Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine |
|
||||||||||
|
Bizim yaşlarımızdaki herkes, böyle başlar nedense bayramları anlatmaya. Bu da bizim geleneğimiz oldu sanırım. Gelecek kuşaklar sahiplenirse eğer,devam edip gidecek. Benim fikrimi soracak olursanız; sahiplenmeye hiç niyetleri yok derim..Çünkü; bayramların öteki günlerden farkını kapattı yeni kuşak! Onlar için bir cumartesi pazar..Hatta dokuz günlük bir tatil fırsatı!..’Hükümetlerin yaptığı en yararlı iş bu’ diye düşünürüm üç günlük Şeker;dört günlük Kurban Bayramlarını dokuz güne çıkarmalarını..’Vay be!..’ derim, ‘bu kuşağı en çok hükümetler anlıyor galiba!..’ İş bulamamaktan yorulan, aşındırmadık siyasi kapı bırakmayan, ayak tabanları su toplayan, artık canından bezmiş ve isyan durumuna gelmiş insanımızı ne de güzel uyutuyorlar.Lamsiz cimciz siyasetçi kimliklerinin kitabını yazıyorlar doğrusu. Önce işsiz bırakıp “iş ara”; sonra da “çok yorulmuşsun, dinlen!..” diye uzatıveriyorlar tatili!.Kendilerini de kurtarıyorlar tabii böyle yapmakla. Falanca tatil köyünde, filanca otelde, adı saklı sevda yataklarında geçiriyorlar tatillerini...Kimi çiçek suluyor, kimi Susurluk yaratıyor!..(Kıskanmadım desem, yalan olur.Bu dünyada parası olmayanın aşkı da , yatacak yatağı da yok çünkü..)Kimi de Ankara-İstanbul TEM yolunda, ters yönde trafiğe zorlanıp kazaya kurban ediliyor. Seni sevmiştim be Adnan Kahveci!..Sanırım bu yazımı okuyanlar arasında beni de yanına postalamak isteyenler olacaktır.Ölürken ayağında bulunan ucu delik ayakkabını çıkarmadan karşıla beni, emi!..Bu dünyada tokalaşma fırsatı bulamamıştım seninle; tokalaşırız değil mi!? Bayramla siyaset pisliğinin ilişkisi yok elbet!..Yeri geldi de bulaşmadan edemedim işte! Asıl konu çocukluğumun bayramlarıydı; dağıldım gene...Affınıza sığınırım... Akşamdan yıkardı bizi annem. Sonra da ellerimize kına yakıp yatırırdı. Işıksız odanın seçilmeyen tavanına bakar, hayaller kurardım.’Yarın bayram!..’tümcesinin dilimde tekrarlana tekrarlana eskimesinden sonra yorulan ağzımı kapar,uyurdum...Düşümde ise; çiçekli fistanımın ceplerine ev ev dolaşarak toplayıp doldurduğum kağıtlı şekerleri bir sincap,yada bir fare gelip, çalıp giderdi. Korkuyla açardım gözlerimi ..Gece bitmemiş olurdu ve ben şeker meker toplamamış olurdum daha... Sabaha yakın kalkardık yatağımızdan..Babam abdest aldıktan sonra, biz de kınalarımızı yıkar, bin bir zorlukla alınan çiçekli fistanlarımızı giyerdik.Genelde belden kesik, iki cepli, uzun kollu ve topuklarımıza kadar etekleri vardı elbiselerimizin...Kir tutmasın diye koyu renkliler seçilirdi hep!..Bombol olduklarından en az üç dört yıl giyerdik onları..Giydiğimizde ise,palyoçalara döndüğümüzden çok komik olurduk doğrusu!..Eğer diktirilecekse “aman dar olmasın !” diye tembihlenirdi terzi.Terzi de Ebe Halamın, amca kızı olan geliniydi. Halamın oğlu, amcamın kızıyla evliydi yani..İki kuzen!..Bu çapraşıklığın ne anlama geldiğini öğretmen okulunda okurken kavradım.Bu yüzden teyze oğlundan aldığım evlenme teklifini kabul etmedim. Gelecek korkunç göründü bana!..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tayyibe Atay, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |