..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Sinema ve Televizyon > Kâmuran Esen




1 Haziran 2006
İşte Trt Farkı / Eleştiri  
Dolmabahçe Sarayı Ve Yıldız Porselen

Kâmuran Esen


Teşekkürler TRT.


:BIIG:
Bu akşam, bir yakınımın beni bilgilendirmesi sayesinde, TRT’de bir program izledim. Dolmabahçe Sarayı’nı ve Yıldız Porselen’i tanıtan bir program.

Dolmabahçe Sarayı’ndaki o mükemmel porselenleri izledim. Yemek takımları, çay takımları, vazolar, avizeler, şekerlikler, lâmbalar, meyve tabağı görünümde objeler ve daha birçok eşya. Vazo deyip geçmek haksızlık olur aslında.Bir vazo vardı ki, boyu yüzelli dokuz santimmiş. Bir diğerinin boyu, iki metreye yakın. Porselen vazonun üzerindeki el emeği işlemeler, resimler büyüledi beni. Resimlerin birinde, Türk - Yunan savaşına ait figürleri vardı. Bir diğerinde; bir sonbahar günü, sonbaharın büyülü ve buğulu ışığında, elindeki bir tutam otla iki kuzuyu eteklerine dolaştıran güzel bir köylü kızı. Bir başkasında kuğular, renk renk çiçekler, gölde yapılan sandal sefası vs. Resimlerdeki desenle, kullanılan renkler, çizgiler, figürler; insanı oturduğu koltuktan alıp, vazonun üstündeki resmin atmosferine götürüyordu.

Adeta çakıldım ekran karşısına. Gözlerimi kırpmadan izledim. Programı sunan, izleyiciyi Dolmabahçe Sarayı’nın ve Yıldız Porselen’in o büyülü mekânlarında dolaştıran yaşını başını almış o değerli beyefendi...Önder Küçükerman…Mimar Sinan Üniversitesi , Endüstri Tasarımı Bölüm Başkanı…Zaten kendisinin görgüsü, bilgisi, kültürü; yüzüne, konuşmasına ve vücut diline yansımıştı.TRT’nin ciddiyetini, sanata ve sanatçıya verdiği değeri, işte bu programı izlerken bir kez daha idrak ettim. Daha doğrusu TRT hissettirdi bunu bana.

Sonra düşündüm; bu program başka bir kanalda olsaydı, nasıl sunulurdu diye. Sorunun yanıtı çok açıktı. Programı; ya bir manken – aynı zamanda sunucu, şarkıcı, film yıldızı-, ya bir dizi filmdeki ilk ve tek oynadığı karakterle ünlü olan bir bayan yıldız sunardı. Üzerinde son derece şık, ama mutlaka ille de mutlaka derin dekolteli (ki, göğüsleri görünmeli) giysisiyle yürek hoplatan ( hep öyle derler ya) bir güzel bayan... Ve sizler- özellikle erkekler-, o açık saçık giysili dünya güzeli sunucuyu izlerken, sarayın tüm güzelliklerini kaçırırdınız. Canım ne önemi var Dolmabahçe Sarayı’nın, Yıldız Porselen’in güzelliklerinin! Ne önemi var sanatçıların emeğinin! Geçin bunları efendim, geçin. Sunucu, ne şaklabanlıklar yapardı size. Şöyle ağzını yaya yaya konuşur, bozuk ve cıvık Türkçe’siyle gülmekten mest ederdi sizi(!). Bir ses, saraydaki sanat eserlerinin mükemmelliğinden söz ederken, kamera; sunucunun ya derin dekoltelisine, ya da derin yırtmacının daha da derinliklerine çekerdi dikkatinizi. Gözünüz gönlünüz açılırdı(!).Tüm stresinizi, günün yorgunluğunu atardınız üstünüzden. Böylece, Dolmabahçe Sarayı’nda eşsiz sanat eserleri, Yıldız Porselen’deki sanatçıların emeği kaynayıp giderdi arada.

O güzel eserleri üreten sanatçıları izlerken, hayran kaldım. Ellerinde kıl kadar ince fırçalarla desen çiziyorlar, boyuyorlar, o mükemmel sanat eserlerini meydana getiriyorlardı. Hani, el emeği, göz nuru deriz ya, aynen öyle. İnce desenleri boyayabilmek için büyüteç kullanıyorlardı. Peki ama, kaç kişinin bu sanatçılardan haberi var? Bu değerli sanatçılar ne kadar para alıyorlar, ne yiyorlar, ne içiyorlar? İstanbul gibi yerde geçim sıkıntısı çekiyorlar mı? Aybaşını nasıl getiriyorlar? Söylediği kıytırık üç – beş şarkı için bir gecede dünyanın parasını alan sanatçılar(!) zevk ve sefa içinde yaşarken; bu sanatçılar kaç para kazanıyorlar? Çalışma ortamları ne derece uygun?

Kim düşünür bunları? Bizim derdimiz, ilgimiz başka. Biz; askerlik sorunumu hangi kulüp hallederse, ben o takıma giderim diyen futbolcuyla ilgiliyiz. Görevi bıraktığını söyleyen bir spor kulübünün başkanının, görevine dönüp dönmeyeceğinin merakıyla yaşıyoruz. Saçma sapan kadın programlarını izlemekle meşgulüz. Ellerindeki tabanca ve tüfekle ekranda terör estiren dizi film kahramanlarının cazibesine ve büyüsüne kapıldık.

TRT’deki bu güzel programı acaba kaç kişi izledi? Diğer kanallardaki maç, magazin, film, dizilere yenik mi düştü? Elbette yenik düştü. Bundan hiç şüpheniz olmasın.Türkülerle ilgili programda; halk türkülerimizi yozlaştıran, türkü söylemeyi – dinlemeyi sadece çalkalamak olarak değerlendiren türkücüyü( güya) izlemek varken, kim izler veya kaç kişi izler Dolmabahçe Sarayı’nı, kim izler Yıldız Porselen’i!

Bu duygu ve düşünceler içindeyken program bitti. Sustum….Sanki bir rüyadan uyanmış gibiydim. Programın etkisi henüz üzerimdeyken, ‘’Bodrum yanıyor’’ haber başlığını internette okuyup, ‘’Yine mi orman yangını?’’ sorusuyla haberi tıkladığımda; bikinili bayanların fotoğraflarıyla karşılaştım.Dolmabahçe Sarayı’ndan, bikinili güzellerin ortasına düştüm. Meğer orman yangını değilmiş sözünü ettikleri. Fotoğraftaki bikinili bayanları görünce anladım ki; yanan Bodrum veya orman değil, zavallı(!) güzellermiş. Peki ya erkekler mi?Onlardan bir haber yok. Çünkü erkekler bikini giymiyorlar. Biz bikini giymeyenlerle, cesur(!) göğüs dekoltesi olmayanlarla ilgilenmiyoruz...Hem ne demiş atalarımız : ''Senin derdin, inekle dana; benim derdim , sürmeyle kına.''

Zavallı Türkiyem! Senin için çok üzülüyorum, çooook!

31 / Mayıs / 2006 / Mudurnu


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Haklısınız...
Gönderen: ceren burçak dağ / İstanbul/Türkiye
15 Temmuz 2006
Düşünceleriniz, bizim ev ortamında da sürekli konuşulanlar bu nedenledir ki, konuya oldukça yakın hissediyorum kendimi. Yaşımdan dolayı, televizyondaki programların eskiden nasıldı, şimdi nasıl olduğunu arasındaki farkı pek bilmiyorum ama özellikle babamdan ve yakın çevreden duyduklarımla tam olarak ne gibi farklar olduğunu kestirebiliyorum. Biz de sürekli TRT'de Anadolu'yu tanıtan programlar izliyoruz. Bunun dışında sanırım tüm Türk kanalları içinde sadece TRT'de belgeseller oluyor. Bence bu konuda kanalların daha hassas olması lazım. Gerek çocukların gerek yetişkinlerin yaşadıkları bu dünyayla daha yakından ilgilenebilmeleri ve bilgiler kazanabilmeleri için belgesellerin üzerinde durulmalı diye düşünüyorum. TRT'de ara sıra izlediğim Pazar sabahları klasik müzik konçertolarının da yaygınlaştırılması gereken başka bir program olduğuna inanıyorum. Başarılı anlatım biçiminiz ve üzerinde durduğunuz konunuzdan dolayı sizi kutluyorum ve beni bilgilendirdiğiniz için de size teşekkür ediyorum :)

:: Aaah ah TRT
Gönderen: Filiz Özyazgın / Diğer/Nikaragua
28 Haziran 2006
Trt de şaşırtıyor artık Hocam. Çocukluğumun en sevdiğim çizgi filmi Winnie The Pooh'un içinde Piglet isimli bir domuz karakteri olduğu için kaldırılmış olmasının yarattığı hayal kırıklığını anlatamam. Oysa küçücük çocukların hayal güçlerini zorlayabilen, arkadaşlığı öğreten harika bir çizgi filmdi. Trt yozlaşma, yobazlaşma kurbanı oluyor ne yazık ki. Böylesi bir saflığı ve masumluğu yok etme pahasına.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sinema ve televizyon kümesinde bulunan diğer yazıları...
Televole Yüzünden Bu Çocuklar Bu Hale Geldi
Konumuz Televizyon
Canı Sıkılana İşte Eğlence!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Toplumumuzun Kadına Verdiği Değer
Kâmuran Esen Shov (!)
Kitap, Sehpa Olarak Nasıl Kullanılır!
Atatürk'ü Anlatabilmek
Şarkı Sözü Yazarı Olmaya Karar Verdim
Kütüphanelerimizin Hazin Durumu
Ahilik ve Düşündürdükleri
Evli Çiftler Nasıl Piknik Yapar
Bir Köşe Yazarının Özellikleri
Bir İzedebiyat Yıllığı Alır Mıydınız?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dönüşü Olmayan Gidiş [Şiir]
Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim [Şiir]
Bensiz Yaşamaya Alışacaksın [Şiir]
İşte Gidiyorsun [Şiir]
Gelseydin Eğer [Şiir]
Ne Zaman Seni Düşünsem [Şiir]
O Beklenen Hiç Gelmeyecek [Şiir]
Çek Beni İçine Bir Nefeste [Şiir]
Sığınacağım Başka Yürek Yok [Şiir]
Uykularında Sev Beni [Şiir]


Kâmuran Esen kimdir?

Okumak ve yazmak bir tutkudur benim için. Yazdıklarımı okuyucularla paylaşmak amacıyla buraya gönderiyorum. Yıllardır, yerel bir gazeteye haftalık köşe yazıyorum. Mudurnu Belediyesinde gönüllü kültür müdürü olarak çalışıyorum. Yayımlanmış Kitaplarım: -Şiirlerle Öyküler - şiir / Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yazarlar Dizisi ( 1988). . . . . . . . -Sevgi Yumağı - şiir ( 1997 ). . . . . . . . . -K. Esen'in Kaleminden Mudurnu - derleme / Mudurnu Kaymakamlığı Kültür Hizmetleri Dizisi ( 2002 ). . . . . . . . . . . -Oynatmayalım Uğurcuğum- deneme , anı / --Senfoni Yayınları ( Haziran / 2004 ) -Mudurnulu Fatma Nine'nin Günlüğü - Baskıya hazırlanıyor

Etkilendiği Yazarlar:
Okuduğum her yazardan veya yazıdan etkilenirim. Bende bir etki bırakmayacak, herhangi bir şey öğretmeyecek bir yazı düşünemiyorum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.