"Kirazlar ve dutlarýn tadýný çocuklar ve serçelerden sor." -Goethe |
|
||||||||||
|
Aþaðýdaki öykü gerçek mi, deðil mi artýk varýn siz deðerlendirin. Yazan kalem Þefika Turgut Hanýmefindeden kýssadan bir hisse tadýndaydý. Hani bir söz vardýr; “Alma mazlumun ahýný, çýkar aheste aheste tadý” diye… Tabi “ölüm” Allah’ýn emri, ondan kimse kaçamaz. Lakin yaþarken kalp kýrmadan, incitmeden yüreklerimizi, bunun yaný sýra, sevgi ve hoþgörümüzün içine “saygý” ve “sabýr” süslerini de katarsak, daha hoþ olmaz mý birliktelikler? Daha çekilir kýlýnmaz mý hayat? Þunun þurasýnda daha kaç yýl yaþayacaðýz ki? Kim biliyor bir nefes sonrasý yaþamý garanti etmeye? Kimse… “Yutkunmak gerekir” demiþti, bir dostum. Ve sözlerinin devamýný getirmiþti: “Hemde bir kere deðil, bir kaç kez yutkunmalý insan, çünkü boðaz dokuz boðumdur.” Þöyle gözlerimizi kapayalým ve düþünelim birlikte. Beþ yýl öncesine gidelim. O yýllarýmýzda bizi en çok üzen bir anýmýzda yoðunlaþalým. Öyle ki, bu anýmýzýn içinde iki kiþi olsun. Biri siz bir diðeri de en yakýnýmýz olan olsun. Örneðin; annemiz, babamýz, eþimiz, çocuklarýmýz veya dostlarýmýzdan biri olabilir, pekala… Ve bir konuda uzlaþmak için önce konuþuyoruz, sonra uzlaþamadan tartýþýyoruz. Tartýþma sonrasý kaçýnýlmaz bir “gurur” rengine bulanýyor ruhumuz. Ýþte o anda iki rolü üstleniyoruz. Biri, çekip gitmek oluyor, bir diðeri de kalýp þiddeti yaþamak olmuyor mu? Sonuç, felaket tabi. Yakýyoruz her þeyi…Nasýl ki Neron yakmýþ Roma’yý, bizler de hem kendimizi hem de çevremizi yakýp-talan ediyoruz. Bir anlýk öfkemize teslim oluyoruz, deðil mi? Ýþte bu anlarýmýzda “dokuz kez” yutkunmuþ olsak, deðiþen ne olabilirdi? Belki “derviþ sabrýný” gösteremeyiz, ama denemekte fayda vardýr, zarar yoktur… Zira susmanýn, sihirli bir tesiri vardýr insan yaþamýnda. Hatta bu konuda baba bir söz bile edilmiþ: “Söz gümüþ sükut altýndýr” diye… Ben böyle anlarýmda çok sabýrsýzýmdýr; içimde tutamam hissettiklerimi…Karþýmdakini ikna etmek adýna, önce söylerim söylenecekleri, baktým karþý taraf aþýrý üzerime geliyor, susarým ve çekilirim kendi sineme…Çoðu kez de uyurum. Evet, kendimce bir çözüm bu eylemim. Uyku bende belki bir kaçýþ oluyor, lakin en iyi sedatif etkiyi de beraberinde getiriyor. Unutuyorum, erteliyorum, bizi üzen her þeyi, o ardýmda býraktýðým aný dahi… Yaþamda baþýmýza gelen çoðu þeye “kader” desek de, doðanýn bir mýknatýs etkisi var. Bazý olumlu ve olumsuzluklarýmýzý kendine çekip, adaleti de yaþatýyor bizlere. En acýsý ölüm de olsa, ayrýlýklarsa ölümden beter geliyor yüreklerimize. Hani o aþýrý gururumuza teslim ettikten sonra ruhumuzu ördüðümüz tuðlalarýn ardýna býraktýðýmýz yalnýzlýklara… Aþaðýdaki hikaye beni oldukça düþündürdü. Bakalým sizde nasýl bir tesir býrakacak? Keyifli okumalar. Emine PÝÞÝREN/Edremit-Akçay 28.08.2010 “…Vaktiyle bir derviþ, nefsi ile mücadelenin, bundan sonra her türlü süsten, gösteriþten arýnarak, varlýktan vazgeçecektir. Fakat iþ yamalý bir hýrka giymekle olmamaktadýr. Her türlü görünür süslerden arýnmasý gereklidir…Saç, sakal, býyýk, ne varsa hepsinden. Derviþ, usule uygun hareket eder, soluðu berberde alýr. Berberden kendisini traþ etmesini ister. Berber derviþin saçlarýný kazýmaya baþlar. Derviþ aynadan durumu izlemektedir. Basýnýn bir kýsmý tamamen kazýnmýþtýr. Berber tam diðer tarafa usturayý vuracakken, yaðýz mý yaðýz, býçkýn mý býçkýn bir kabadayý girer içeri. Doðruca derviþin yanýna gider, baþýnýn kazýnmýþ kýsmýna okkalý bir tokat atar ve þaklabanlýk yaparak: -‘Kalk bakalým kabak, kalk da týraþýmýzý olalým! ‘ diye kükrer. Derviþlik bu… Sövene dilsiz, vurana elsiz olmasý gerektir. Kaideyi bozmaz derviþ, hiç ses etmez, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup olur ama, korkmuþtur da. Sesini çýkartamaz. Kabadayý Derviþin kalktýðý koltuða oturur, berber traþa baslar. Traþ sýrasýnda da devamlý olarak derviþi aþaðýlayýp alay etmeye devan eder; ‘Kabak aþaðý, kabak yukarý…..’ Traþ biter, kabadayý dükkandan çýkar. Henüz birkaç metre gitmiþtir ki, gemden boþanmýþ bir at arabasý yokuþtan aþaðý hýzla üzerine gelerek kabadayýya çarpar. Kabadayý orada yýðýlýr kalýr. Ölmüþtür. Görenler çýðlýðý basarlar. Berber ise þaþkýndýr. Bir bu kötü manzaraya, bir derviþe bakar, gayri ihtiyarî sorar: - ‘Biraz aðýr olmadý mý derviþ efendi?’ Der. Derviþ mahzun ve düþünceli bir þekilde cevap verir: - ‘Vallahi asla gücenmedim ona. Hatta hakkýmý da helal etmiþtim…Gel gör ki kabaðýn bir sahibi var.’O’ gücenmiþ olmalý’… “ Emine PÝÞÝREN/Edremit-Zeytinli 2010 Not: "Kabaðýnda Sahibi Varmýþ" adlý yazýyý yazan kaleme teþekkürler. Bunu Paylaþ
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |