Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Son iki gündür bu devletin, değil 5, ciddi ciddi 15 adım ileride olabileceğini düşünmeye başladım. Öyle ki bir sene oldu oluyor sanırım… Çoluk, çocuk demeden sivilleri katletti de katletti… Binalar, sığınaklar demeden her yeri bombaladı da bombaladı… Düşmanları bomboş füze atmak dışında bir şey yapabildi mi? Yapamadı. Medeniyetin sözde eşiği Batı’dan ses çıktı mı? Çıkmadı. Bu yüzden savaşı genişletmeye karar verdi… Ona saldırmaya başladı… Savaş o ülkeye doğru yoğunlaşacak izlenimi verirken, buna saldırmaya başladı… Yetmedi, evet bak yetmedi… Başka ülkedeki başka düşmanına suikast yapmaya kadar gözü kara davranmaya başladı… Ardından da; sanki çok güçsüz bir devletmiş gibi hemen açıklamalar yapma ihtiyacı hissetti… İşte şurada güvenlik önlemini şöyle arttırdık… İşte 1-2 gün içinde şu düşmanımızdan saldırı bekliyoruz dedi… Sonuç? Karşı saldırı yedi mi? Yemedi. Niye? İstiyor ki, gelsin… İstiyor ki, düşmanı; disiplinsiz, stratejisiz ve ani öfke patlaması yaşayan küçük bir çocuk gibi bağıra bağıra üzerine gelsin… O böyle tüm gücüyle saldırmaya kalkarken, savunmasında büyük açıklar versin… Versin ki; bir ya da iki hamle ile hiç beklemediği yerden yok edilebilsin. Nasıl olduysa, düşmanı da bunu biliyor olsa gerek, tüm ona yapılan saldırılar karşısında anca laf salatası yapmakla yetindi… Ki, bak hiç eleştirmiyorum çünkü doğrusunu yapıyor. Eli o kadar güçlü değil ama ‘’mış gibi’’ yaptığı için, bir tık korku verebilme hamlesini kullanıyor. Gelelim bugüne… Dün; bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi, durdu durdu, çoktan planladığı telsizle saldırı gerçekleştirdi ve bunu sadece küçük bir kısma yaptı. O öyle yapınca, düşmanı da ‘’aga tüm telsizlerimize sızsa hepimizi patlatırdı, demek ki, bir iki tanesini ele geçirip hepimize göz dağı verdi, korkacak bir şey yok.’’ dedi. Halbuki defalarca olduğu gibi yine yanıldı ve bugün büyük çapta bir patlama daha gerçekleştirdi. Özetle; düşmanın tedarikçisini dahi kendi safına geçiren bir ülke, başka kimleri tarafına geçirmiş olabilir ki bu kadar kendine güveniyor ve inadına inadına gözdağı vermekle birlikte kendisine saldırılması için elinden geleni ardına koymuyor?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alp Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |