|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
21 Ocak 2004
Kazancı Bedih
Nükhet Everi
Aslında sessiz sedasız geldi, şöhreti epey geç yakaladı, eğer isteseydi bambaşka yerlerde olabilecekken Urfa’da kalmayı tercih etti. Bunca yıldan sonra, 70’li yaşlarda gelen şöhreti neyleyim dedi ve gene sessizce köşesine çekildi. Sessiz sedas |
|
Gitti gazelhanım, gönüllerin Kazancı Bedih’i!
Sene 2003, aylardan Ekim...Mardin’deyim...Ortalıkta bir laf dolaşıyor. Kazancı Bedih ölmüş. Önüme gelen herkese soruyorum. Olur mu diyorlar, Güneydoğu yas tutar böyle şey olsa diyorlar, saçmalama diyorlar. Neyse, sonuçta Urfa’ya geldiğimde bunun bir dedikodu olduğunu öğreniyor ve nasıl rahatlıyorum...
19 Ocak 2004. Tanıdığım bir ressamın ölüm haberini almışım, canım sıkkın. Urfa Haber internet gazetesinde bir haber: ‘Kazancı Bedih Yok Artık’. İnanamıyorum. Dedikodudur ya da yalandır demiyorum tabii, ama inanmıyorum, inanamıyorum. Fakat ne yazık ki gerçek. Kazancı Bedih yok artık! Hem de nasıl bir ölümle noktalanıyor yaşamı: Karısıyla beraber katalitik sobadan zehirlenerek.
Başka türlü bir ölüm üzüntümü hafifletecek miydi? Tabii ki hayır, ama bu şekilde ölmesi yüreğime dokundu.
Sıra gecelerini (gerçek sıra gecelerini) sayesinde tanıdığım, Berivan’ı onun yorumuyla dinlediğim, her boş anımda onun VCD’lerini seyredip, okuyuşundaki edaya, ufak tefek haliyle o inanılmaz ağır başlı duran, o asalet kokan tavrına, yerinden hiç kıpırdamadan türküleri söyleyişine hayran kalıp, ağzım açık seyretmeye doyamadığım, bana Urfa’yı sevdiren, ‘Urfa’nın Sesi’ yok artık demek?
Kendi de farkındaydı, çok köklü bir geleneğin gerçek ve son temsilcisiydi o. Radikal gazetesinde Zeki Çoşkun şöyle yazmış: ‘Kazancı Bedih’in okuyuşundaki edaya bakarsanız son derece dingin, vakur bir ifadesi vardır. Hatta asalet olarak niteleyebileceğimiz bir gösterişsizlik taşır. Meşk terbiyesinin bir ürünü olarak ritmik, coşkulu şarkılarda da kılı kıpırdamadan duruyor gibidir.’ Ne kadar güzel yazmış. Doğru! Ben senelerdir bunu düşünür dururum. Hep dikkatimi çekmiştir bu halleri.
Kendi temsil ettiği sanatın, bu köklü geleneğin gerçek temsilcisi, sıra geceleri deyince, Urfa türküleri deyince akıllara gelen tek isim, doksanlı yılların 70’li yaşlarındayken meşhur ettiği Kazancı Bedih. Fuzuli’nin, Abdi’nin,Nabi’nin, Nezihe’nin gazellerini en güzel, en içten icra eden Kazancı Bedih. Kendisini bildiğim kadarıyla, şan – şöhret gibi şeylere metelik vermeyen, yaptığı işe sonsuz saygı duyan (asaletinin sırrı burada işte) ve asıl mesleği kazancılığı da can-ı gönülden seven coşkulu bir gönüldü o.
Etnik ve folklorik araştırmalar yapanlar için altmış yıllık sanat hayatına sığdırdığı iki bin civarındaki albüm inanılmaz bir değer taşıyor bence. Sıra gecesi denen o köklü gelenek ne yazık ki dejenere edildi zaman içerisinde. Bunu bilen ve acısını yüreğinde taşıyan ve her haliyle de belli eden Kazancı Bedih, ‘öyle olmaz böyle olur’ dercesine teknolojinin nimetlerini kullandı ve sıra gecelerini sadece albümlerde, CD’lerde bırakmadı, VCD’lere taşıyıp görselliğe döktü ve gerçek sıra gecesini, sıra gecelerinin nasıl olduğunu, nasıl oturulup kalkıldığını, nasıl meşk edildiğini gösterdi herkese. Bu köklü geleneği ve bu gelenek nasıl yaşatılır onu gösterdi.
Aslında sessiz sedasız geldi, şöhreti epey geç yakaladı, eğer isteseydi bambaşka yerlerde olabilecekken Urfa’da kalmayı tercih etti. Bunca yıldan sonra, 70’li yaşlarda gelen şöhreti neyleyim dedi ve gene sessizce köşesine çekildi. Sessiz sedasız terk etti dünyayı, hem de bu devirde, katalitik sobadan sızan gazdan zehirlenerek.
Ama şanıyla, şerefiyle, işini en iyi yapanlardan biri olarak, bu köklü geleneğin tek gerçek temsilcisi sıfatıyla, Şanlıurfa’nın sesi olarak, insanlara ışık tutarak yaşadı ve öyle öldü...
Yolun ışık olsun gazelhanım benim. Yolun ışık olsun gönüllerin Kazancı Bedih’i!
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Bozkırlardır gözleri. . .
Etkilendiği Yazarlar:
William Shakespeare, Gabriel Garcia Marquez, F.G. Lorca, Hermann Hesse, Max Frisch, Paul Auster, Jean Paul Satre, Can Yücel, Özdemir Asaf, Edip Cansever, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Murathan Mungan
|
|
bu
yazının yer aldığı
kütüphaneler |
|
|
|