..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Emine Pişiren




2 Haziran 2009
Yoksa Mektuplarımızı mı Yaktık?  
Emine Pişiren
“ Canım Oğlum; Bu mektubu aldığınızda belki de ben yaşamıyor olacağım. Gelecekte neler yaşayacağımızı, kim bilebilir ki? Öyle ya, belki bir trafik kazasında, belki de bir ölümcül hastalık sonrası yaşama veda edeceğim."


:AFGC:


Yıllar önceydi, liseyi yeni bitirmiş ve kendimi duygusal dehlizlere attığım yıllarımdı. O zaman “Saklambaç” ve “Hayat Mecmuaları” alır okurduk.
Yaşadığımız o yıllarda daha muhafazakar ve içe kapanık yaşardık. Duygusal yalnızlıklarımızı en sevdiğimiz arkadaşlarımız olan mektuplarımız ile paylaşır ve içimizi akıtırdık.
Mektup, o zamanlar bizde çok yaygındı.

Saklambaç Gazetesinin “Arkadaşlık” köşesinde Postrestant adresleri verirdik. O adresler ise belde postanelerimizde ki adımıza almış olduğumuz posta kutularıydı…
Ne hoş günlerdi o günler.

Günlerce romantik duygular besler ve içimizde büyütürdük duygularımızı. Mektuplar gelirdi sonunda, heyecanlı çırpınışlarımız, nasılda yüreğimizle eşlik ederdi satırlar aralarında.
Postacının yolunu gözlerken şiirler yazardık, hani hüzzam ve rast makamı şarkılara konu olacak türden. İçimizde aşkı, korur, saklar, duyguyla ıslar büyütürdük…

Duygularımız beslenirdi aylarca…

Hayal ederdik, hayal gücümüz gelişirdi.

Düşünürdük, düşünme yetilerimiz gelişirdi…

Empati yeteneklerimiz gelişirdi ve karşımızdaki insanı anlardık, onun yerine kendimizi koyardık.
“Kırmadan, kırılmadan hareket etmek” yaşam felsefemiz oluşmuştu.
Çünkü mektuplarla içimizde “var olan duygularımızı” boca ederdik o pembe-beyaz sayfalara…Duygu çöplükleri ile gönlümüzü de kirletmezdik…

Utançlarımız, çekincelerimiz olurdu çoğu kez ve sözel ifşa edemediklerimizle , o satır aralarına sözcük sözcük duygu renkleri çizerdik .
Kısacası duygu ve düşüncelerimiz soyunurdu mektuplarda, gizlimiz, saklımız, utançlarımızı, dertlerimizi, acılarımızı, hüzünlerimizi paylaşır, duygudaş olurduk, en uzaktaki dost ve arkadaşlarımızla…

Ya şimdi?

Mektup, bizde yaygın değil şimdilerde. Bilgisayar onun yerini aldı, cep telefonları yüreğimizde ve yastığımızda şimdilerde. Msn denilen ve ona benzer iletişimlerle teknolojiye ayak uydurduk. Her şey çok hızlı seyretmekte. Zaman mı sabırsız kaldı biz insanlar mı tükettik zamanı şaştım kendi kendime de. Bekleme süreçleri de çok kısaldı. Bu hızla gelişmeler beni ürkütmekte ve en nadide duygumuz olan ÖZLEMEYİ yitireceğimiz, kaygılarını yaşatmaktadır…

Neden özlemeyi yitirmek?

Çünkü bizler yıllar önce özlemek duygumuzu, mektuplarımızla daha yoğun yaşardık.
Asker mektupları vardır. Sıla özlemi vardır her satırda, aileye ve sevdalısına “yanık türkü” tadındadır her satırı, asker mektuplarının. Bolca selam ve el öpmelerden sonra ilişikte bir de dip not vardır “yolsuz kaldım anam, babam” diye.

Mektup kültürümüzü kaybettik…

Kaybedince daha anlaşılmaz olduk. Okuma tembeli olduk. Ama herkes şair ve yazar oldu. Kimse oturup da kendini sorgulamıyor. Yazarlar da artık mektup yazmıyor. Bu dikkatimi çeldi. Önceden otobiyografiler yazılırdı. Ya şimdi bir elin kaç parmağı var? Ya bu tür mektup yazan yazar?
Mesela Sait Faik bile bakın ne demiş?

“Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. Hırs hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kâğıt kalem aldım, oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”

Geçen sene Akçay’da yaşayan şair bir arkadaşıma kahve içmeye gittim. Laf lafı açıyor ve biz iki yazar nostalji gibi söyleşiye başladık. Arkadaşım Sibel;

- Emineciğim, bu mektupları bundan tam 15 sene önce gelecekte oğluma ve kocama mektup yazmıştım. Bu mektuplar da kocam ve oğlumdan bana gelenler, dedi.

Öyle şaşırdım ki!
Şair ruhu ilerisini görmüştü. En kutsal anlarını benimle bir ibadet gibi paylaşan arkadaşımın oğlundan ve eşinden gelen mektuplar okunurken, gözyaşlarımı tutamamıştım. Şöyle başlamıştı:

“ Canım Oğlum;
Bu mektubu aldığınızda belki de ben yaşamıyor olacağım. Gelecekte neler yaşayacağımızı, kim bilebilir ki? Öyle ya, belki bir trafik kazasında, belki de bir ölümcül hastalık sonrası yaşama veda edeceğim.
Sevgili oğlum,
Şimdi üç yaşındasın ve benim sana anlatmak istediklerimi anlayamayacak bir çocukluk yaşıyorsun. Bu mektubu aldığında üniversitede okuyor olacaksın. Ben inşallah o günlerini görürüm ve diploma töreninde havaya kep atışını gururla izlerim.
Seninle şu yaşam arenası içinde iyi kötü her ne yaşanıyorsa, yaşayacaksak canım oğlum, her zaman her salise yanında yer alacağım ve seni bana veren Tanrıma şükredip dua edeceğim.
Askere de uğurlayacağım seni. El sallayıp trene veya otobüse binerken, gözyaşlarımı içime akıtacağım, senin, evet CANIMIN ağlamaması için. Ve VATAN SAĞ OLSUN diye belki de sınırlara ŞEHİT diye uğurluyor olacağım.
İşte sevgili CAN’ım oğlum,
Ben bu duygular ile sana ve babana “geleceğe mektup” yazıyorum.
Seni her zaman seven ve sevecek olan annen:
SİBEL DEMİRİZ”

Arkadaşım ile hala mektuplaşıyoruz. Bu sohbetten sonra vazgeçmedik. Ben İstanbul’a göç ettim o Erdek’e…Yazdık birbirimize…
Ne güzeldir duygu hediye etmek…
Düşünmeyiz, “ne alsam acaba?” diye, bir doğum gününde.
En değerlisini sen veriyorsun ya MEKTUP yazarak….

Acaba hala mektup yazan birileri var mıdır?

YOKSA MEKTUPLARIMIZI MI YAKTIK?

Her zaman yazacağım, ta ki gözlerimden, yani gözbebeklerimden fer yitimi olana kadar…

Sevgi ve ışıkla…

Emine Pişiren/Bursa/02.06.2009



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Değerli Yazım Dostumuz Sayın...
Hadi Yıkayalım Ruhumuzu!..
Yoksa Öldüm de Cehennem de mi Yaşıyorum Ben Anne?
Sinerji... (- I - )
Ben Yaşarken Ölmüşüm de Haberim Yokmuş!..
Utandım İnsan Oluşumdan
Anasını Öpen Kadı Olursa...
Acıdan da Zevk Alırız
Yüzlerce Hayattan Biri...
Kadının Özü O Yasak Kelime

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yarım Somun Yemek İçin Orospuluk
Entellektüel Kadınlar Nasıl Bir Erkek Arar?
Yoksa Canınız Hoşaf mı Çekti?
Allah'ın Laneti Üzerlerine Olsun!..
Eh, Burası Türkiye
Her İkisi de Bir Şairin Asil Yüreğine Sahiptiler
Havada Bok Kokusu Var Baba
Atatürk'e Duyulan Bu Öfke, Bu Nefret Nedendir?
Siz Böyle Yanmıyor Musunuz? - 2 -
Kısa Kes Aydın Havası Olsun!..

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Adamdan Saymışız [Şiir]
Ah Ulan Istanbul! [Şiir]
7. Didim Şiir ve Şairler Buluşması [Şiir]
Çekinme Söyle [Şiir]
Yağmur Kuşu Suskunluğu [Şiir]
Hangi Dua İle Sana Gelelim? [Şiir]
İsterdim [Şiir]
Davetsiz Konuk - 1 - [Şiir]
Madem ki... [Şiir]
Git Demene Gerek Yok [Şiir]


Emine Pişiren kimdir?

Yazmayı, okumayı ve birikimlerimi paylaşmayı seven biriyim. Edremit'in yerel bir gazetesinin köşe yazarıyım. Bazı web sayfalarında da edebiyat adına paylaşımlarım yayınlanmaktadır. Sevgi ve ışık sizle olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Emin Yurdakul, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Victor Hugo, Balzac, Leo Buscaglia, Eric Frrom, Irvın Yalom, Dale Carneige, Doğan Cüceloğlu, Haluk Yavuzer...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.