi. I. ve II. Enternasyonalist ilkeler çerçevesinde dünya emekçilerinin birleşik hareket etmesiyle, kapitalizm birçok insani hakları kabul etmek zorunda kalmıştı. Bunun yansımalarını Avrupa ve Batılı ülkelerde burjuva demokrasilerinin yerleşmesinde görüyoruz. Daha sonra 1917 Ekim Devrimiyle Rusya'dan başlayıp Doğu Avrupa, Asya ve Latin Amerika'nın bazı ülkelerinde sosyalist sistemlerin hayata geçmesi, Sosyalist düşüncenin haklılığını her zaman kanıtlıyor. Kapitalist ve dinci unsurların tüm saldırına rağmen, 1990 yıllarına kadar sosyalist yönetimler insanlığa çok şey kazandırdı. Fakat sosyalistler, 2000'lerin teknolojik bilgi çağına uygun yeni bir manifesto geliştirmemeleri, birçok kazanımların kaybedilesine sebep oldu. Kendini yenilemeyen Reel Sosyalist yapılar ve sosyalist düşünce liderleri, Bilimsel Sosyalizmden dem vursalar da, şöyle bir çelişki önlerinde durmakta. 21. yy da nasıl yaşanacağıyla ilgili teorik anlaşılır ilkeler henüz sistemleştirilmiş değil. Bu yüzden dünyanın her yerinde sosyalistlerin, kapitalist emperyalizme karşı alternatif olamadığı düşüncesi giderek hakim olmaya başmıştır. Geçmişte veya günümüzde sosyalistleri zayıflatan veya alternatifsiz konuma getiren en büyük konuların başında din, ırk ve özel sermayenin yükselişi geliyor. Bunlara askeri, ekonomik saldırılarda eklendiğinde, sosyalistler ciddi anlamda zorlamaktalar. Genel durum bu çerçevede olduğuna göre, sosyalistler ne yapmalı? Kısaca ifade etmek gerekirse; sosyalist lider ve bilim insanları, “Bilimsel Sosyalizmin” ne olduğunu, teknolojik bilgi toplumunda nasıl yaşanacağıyla ilgili düşünceleri, sistemleştirip açık şekilde kamuoyuyla paylaşmalıdırlar. Sosyalistler herhangi bir fabrika işçisinin sorunuyla ilgilendiği halde, işçiler sosyalistlerin ateist olduklarını bildikleri için, bu düşünceye sıcak bakmamalarının nedenleri, temel teorik ilke olarak ele alınmalı. Aynı şekilde dini tüccar ve kapitalist burjuvazinin, din ve ırk milliyetçiliğini kullanmaları engellenmeli. Bunun için de dinler üzerinde bilimsel akılcı incelemelerle, kutsal kitapların sermaye ile cinsellikle ve ahlakla ilgili tüm yönleri açığa çıkarılması. Özel sermayenin hiçbir sınır tanımadan, devlet olanaklarını nasıl kullandığı, devlet ve dinlerin kutsal olmadığını, tüm iyi ve kötü özellikleri teorik politika olarak topluma anlatılmalıdır. Eskiden yapıldığı gibi direk mahkum ederek ya da düşman şeklinde değil, insanlıkla ve psikolojisiyle ilişkisi kurularak kültürel değişimler yaratılmalı. Diğer bir önemli nokta; sermayeyi kullanan uyanık ahlaksız kapitalistlerin para gücünün ellerinden alınması şarttır. Bunun tek yolu, ortak devrimci işletmeler ve kooperatifleşmeyi çağın koşullarına göre gündemleştirip, uygulamaya geçirmek tek seçenek olarak görünüyor. Bu vb. konular çözülmeden toplumsal çoğunluğun, sosyalistlere itibar göstermesi her gün zorlaşmakta. Kısaca sosyalizmim böyle bir tarihi geçmişi ve yeri vardır insan hayatında. Cemal Zöngür
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Cemal Zöngür, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |