Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Bu kurtun diğerlerinden daha atletik yaplı ve güçlü olduğu hemen belli oluyordu. Bakışlarındaki inatçılık kararlılık ve cesaret ve acımasızlık. Kendinden emin bakışlarda korkusuzluk görmüştü İsa. 7. kurt da yaklaşmayı denedi bir süre. Gerek İsa’nın dikkatli ve mızrağı ve gerekse mücadeleci tavrı sonuında onu da pes ettirdi. Kurtların can alıcı görevini üstlenen cesur kurt da umduğunu bulamadan geri dönmek zorunda kaldı. İsa bu duruma sevindi. Yendim onları dedi yüksek sesle. Birkaç salise sonra nerden geldiğin bilemediği 7. kurtu son anda fark edip eğildi ve ateşin dibinde yumuldu. Havada uçan kurt hedefi ıskalayıp barınağın üstüne düştü. Barınağın sivri odunlarından biri sol kasığına saplandı ve cıyaklayarak oradan uzaklaştı topallayarak, can havliyle. “Bu ne daha ilk gün. Şu yaşadıklarıma bak.” Büyük bir şaşkınlık içindeydi. Onları geri püskürtmüştü. Tam yedi kurdu. İnanılmaz büyük bir iş başardım dedi kendi kendine. Ama bu kez daha uyanıktı. Orada bir yerde bekliyorlar dedi içinden. Ateşe odun attı. Yorgunluğunu hissetti. Çok terlemişti. Ateşin alevleri yüzüne doğru dallaganldı. Hafif bir rüzgar çıkmştı. Kar ince ince yağmaya başlamıştı. Orada bir yerdeler ve durumuma göre insiyatif alıyorlar; ama beni yiyemeyecekler. Yedi kurt ip gibi hizalı biçimde ateş başına yaklaştı, her biri ayrı bir yeri tuttu sonra kıvırılıp yattılar; ama gözleri İsa’nın üstündeydi. İsa içinden dedi ki: Bu kez gerçekten işim bitti. Uykuya dalarsa saldırırlardı. Sürekli tetikte olacaktı. Bazı kurtlar gözlerini kapatıp uyurken bazıları şeytan gibi İsa’yı ve hareketlerini takip ediyordu. Ateşi söndüğünde…ki odunu çok az kalmıştı…üstüne çullanacakları kesinlikle. Hangi birine karşı koyabilirdi ki. Gurubun can alıcısı kasığından odunu çıkarmıştı ve orayı yalıyordu. Herhalde içlerinde en intikam dolu olanı o olmalıydı. “Panik yapma” dedi kendine İsa. Hepsini haklamanın yolu elbette vardır. Hiç de o kadar çaresiz durumda olmadığını düşünmeye çabalıyordu. Mızrak, ve bıçak elinde olduğu sürece şansı vardı. İsa uyumamak için direniyordu; ama göz kapaklarının düşmesine engel olamıyordu. Göz kapakları her düştüğünde onları kaldırmak tonlarca yük kaldırmak gibi zor oluyordu ve her seferinde kurtlar ona biraz daha yaklaşmış oluyordu. Mızrağa sımsıkı sarılıp her yönü kontrol ediyordu panikle. Gözleri son kez kapandığında onları bir daha kaldıramadı. Yüzü yaralı bereli kurtun dişlerini boğazında hissederek uyandı kabustan. Güneş doğmuştu ve kurtlar ortalıkla yoktu. Dün gece yaşadıkları bir kabus muydu ya da gerçek miydi? Kafası iyice karışmıştı. Peki neden gitmişlerdi ki.? Çişini yaptı. Teneke kutudan kar eritip içti. İyi hissediyordu. Toparlandı ve yola koyuldu. Aniden durdu. İzleri fark etmişti. Birçok iz. Bunlar olsa olsa geyik iziydi. Onların arasında kurtların ayak izlerini fark etti. Anlaşılan kurtlar bütün sürüyü rahatlıkla doyuracak geyik sürüsü için onu yemekten caymış olmalıydı. Kurt olsam ben de aynını yapardım dedi, kendinden ne kadar et çıkardı ki…çok az. Acaba gece neler olmuştu.,?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsa Kantarcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |