Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Henüz sekiz -dokuz yaşımdaydım. Köyümüze gelen çerçiciden iki tane bilezik , bir çift de küpe almıştım bir gün. Ama kulaklarım delik değildi. Oysa ben, küpeleri takmaya can atıyordum. O halde, kulaklarımın delinmesi gerekiyordu. Bunun da çaresi vardı. Köyümüzde bir Fatma Ninemiz vardı. Onun bilmediği yoktu. Bilge bir kadındı. Herhangi bir sıkıntısı olan, hemen Fatma Nine’ye koşardı. Turşunun nasıl kurulacağı, asma yapraklarının nasıl salamura yapılacağı ve bu işin püf noktaları hep Fatma Nine’ye sorulurdu. Hastalanan hayvanlara ne içirilmesi gerektiğini bile bilirdi. Gençlere o akıl verir, yanlış yapanlara o nasihat ederdi. Nazara gelenleri okur, haylazlık edenlerin uslanması için dualar ederdi. İşte bu Fatma Nine kulak da deliyordu. Biz çocuklara yaklaşımı da çok iyiydi. Bazı ihtiyarlar gibi çocukları kovalamıyor, bizi azarlamıyordu. O nedenle Fatma Nine’yi çok seviyordum. Hem bir gün bana paçalı don(pijama) bile dikmişti. Ben de ona gittim, kulaklarımı deldirmek için. Bütün cesaretimi toplayıp, kurbanlık koyun gibi dizlerine yatıverdim.Aslında çok korkaktım ben.Ama güzel olmak için her şeye razıydım. Bir an önce küpelerimi takmak istiyordum. Küpelerle çok güzel bir kız olacağımı biliyordum(!) .Fatma Nine kulak mememi tuzla ovdu uzun süre. Önce gıdıklandım, sonra hissetmez oldum. Ovdu ovdu, ucunda iplik takılı olan iğneyi kulak mememe aniden batırıverdi. Ve ipliği kulak mememden geçirdi. Kulağımdaki acının diğer ucunu ayak parmaklarımda hissettim birden, ürperdim. Saniyede aynı acı ,vücudumun en uç noktasına ulaşıvermişti. Canım yanmıştı, ama hiç belli etmedim. İpliğin iki ucunu birleştirip düğümledi Fatma Nine. İşte kulağımın biri delinmişti. Çaresiz ikincisi de delinecekti. Tek küpeyle gezemeyeceğime göre, sabretmeliydim. Canımın yanmasına razı olmalıydım. Zaten ben sabırlı bir çocuktum. Annem benim için, “Benim kızım Ramazan ayında doğduğu için sabırlı.” derdi. Aynı yöntemle ikinci kulağımı da deldirdim. Köyde çocukların kulakları hep böyle deliniyordu. Bildiğim, gördüğüm veya duyduğum başka bir yöntem yoktu. Çok canım yandı ama hiç ağlamadım. Kendimi tuttum. Birkaç gün acıdı kulaklarım; gece kulaklarımın üstüne yatamadım. Güzel olmak için, bu kadar acıya katlanırdım, katlandım da.”Antidot” diye bir melhem bulunurdu evimizde. Yaramız ,beremiz eksik olmazdı hiç. Hele erkek kardeşimin. İşte bu Antidot bizim kurtarıcımızdı. Annem o melhemden sürdü kulaklarıma. Kulaklarım iyileşince, çerçiciden aldığım küpeleri taktım. Bana çok yakışmıştı(!) .Çok güzel bir kız olmuştum(!). Gidip gidip, aynaya bakıyordum. İyi ki kulaklarımı deldirmiştim. Babam bana bir müddet sonra altın küpe aldı. Bir de altın bilezik alsaydı tamam olacaktı. Çünkü çerçiciden aldığım bileziklerin altını zamanla silinmiş, geriye gümüşü kalmıştı(!). Altın sarısı bileziklerim, teneke gibi olmuştu. O çerçicileri, altından gümüşe dönen bileziklerimi , bana çok yakışan küpelerimi ve en önemlisi, çocukluğumu o kadar özledim ki!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |