Bir önyargıyı yok etmek, atomu parçalamaktan daha zordur. -Einstein |
|
||||||||||
|
Öylesi kötü bir gün yaşadık ki; hem Atatürkçü bir parti lideri gözaltına alındı hem de vatandaşlarımız yanarak öldü. Ne yazık ki medyamız multitasking yani çok işlevsellik yapamadı. Sadece ama sadece bir habere öncelik verebildi. Hangi haberdi o? Vatandaşlarımızın kah yanarak kah ise zehirlenerek öldüğü ve vaktiyle Muharrem İnce’nin olduğu gibi, şimdiki gerçek CHP’li kalan Tanju Özcan’ın belediye başkanlığı yaptığı Bolu’daki yangın haberiydi. Sonuç? Biz yangında ölen sayısını duyup, kahrolurken, Atatürkçü parti lideri Sayın Profesör Doktor Ümit Özdağ; o arada cezaevine atıldı. Onun içeri atılmasından sonra oluşan başıboşluk da; milliyetçiliğin güçsüzlüğünü ortaya çıkardı… Yangından kaynaklanan oklar ise; alakası olmamasına rağmen, ufaktan Tanju Özcan’a döndürülmeye başladı. Başladı ki böylelikle kendisine de selam çakıldı. Nereye geliyorum? Şuraya… Evvelden biz bir ulus toplumuyduk. Böyle House of Cards tadında kozlarla güce gelmeyle uğraşmıyorduk… Her sabaha uyanmamızın bir nedeni vardı. Biz ki; Türklüğümüzle övünüyorduk. Gazetelerimizde dahi Türkiye Türklerindir yazıyordu… Çocukluğumuz desen, her pazartesi antlar içiyor, cuma okul çıkışı İstiklal Marşları okuyorduk… Müslüman’dık da… Ramazanda dışarıda yemek yiyemez, ayda yılda bir kez dahi camiye gittiğimizde namaz sonrası tanımadığımız insanlarla selamlaşıyor, tekrar gördüğümüzde ‘’naber abi’’ muhabbetine bağlıyor ve bayramlaşıyorduk… En önemlisi de Mustafa Kemal Atatürk’ün askeriydik. Bir olay olduğunda hepimiz kenetleniyor, topluca ses çıkarıyorduk. Niye? Bir evdeki acı, hepimizin acısıydı. Böyleydik biz. Şimdi… Bencilleştik… Yalnızlaştırıldık… Bireysel özgürlüğün; en önemli şeymiş gibi bize gösterilmesine izin verdik. Sonuç? Kedi besleyen çocuklu boşanmış anneler… Playboyluk yapan kart zamparalar… Neyin neden olduğunu bilmeyen anca tepki amaçlı ‘’ihmal’’ ve benzeri sadece sözlük tadında kelime paylaşabilen ‘’ama beni işimden etmeyin’’ kafasındaki sümük beyaz yakalılar… Daha da acısını yazıyorum… Yangının çıktığı otelin hemen yanında ‘’ben paramı verdim kardeşim’’ kafasında kayak yapan insanlar, insanlarımız… Hani… Kim kime neyi anlatacak? Kim ne yapacak? Ben şahsen bilmiyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Alp Şahin, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |