Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Her ne kadar elimde kapıdan dışarı adım atmamamı ve yatıp dinlenmemi öneren bir doktor raporu olsa da, burnum yara içinde, kronik faranjitim azmış kudurmuş, ev ayağa kalkmış ve taşınmayı bekler vaziyette olsa da, ben özgürüm. İlk defa özgürlüğümü her türlü engele rağmen yaşamaya karar verdim. Ev ayaklanmış vaziyette. Ben öyle 4-5 senede bir taşınırım. Sıkılırım olduğum yerden. Bir şekilde orası da bana gitmem gerektiğinin sinyallerini verir. Evim bana bunu uzun zamandır söylüyordu da ben pek kulak kabartmıyordum. Geçenlerde yürüyerek Tarabya’ya inip her yeri adım adım gezince anladım ki gitme zamanıdır. Ben böyleyimdir, ne zaman ki yaşadığım yerde yürüyerek gezmeye başlar, kıyı kenar inceler bakarım, bilirim ki veda vaktidir. Bu sefer acele de etmiyorum. Evi topluyorum ve her şeyi aynı apartmanda oturan annemin dairesine taşıyorum. Yeni bir ev bulana kadar da onun yanında oturacağım. Bir dubleks daire arıyorum. Hani şöyle üst katında oturma odası, yatak odası, banyosu hatta belki minik bir mutfağı da olan, alt katı normal daire şeklinde, iki ayrı kapısı olan, iki dairenin arasında da kapı olan, hatta balkonu ya da balkonları da olan, ne bileyim belki teras dubleksi falan, işte öyle bir şey. Alt katta annem, üst katta ben oturalım diye düşünüyorum. Ama iç içe değil dubleks de olsa ayrı ayrı. Ne de olsa 24 senedir yalnız yaşıyorum. Ama kediler,annem ve benim için bu en iyi çözüm olacak. Özgürlüğümü yaşamaya karar verdim demiştim, değil mi? Nasıl mı? Benim özgürlük anlayışım belli. İlk işim, hep ertelediğim şeyleri yapma kararı aldım ve Doluca Şarap Seminerlerine yazıldım. Ben Doluca ile Bağbozumu Gezisi yapmış ve müthiş memnun kalmıştım. Sonra Kavaklıdere ile Şarap Tadım Semineri yaptım ve o da harikaydı. Doluca’nın bu seminerini kaçırmak salaklık olurdu. Aralığın 13, 20 ve 27’sinde seminerler Çırağan Sarayı’nda. (Seminerler Pazartesiye denk geliyor, Kurşun Yarası’nı merak edeceğim. Gerçi Aleko da öldü, artık seyretmesem de olur, ama tekrarı var galiba, değil mi?) Bu semineri burada da anlatacağım. Gidip göreyim, yaşayayım. Ama eminim ki, Doluca’nın yaptığı her şey gibi bu da harika olacak. Cipime atlayıp deniz kenarına gideceğim bol bol. Rumeli Feneri, Kavaklar ve belki daha daha uzaklar. Bunlar çekiyor beni bu aralar. Cunda’ya gitmek istiyordum ama İstanbul’da bir şeyler yapmak daha cazip geliyor şimdilerde. Arif’e yani Çiçek Bar’a gideceğim. O kadar özledim ki. Yakup’a gidip yemek yiyeceğim. Bol bol kitap okuyacağım. Zaten okurum da, hatta bilirsiniz, en sinir olduğum şey, insanların ‘boş zamanlarımda kitap okurum’ demeleridir ve bu beni delirtir. Geçen gün gazetelerde okudum, Türkiye’de kitap okuma oranı 10 bin kişide bir , yani topu topu 7 bin kişiymiş. Yuh! Şimdi herkes bu 7 bin kişinin içine sokar kendini. İstatistikleri doğru okumak ve anlamak çok önemlidir. Dikkatli olmak lazım. Bu acı bir durum. Neyse, okumak isteyip de bir türlü okuyamadığım kitaplar vardı, onları hazırladım. Şu evi anneme taşır taşımaz ayaklarımı uzatıp o kitapları okuyacağım. Amacım zaten devamlı okuyan bir insan olarak kıyıda kenarda kalan, bir türlü okunmamış ya da okunamamış kitapları okumak. Benim için dünyada yayınlanan tüm kitaplar önemli, iyi kötü fark etmiyor. Bunun yanı sıra Şubatta yeniden büyük ve uzun soluklu bir maratona başlayacağımı düşündükçe dinlenmek de istiyorum mümkün olduğunca. Ama dinlenmek yatıp uyumak anlamında değil. Şunun şurasında birkaç gün sonra bu hastalığım geçecek ve ben spora başlayacağım. Kesin kararlıyım! Haftanın üç günü aletli, iki günü de koşu bandı çalışması yapacağım. Yeğenimin ölümünden sonra hayatın bazı alanlarından elimi çekmişim. Bunu yeni fark etmedim, zaten farkındaydım hep. Hayatımda ilk defa aldığım bir kaç kilo başıma bela oldu ve onları verme konusunda hiç bir çaba göstermedim. Ama yeter, hepsine güle güle diyeceğim bu tatilimde. Benim için çok özel bazı insanlarla görüşmek istiyorum bu günlerde. Romanımı ve tiyatro oyunumu tamamlamayı düşünüyorum. Televizyondan ziyade müzik dinlemeye zaman ayırmayı da. Belki bir iki iyi film. Bebek’te yürüyüp, Bebek Kahvede gazete okumak. Kolumun altına bir iki şişe iyi şarap alıp Ankara’nın yolunu da tutabilirim tabii. En güzeli de bu olur! Yani, neredeyse iki senedir yapmadığım bir şey yapacağım. Kesin kararlıyım: Kendime vakit ayıracağım. Siz de aynı şeyi yapın. Kendinize zaman ayırın, ama gerçekten zaman ayırın. Sizi sıkan, üzen, daraltan her şeyi atın üzerinizden, atamıyorsanız da sırtınızdan indirip bir köşeye koyun kısa bir süre için ve yapmayı en çok istediğiniz ve özlediğiniz şeyleri yapın. Mutlaka yapın!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nükhet Everi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |