Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Bu ninemiz Höddük Nine’den daha da yaşlıydı. Zayıf yüzü buruşuk içindeydi. Ama bu buruşuklar ona çok yakışırdı. Siyah kalın çerçeveli gözlükleri vardı. Camları da çok kalındı. Gözlüğünün dışından, kara gözleri kocaman görünürdü. Gözleri pek iyi görmezdi, bu gözlükle bile. Gözlerinin bulanık bir görüntüsü vardı. Başını hafif titreterek konuşurdu. Elleri de titrerdi. Arada bir bize gelir, birkaç gün kalırdı. Mudurnu’daki evimize de geldi daha sonraları. Ben ve kardeşlerim onu çok severdik. O gelince çok sevinirdik. Kendisine hizmet etmekte yarışırdık. Birinciliği kimseye kaptırmazdım. Apdest alınca, hemen eline havluyu verirdik. O zamanlar, büyükler apdest alırken, biz çocuklar elimizde bir havluyla hazır beklerdik. Eğer hava soğuksa, havluyu sobaya tutar, ısıtır, apdest alanın eline öyle verirdik. Büyüklere olan saygımızın bir işaretiydi bu. Çöteren Nine su istediğinde, üç kardeş fırlardık yerimizden. O da bize hayır duaları ederdi. ”Allah iyi günler versin. Su gibi ömrünüz uzun olsun.” Gibi. Gece onunla yatmak isterdik. Kendisini rahatsız ederiz diye, annem buna izin vermezdi. Bize çok ilgi ve sevgi gösterirdi. Bizden bir bardak su isterken bile çekinirdi. Bize zahmet vermek istemezdi. Konuşması çok tatlıydı. Çok konuşurdu ama, kendini dinletirdi. Sanki ağzından bal akardı. Bir gün Çöteren Nine yine bizdeydi. Dördüncü veya beşinci sınıfa gidiyordum. Ben aynanın karşısında, saçlarımla uğraşıyordum her zamanki gibi. Zaten aynanın karşısından pek ayrılmazdım. Aynaya bakmayı,saçlarıma çeşitli şekiller vermeyi çok severdim. Arkasında horoz resmi olan yuvarlak bir aynam vardı, hep cebimde dururdu. Hasta olduğumda bile, yastığımın altında bir ayna bulundururdum. Arada bir çıkarır, solgun yüzüme bakardım. Gece aynaya baktığımızda büyükler bizi uyarırlardı. ” Gece aynaya bakan kızlar, uzağa gelin gider” derlerdi. (!) Ne saçmaydı! Ya doğruysa...... Ben uzağa gelin gitmek istemezdim. Annemden, babamdan ayrılamazdım. Öğretmenimiz bunun gibi sözler için “Kocakarı farlaması” derdi, yani batıl inanç. Ben inanmazdım zaten bu söylenenlere. Ne yani, sanki annem gece aynaya baktığı için mi, taaa Elâzığ’dan Mudurnu’ya gelin gelmişti? Bir de çok fazla düdük öttürüp, büyüklerin kafasını şişirdiğimizde, “Kızlar düdük çalmaz. Eğer çalarsa, kayınvalideleri çatlak olur.” Derlerdi. Niye erkek çocukları düdük öttürünce, kimse çatlak falan olmuyordu? Biz çocukları kandırıyorlardı, biliyordum. Biliyordum da, sanki inanmış gibi yapıyordum, yaptığım şeyden vazgeçiyordum. Bunu da büyüklerin sözünün tutmuş olmak için yapıyordum. Bir de annem üzülmesin diye. Her neyse, biz konumuza dönelim. Saçlarımla uğraşmayı çok severdim. Pek de uzun olmayan saçlarıma, ne şekil vereceğimi bilemezdim. Tarardım tarardım, tokalardım saçlarımı. Sonra bozar, başka şekil vermeye çalışırdım. İşte o gün yine ayna karşısındaydım. Saçlarımı topuz yapmaya çalışıyordum. Bir türlü olmuyordu. Kısa olan saçlarım toka tutmuyordu. Fakat ben, saçlarımı topuz yapmakta ısrar ediyordum. Annem benim ayna karşısında fazla zaman harcamama kızardı. “ Hiç aynanın karşısından ayrılmıyor. Bu kız kime çekmiş?” diye söylenirdi. Babam da “Süslü Teybe” diye şaka yapardı bana. Baktım ki topuz yapmayı beceremiyorum, ablamdan yardım istedim. Saçlarımı topuz yapmasını söyledim. Yapmadı ablam, yalvardım, yine yapmadı. Ne inatçıydı! Onun saçları uzundu. Annem ablamın saçlarını hep topuz yapardı. Bir kerecik de benim saçlarım topuz olsun istiyordum, olmuyordu. Annemin de işi vardı. Ablam, benim saçlarımla uğraşmaktan yorgun düştüğümü görüyor, ama yardım etmiyordu. Ablama yine ısrar ettim, ama o yapmamakta kararlıydı. Nedense inadı tutmuştu. Ben hem üzüldüm, hem de ablama çok kızdım. Eğer evimizde Çöteren Nine olmasaydı ben sorardım ona. Hiçbir şey yapamasam, dilimi çıkarırdım. Çünkü bazen o bana öyle yapardı. Aslında tam sırasıydı ama, Çöteren Nine’ ye dua etsindi. Misafir yanında kavga edilmezdi, sonra Çöteren Nine’ye karşı ayıp olurdu. Annem bize böyle öğretmişti. Onun için sabrettim. O da benden bir gün bir şey isterse, ben de onun istediğini yapmayacaktım. Ah bir isteseydi de, ben de onun istediğini yapmasaydım, böylece ondan intikamımı alsaydım. Kendi kendime uğraşmaya devam ettim saçlarımla. İnat etmiştim, ablama inat saçımı mutlaka topuz yapacaktım. Çöteren Nine beni izliyordu. Baktı ki ben çok istiyorum topuz yapmayı ve de bir türlü beceremiyorum, bana seslendi. ” Gel kızım, ben yapayım.” Dedi. Oysa, gözleri doğru dürüst görmüyordu bile. Elleri titriyordu. Saçlarımı nasıl topuz yapacaktı? Bir avuç tokayı elime alıp, Çöteren Ninenim önüne oturdum. O sedirde, ben yerde. Bir taraftan da ablama sert bir bakış atmayı ihmal etmedim. O bakışlarımla ; “ Sen yapmadığınla kaldın. Oh! Çatla, patla.” demek istedim içimden. Tabi anladıysa. Kısacık saçlarımı toplamak, topuz yapmak için, zavallı kadın uzun süre uğraştı. Saçlarımı bir yandan toplamaya çalışırken, diğer yandan tokadan kurtuluyordu. Zaten, yaşlılıktan elleri titriyordu. Yarı görür yarı görmez gözleriyle, tokaları kafama batıra çıkara , uzun bir uğraştan sonra saçlarımı topuz yaptı. O saçlarımla uğraşırken, bir ara uykum gelir gibi oldu. Çok mutlu oldum, ona sarıldım. Oh olsundu ablama. O ,saçımı topuz yapmadığıyla kalmıştı. İşte sonunda saçlarım topuz olmuştu. Hemen aynanın karşısına geçtim. Bir de ne göreyim? Topuzdan başka her şeye benziyordu. Zaten ablamın muzip muzip gülmesinden anlar gibi olmuştum. Saçlarım bir kuş yuvasını andırıyordu. Çok komik görünüyordum. İyi görmeyen gözleriyle, titreyen elleriyle ancak bu kadar yapabilmişti Çöteren Nine. Olsundu, zararı yoktu. Beğenmesem de onun yaptığı topuzla gezecektim. Benim gönlüm olsun diye, ne kadar uğraşmıştı zavallı kadın. Ablamın yapmadığını Çöteren Ninem yapmıştı. Nasıl bozabilirdim onun yaptığı saçı? Sonra darılırdı bana belki.... Çöteren Nine bize umut da dağıtırdı. Bize bir dilek tutturur, tesbihi eline alır, sessiz sessiz dualar okurdu. Tesbihin imamesinden tutar; diyelim ki, “Kâmuran’ın niyeti olacaksa, sağ tarafa sallan tesbih.” Derdi. Ve tesbih, ninemin dediği tarafa sallanırdı.(!) Ben de niyetim olacak diye sevinirdim. Sınıfımızı geçip geçemeyeceğimizi, bisikletimizin olup olmayacağını, babamın işi nedeniyle gittiği yerden bize hediye getirip getirmeyeceğini hep tesbihe sorardı Çöteren Nine. Her zaman da, niyetimizin olacağı yönde sallanırdı tesbih. Düşünürdüm o zamanlar; Çöteren Nine yoksa bize oyun mu oynuyor diye. Bu mümkündü. Gelecekte olacak veya olmayacak şeyi, bir tesbih nasıl bilebilirdi? Ama olsun, ne zararı vardı? İnsanlara umut vermek ne güzeldi. Biz de bu umutlarımızın gerçekleşmesini bekler dururduk. Çöteren Ninemin “ Dileğiniz olacak.” sözüne inanırdık. O, misafirliğine son verip evimizden ayrılırken, üzülürdük. Evimizden başka hiçbir yerde kalmayan ben, onunla beraber gitmek isterdim. Ama annem, oraya gidince gittiğime pişman olacağımı bildiği için beni göndermezdi. Bir daha geleceği günü beklemeye başlardık. Çöteren Ninemin bize geldiği, bizde misafir kaldığı günler, çocukluğumun güzel günleriydi. Keşke o çocukluk günlerim geri gelse. Rahmetli Çöteren Nine yine konuğumuz olsa.....Bize yine umut dağıtsa. Buna öylesine ihtiyacaım var ki!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |