Yaşama karşı sımsıcak bir sevgi besliyorum... -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Güzeli daha güzel yapan şey, çirkinlikleri görebilmekten geçer..Kimseye bu konuda ders verecek durumda olmadığımı da biliyorum..Sonuçta herkes, kendi gerçeğini yaşamaya devam edip gidiyor.Hayat böyle!. Sorarım: Hangi gizli el, Teslim alır sevinçler, Yırtılmış bir zamandan?... Hangi kadının gözleri akar? Ak bir nehir olup Yüreğin karanlığından... Ve nehir olup akan gözlerimiz olduğuna sevinirim bazen..Çünkü nehirler kupkuru kalırdı diye düşünürüm. Yoksa ne işe yarardı Amazon, Fırat, Nil, İndus... Ayakkabılarımı kaybettiğim gün ne çok ağlamıştım. .. Köyümüzün kuzeye bakan tarafından bir akarsu geçer. Onun hemen kıyısında bahçeler sıralanırdı; elma, erik, ceviz ağaçlarıyla dolu...Komşumuza erik toplamaya gitmiştik beş kadar çocukla beraber.Sözde erik topluyorduk; en güzellerini yiyorduk aslında. Öylesine çoktu ki erikler, önemi yoktu yediklerimizin.. Nasılsa topluyorduk ya ısırganların, çalıların arasından; kimse bir şey demiyordu bundan böyle... Bir süre sonra gözlerim ayakkabılarıma takıldı. Birisinin üstü çizilmişti boydan boya..Yeni de alınmışlardı. Lastiktendi ama çok güzel parlıyorlardı. Daha çok çizilmesin diye çıkardım onları ayaklarımdan; tahta bir kerevetin altına koydum. Nasılsa alışıktım çıplak ayakla dolaşmaya..Küçük yaşıma rağmen derileri nasıra dönüşmüştü ayaklarımın..Ne ısırganların dalamaları, ne de çalıların yırtmaları umurumda değildi..Yeter ki gözüm gibi koruduğum,ilk alındığı gece yatıp uyuduğum, ışıltısında yüzümü bulduğum ayakkabılarım eskimesindi. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum. Erik toplama işi sona ermiş, evlerimize dönecektik. ’Ayakkabılarım!..’ diye ağlamaya başladım. Onlar yoktu yerinde.Anneme babama ne cevap verecektim? Eriklerden yapış yapış olan ellerimle gözlerimi silmeye çalışıyor; ’nerede ayakkabılarım, kim aldı?’ diye bağırıyordum.Bahçe sahibi kadın ”kim aldıysa versin!..” diyor, bir taraftan da “ben görmedim” diye kendini savunuyordu.Daha önce aramızdan ayrılan bir arkadaşım olsa, onu aldı diyecektim ama hepimiz tastamamdık. Şimdi düşünüyorum da, çocuklarına giydirmek için o kadın alıp götürmüştü ayakkabılarımı, taşıdığı eriklerin içine saklayarak. Beni hiç düşünmemişti demek!.. Nasıl bir şeydi bu? Düpedüz hırsızlık denirdi buna!.. Allah’tan annem ve babam kızmadılar bana.Deriden bir çift çarık dikti babam. Yenisi alınana kadar onları giydim. Ortopedik olmadıkları için bacaklarım yamuldu, düztaban oldum üstelik. Cat bile giysem şimdi hızlı koşamam, hızlı yürüyemem. Bu yeteneklerimi çalınan ayakkabılarım alıp gitti ve o acımasız hırsız kadın!..Yoksa ben hem yüz metre rekortmeni, hem de kış olimpiyatlarında en uzun mesafede yürüyüş şampiyonu olurdum. Nasip değilmiş!.. (Devam edecek)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |